MHP Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet Bahçeli'nin 9 Temmuz 2021 tarihinde Eski Başbakan Bülent Ecevit ile ilgili yapmış olduğu övgüler kamuoyuna yansıyınca biz de MHP camiasından bazı isimlere "Bülent Ecevit deyince neyi hatırlarsınız?" sualini sormuştuk. Aldığımız cevapları siz değerli okuyucularımızla paylaşmaya devam ediyoruz.
Recep Alyamaç (1970-71 Diyarbakır Genç Ülkücüler Teşkilatı Başkanı, 1977 MİSK Elazığ Bölge Başkanı, İş adamı):
-“Türkiye’de halk yok, halklar vardır.
Toprak işleyenin su kullananın” sloganlarını hatırlarım.
Devrimci taraftarları, fikir arkadaşları iş sahibi olsun diye 45 günde öğretmen yetiştirmenin alt yapısı Bülent Ecevit ikinci Başbakanlığı döneminde atılmıştır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur, 1978 yılında çeşitli sol fraksiyonların tavsiyeleriyle 76 bin kişi 1.5 aylık eğitimden sonra ortaokul ve liselere öğretmen olarak atanmıştır. O yıl atılan kötü temeller ile Türk Milli Eğitimi yazboz tahtasına dönmüştür.
Türkiye genelinde tüm yönetim kadroları zoraki tayin ve sürgünlerle değiştirilmiştir. Oluşan boşluktan istifade eden aşırı solcu terör örgütleri ideolojik kavgaları körüklemiş ve 12 Eylül Askeri darbesinin önü açılmıştır.
Bülent Ecevit kendisi dürüst geçinip etrafında yiyici takımından oluşan bir kadro ile iktidarda kalmaya çalışmıştır.
Duygulara hitap etmesini bilen, sloganları hayal olan, ortanın solu gibi yeni ideoloji ile toplumun yapısını hızla değiştirmeye çalışan devrimci ve reformcu bir lider görüntüsü veren bir türlü hayata geçirilemeyen köy kent projeleri ilk anda aklıma gelen hayalciliklerindendir.
Dr. Cezmi Bayram (Eğitimci, 1973-74 I. Ecevit yönetimi yıllarındaki Ülkücü öğretmen sürgün ve kıyımlarını anlatan “Milli Eğitim’de Haçlı Seferleri” kitabının yazarı, İstanbul Türk Ocağı Başkanı):
-Zor soru.
Necip Günaydın (Tarihçi, Emekli Öğretim Üyesi, 1980 Ülkü Bir Sivas Şube Başkanı, Sivas Türk Ocağı Eski Başkanı):
-Ecevit kafası karışık bir politikacıydı. CHP döneminde parkalı militanlarla seçim konuşmalarına giderdi. Sonra aşırı soldan koparak malum DSP'yi kurdu. ABD’ye tavrı, dürüstlüğü dikkat çekti. Bahçeli, Rahşan'ın “Eli kanlı katillerle bir arada olamayız.” ithamına rağmen, koalisyon kurdu. Daha önce MSP ile de ortak oldu. Şimdiki rezaletlere bakınca bunlardan daha şahsiyetli görüyorum. Gittikçe kalite düşüyor. Demirel de sempatik geliyor.
Ahmet Bağcı (Bülent Ecevit’in II. Başbakanlığı döneminde sonu beraatla biten ETKO (Esir Türkler Kurtuluş Ordusu) davası sanıklarından, 1999 Kahramanmaraş Ülkü Ocakları Başkanı):
-İşkence !
Ekrem Akgün (Emekli Eğitimci):
-Ecevit, başarıya ulaşmış bir hayalperestin maceraları. İdare etmek durumunda kaldığı devletin en önemli kurumlarını tartışmaya açacak kadar bilgisiz, bunları açtıktan sonra iktidar hırs ve hevesi yüzünden iyi niyetli olmayan kişi ve çevreler tarafından kullanılabilen tarihin bir cilvesi olarak çok büyük devlet adamı sıfatıyla markalaştırıldıktan sonra aciz bir şekilde hayata gözlerini yuman bir ...
Abdullah Kılıç (İktisatçı, 12 Eylül Öncesi MHP İstanbul Bölge Eğitimcisi):
-Hiç sevmediğim bir kişidir.
Bana Baki Yeşiloğlu’nun şehadetini,
İstanbul'da özellikle Ülkücüler için seyyar işkence timlerini,
Ülkücü düşmanlığını,
Nezaket kisvesi altında saldırganlığı,
Bilge havasında cehaleti,
Devlet yönetiminde temel bilgilerde yetersizliği,
Medya yoluyla şişirilen siyasi balonları,
Dürüstlük kisvesinde hükümetine yama yaptığı malûm 11 kişiyi,
Gümrükleri teslim ettiği Mataracıyı,
Sol örgütlerin inisiyatifine verilen Milli Eğitimi,
Türkçeyi katlederek gerçekleştirdiği mugalataları,
Karanlığı ve ülkemizde etkinleşen solun en kirli oyun ve provokasyonlarını,
Ülkenin tamamen kayıp yıllarını içimi yakarak hatırlatır.
Cemil Gökbulut (1977 Konya Ülkü Ocakları Başkanı, Emekli Öğretmen):
-Komünistler üniversiteleri işgal etmiş. Ülkücü ve milliyetçi öğrencileri okullara almıyorlar. Yıldırmayla okulunu bırakmaya zorluyorlardı. Memurların anlamsız bir şekilde tayinleri yapılıyor, Öğretmen sürgünleri yapılıyor (hem de gidip göreve başlayamayacağı bölgelere) sürgün edilen öğretmenlerin yerine hemen solcu öğretmenler atanıyordu. Ülkücülere yönelik silahlı saldırılar günden güne artıyor. Pol-Der’li polisler Ülkücülerin takıldığı çay ocaklarını kahveleri basıyor. Ülkücüleri topluyor işkence yapıyorlardı.
Çay yok, benzin yok, tüp yok, sigara yok...
Fazıl Tiyekli (İlahiyatçı, Emekli Öğretmen Okulu Müdürü):
-Ahmaklığı, ehliyetsizliği, eğitimsizliği, kendini üstün görmesi !
Mehmet Tanır (Endüstri Meslek Lisesi Emekli Müdürü, 1978-79 MHP Kahramanmaraş İl Başkanı):
-Ecevit’i birkaç cümleyle anlatmak çok zor olsa gerek. Allah taksiratını affeylesin. 1978 yılında iktidara geldiğinde Marksist ve Leninist grup tarafından çembere alındığı kanaatindeyim. Bu kanaati nereden mi taşıyorum ? Benim kararnamemi imzalayan müsteşarın beni sürdüğünden haberi yoktu, beni Çorum’da müdür sanıyordu. Anlaşılan o ki kararnameler Müsteşarlığın bilgisi dışında dışarda hazırlatılmış ve müsteşara imzalatılmış olmalıydı. Ben de böyle bir kanaat oluştu.
Kemal Deniz (Eğitimci, 12 Eylül 1980 Öncesi Malatya Eski Ülkü Ocakları Başkanı):
-Aile büyüklerinden gelen Osmanlı sarayına mensup olma terbiyesi ve mensubiyet bağlılığını kıramamış biri. Ancak devlete bağlılık disiplini kuvvetli şahsiyet. Yetiştiği aile çevresi ise batı uygarlığı baskısı altında ezilmiş hatta aşağılık duygusuna dönüşmüş. Helen ve Yunan kültürünün üstünlüğünü kabul etmenin ilericilik olduğunu düşünen bir yarı aydın. Fakat genlerinde kalan saraylı kültürü Kıbrıs çıkartmasını ona yaptırmış. Türk-İslam ile tek dişi kalmış canavar arasında bocalayan yarı aydın.
Gökhan Maraş (Avukat, Yazar, 1973 MHP Gençlik Kolları Genel Başkanı, 18. Dönem Kırşehir Milletvekili, Kültür Eski Bakanı):
-Amerika’nın baskısıyla konulan haşhaş ekim yasağının kaldırılması, Kıbrıs Barış Harekâtı, içi boş uygulanamayan projeler (köylüye iş projesi-KİB, köye ulaşım projesi-KUB, toplumsal kalkınmada gençlik projesi gibi), 1978’de ilan edilen sıkıyönetimle işkence gören Ülkücüler, kendisi namuslu olup kurduğu bütün kabinelerde en az 10 bakanının TBMM’de yolsuzluktan düşürülmesi, Güneş Motel kepazeliği, 2001 krizi ve Duyun-u Umumiye temsilcisi Kemal Derviş, yurtdışına kaçırılan milyarlarca dolar.
Fikri Şahin (Maliye, Tarım, Çalışma Bakanlıkları Emekli Müsteşarı):
-Ecevit siyasette dürüstlüğü, sade yaşantısı ve vatanperverliğiyle iz bırakmıştır. Kıbrıs Harekâtı ve Irak'ın işgali konularında dik duruşu unutulmamalı. Madalyonun öbür tarafında ise aşırı solun, bölücülerin hâkim olduğu Ecevit hükümetleri, Ecevit hükümetlerinde hep görevden alındım suçum milliyetçi olmaktı. Peki, “Ecevit beni tanıyor muydu?” hayır zira hükümete aşırı sol hâkimdi. Kadere bak ki 1997’de müsteşarlık kararnamenin altında da Ecevit’in imzası vardı.
Sedat Yurtsever (Emekli Eğitimci, İş Adamı):
-Birkaç cümle ile anlatmam mümkün değil. İradesini aşırı sola ipotek vermiş, hayâl âleminde bir âdem. Tuncay Mataracı'nın, Şerafettin Elçi'nin, Mustafa Üstündağ'ın vb. Başbakanı. Özellikle millî eğitimde yaptıkları ile unutulmazlar arasına katılan; ev, ocak yıkmakta üstat bir garip. Asıl, övgüler yağdırana ne demeli, baht utansın.
Kemal Aslan (Eğitimci, İş Adamı):
-Birilerinin piyonu olmasaydı iyi olurdu.
Abdullah Kederoğlu (1975 İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı, Jeofizik Mühendisi, İş Adamı):
-Bugün için doğruluğu dürüstlüğü ve devlet adamlığını hatırlatıyor. Geçmişte yetmişli yıllarda ise teröre ve bölücülüğe arka çıkan siyasetçiyi hatırlatıyor.
Prof. Dr. Mustafa Baş (1980 öncesi Ülkücü İşçiler Birliği Genel Merkez Yöneticisi, Türkiye İlahiyatçılar Birliği Genel Başkanı):
-Eğitim enstitülerine alınmayan öğrencileri, karaborsa satışları, kuyrukları ve yoklukları, bize zulümle görevlendirilmiş polisleri, Her gün duymayı kanıksadığımız ölüm haberlerini, bunları bitirmemek için masaya oturmayan siyasetçileri, ikiye ayrılmış ve birbirini düşman gören Türk toplumunu, Boğaz’da rakı içerek Yunan’la dostluk şiirini öncelikli hatırlıyorum. Ancak ihtilal sonrası daha milli ve olgun durumu da inkâr edilemez.
Oğuz Özkaya (Ülkücü Şehit Yavuz Özkaya’nın kardeşi ve aynı saldırıda yaralanan Ülkücü gazi):
-Öncelikle Ecevit’e yakıştırılan sıfatlarla Ecevit’in uyguladığı politikaların birbirine zıt olduğunu söylemek isterim. Özellikle 12 Eylül 1980 öncesi başbakanlık dönemlerinde Türk milliyetçilerine, Ülkücülere, MHP’lilere karşı hiç hakkaniyetli olmadı. Onlara karşı hep haksızlık yaptı. Her kesimdeki Ülkücüler için iktidarı zindan oldu, cehennem oldu, mezar oldu.
“Su kullananın, toprak işleyenin” diyerek hakça düzen kuracağını ilan ederek iktidara gelen Ecevit, yönetimi döneminde yangın, sabotaj, boykot ve cinayetlere ilaveten bir de yokluk, kıtlık, karaborsa oluştu. Fakir fukaraya iş, aş, ekmek vadeden Ecevit yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yaptı.
Tek bir olumlu yanı mal mülk kaygısının olmaması ve bir de şairliğini söyleyebilirim.
Değerli okuyucular, daha yüzlerce binlerce görüş alabilmek mümkün ama bu kadarla yetinelim. Biz de “Bülent Ecevit deyince neyi hatırlarsınız ?” sorusunun cevabını mübarek bayram günü ağzınızın tadını kaçırmamak için bayram sonrasına bırakıyoruz.
Bütün okuyucularımızın dost ve arkadaşlarımızın, gençlerimizin bayramını tebrik ediyorum. Cenab-ı Allah’tan bu mübarek günler hürmetine milletimize ve insanlığa sağlıklı ve huzurlu bir gelecek ihsan etmesini niyaz ediyorum.