Eskiden babası düşmanımızken sonradan kendisi kardeşimiz olan ancak şimdi tekrar düşmanımız olan “Esad” “Esed” olunca muhalefetimiz hoş olmayan bir şekilde Başbakanımız ile Esad’ın yediğini, içtiğini, gezdiğini laf etmeye başladı…
Bir yakınım Manisa Kırkağaç’ta askerlik yaparken eğitim molalarında emirle sigara yaktırıldığını; sonra “çek” komutu ile dumanı çekip “bırak” komutu ile bıraktıklarından bahsetmişti…Gelinen noktada biraz ona benziyor “Esad” “Esed” olacak olsun…
Esad “Esed” olunca Nusayri oluşu, Nusayrilerin sapkınlığı, Türkiye’de yaşayan Alevi ve Nusayrilerin Esad’ı desteklediği, savaş çıkarsa Esad için savaşacakları iddia edilmeye başlandı…
Esed “Esad” iken Nusayri ve sapkın değildi “Esed” olunca oldu. Bu durumu algılayamadığımdan köken olarak Nusayri olan arada Esad’ın uzaktan akrabası olduğunu iddia eden üniversiteden ev arkadaşımı hatırladım. Türkiye’de çoğunluğu Hatay olmak üzere Adana ve Mersin’de yüz binlerce Nusayri yaşamakta. Nusayriler Türkiye’de “Arap Alevisi” olarak nitelendirilse de Türk Aleviliği ile Nusayrilik arasında Ehlibeyt sevgisi dışında pek ortak özellikleri bulunmamakta.
Ev arkadaşım 11 defa hakimlik yazılı sınavını kazanmış ancak 11 defa hakimlik mülakatında elenmiş bir şahıs olup, bir gün adalet bakanı olursam (Yazarın notu:Çok iddiam yok bu konuda) kendisini bir günlük temsili hakimlik yaptıracağım konusunda sözüm var…Ben hakimlik mülakatında elenmesini saçının olmaması ve miş-li geçmiş zamanı kullanma konusundaki kararsız tutumuna bağlıyorum. Misal babam askerliğini şurda yapmış diyeceğine şurda yaptı diyor…
O ise hakim yapılmayışının nedeni olarak azınlık olarak görüldüğünü ayrımcılığa tabi tutulduğunu, Sünni Arap olsa müsteşar bile olabilecek yetenekte olduğunu ayrıca ilk beş sınavda sırma gibi saçları olduğunu söylüyor…Ben Lozan antlaşması gereği Türkiye’de “Müslüman olmayan” toplulukların azınlık kabul edildiğini, kendisinin azınlık sayılamayacağını, devletin laik olduğunu, devlet memuru alırken ya da dış politika belirlerken dini inanca ya da mezhebe bakılamayacağını söylerken Nusayrilerin sapkın olduğu ve Müslüman olarak kabul edilemeyeceği bir kısım din adamı ve siyasetçi tarafından ifade ediliyor…Üstüne üstlük Nusayri olanların olası bir savaş esnasında Suriye’yi tutacağını ve Esad ile savaş istemeyenlerin “hain” olduğu da söyleniyor.
Yıllarca beraber yaşadığımız, paylaştığımız adamın hain olmadığına dair hangi ölçütü kullanacağız? Müslüman bir Türkle evlenmesini mi? Milli maç heyecanını mı? Odasındaki Atatürklü bayrağı mı?
Vatanı sevmek ya da sevmemek hain olmak ya da olmamak konusundaki kıstasımız nedir ki? Vatanı sevmek ya da sevmemek noktasında misal vatanmetre denen bir alet mi var üfleyince birim veriyor? “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” demişken o büyük insan yüz binlerce Nusayri vatandaşımızı teste mi tabi tutacağız ya da vatanperverliği ölçme haddini nereden alıyoruz?
Vatan için ölmüş Nusayrileri, Milli Takımdaki Hasan Şaş’ı, Selçuk İnan’ı mesela, Gökhan Zan’ı, Haluk Levent’i, Hamdi Alkan’ı aralarından çıkmış memlekete hizmet etmiş öğretmenleri, doktorları, polisleri, askerleri, çocuklarını okutmak için 50- 60 yaşına dek İskenderun limanında hamallık yapan arkadaşımın babası Hemmi İbrahim’i (İbrahim Amca’yı) ne yapacağız? Künefeyi, lahmacunu, içli köfteyi, boğmayı, biberli ekmeği mesela hainlerin bu diye yemeyecek miyiz?
Suriye’de savaş ve müdahale çözüm değil müzakere olsun dediği için ya da sırf Esad ile aynı mezhepten geldiği için hain deniyor insanlara….Ve Esad’ın ölümüne sebep olduğu çocuklar da muhaliflerin ölümüne sebep olduğu çocuklar da insan…Hepsi insan hepsi acı…Ölürken insanlar ölmenin ya da öldürmenin tarafı olur mu???
Askerlik yaşlarını geçtik çoğumuz…Sigarayı çek bırak komutu gibi Esad’a Esed iktidarın diline pelesenk olmuş şarkıda belirttiği gibi memleketin her karışında beraber yürüdüğümüz kardeşimize “hain” ya da “sapkın “ demeyeceğiz….
Yazıya son noktayı koymuşken Suriye helikopterinin sınır ihlalinden dolayı jetlerimizce düşürüldüğünü öğrendim. Dışışleri bakanımızın da “Kimse bir daha Türkiye’nin sınırlarını ihlal etme cüreti gösteremeyecektir. Bu konuda her türlü tedbir alınmıştır” cümlesi beni çok umutlandırdı…
Demek ki hükümetimiz bu saatten sonra sınırlara hakim olacak, ne kaçakçı, ne terörist, ne esöcü ne bilmem neci sınırlarımızı geçemeyecek. Ayrıca ABD orta doğuda bir yeri işgal etmeye kalktığında üzerimizden b-52 bombardıman uçakları da geçemeyecek demektir…Dışişleri Bakanımızın haklı olarak yüksek perdeden konuşması neticesinde bir türkü sözü ile sonlandıralım yazımızı:
Yine de şahlanıyor aman
Kolbaşını yandım da kır atı
Görünüyor yandım aman
Bize serhad yolları.