3 Aralık engelliler günüdür. Engelli olmayı bedensel, zihinsel, sağır dilsizlik ve görmezler olarak dört grupta ele alıp inceleyebiliriz. UNESCO’nun yaptığı araştırmaya göre; Türkiye de ülkemiz nüfusunun %14 nün engelli olduğu anlaşılmaktadır. Bu şu durumda 10 milyon insanımız demektir. Yüksek bir rakamdır Diğer ülkelerde de durum iç açıcı değildir. AB tarafından 2003 yılına engelliler yılı denmesi ve yıl boyunca dikkatlerin bu alana çekilmesi konunun ciddi boyutlarını ortaya koyar.
Engelli kelimesinin anlamını açar ve onu tanımlamaya çalışırsak, engelli herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal, sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama, günlük gereksinimlerini karşılama güçlüklüleri çeken koruma, bakım, rehabilitasyon ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişidir.
Engelli vatandaşların sorunlarının çözümü için Devlet ve sivil toplum kuruluşları şimdiye kadar çeşitli çalışmalarda bulunmuşlardır. Ancak istenen durum daha yeterli düzeyde değildir. Sivil toplum kuruluşları da henüz birliktelik sağlayamamışlardır.
Önce engellilerin varlığını kabul etmemiz ve hayatın her alanında yapılan çalışma ve faaliyetlerde onların durumlarını göz önüne almamız gerekmektedir. Ulaşımda, binaların ve yolların mimari yapılarının düzenlenmesinde, çevre koşullarında sağlık, istihdam ve eğitim alanlarında onların da günlük yaşamlarını normal insanlar gibi sürdürebilmeleri için gerekli tedbirleri almalıyız. Kentlerde kaldırımlara araçlar park edilmektedir. Kaldırımlar esnaflar tarafından satacakları malları teşhir etmek için kapatılmaktadır. Örneğin İzmir Tepecik Uygulama Hastanesinde hastaların üst katlara çıkabilmesi için asansör yapılmamıştır. Hastalar yakınları tarafından üst katlara kucakta çıkarılmaktadır. İnsan bir hastaneye neden bir asansör yapılmadı diye kendini düşünmeden edememektedir. Didim’de engelliler parkı yapılmıştır.. Baktığınız zaman elli kişiden üç kişinin engelli olduğu görülmektedir Engellilerin yerini sağlam insanlar işgal etmektedir. Bu alanlardaki çalışma ve düzenlemelerde önce engellilerin durumunu ele almalıyız.
İşin temeli engellilerin toplumsal hayata entegrasyonlarının sağlanmasıdır. Örneğin tamamen engellilerin sorunlarının giderildiği bir il, ilçe, belde veya yerleşim yeri örnek olarak ele alınmalı ve uygulaması yapılmalıdır. Bu diğer yerleşim yerlerinde resmi ve sivil kuruluşlara örnek olmalıdır.
Günlük yaşantımızda bizlerin farkında olmadığı, ama engelliler için çok önemli olan ayrıntılar olabilir. Yapılacak iş önce bu konuda kapsamlı bir araştırma yapmak ve bu ayrıntıları saptamaktır. En ufak ayrıntı bile projeler yapılırken değerlendirilmeli ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Örneğin engelli bir vatandaşımız resmi bir daireye başkasının yardımı gerekmeden gelebilmeli ve hizmet alabilmelidir. Bir tiyatro ve sinemada onlar için özel bölümler yapılmalıdır. Alışveriş merkezleri engellilere hitap edecek şekilde düzenlenmelidir.
Engellilerin en çok sıkıntı çektikleri bir konuda ulaşım konusudur. Nedendir bilinmez belediyelerimiz ne kadar yüksek kaldırım yaparlarsa o kadar fazla çalışıyor imaj vermek istiyorlarmış gibi, kaldırımları yüksek yapmaktadırlar. Engelliler için eğimler yapılsa da göstermelik yapılmaktadır. Şehrin genelinde uygulama yoktur. Bazen iyi uygulamaya da rastlanmaktadır. Kütahya’da yaya geçitlerinde ışıklar yandıkça şimdi bekleyin, şimdi geçebilirsiniz diye sesli uyarı sistemi görme engelli vatandaşlarımız için çok yararlı bir uygulamalıdır. Valiliğin köşesindeki Menderes Bulvarındaki geçitte iki görme özürlü vatandaşımız karşıdan karşıya geçerken yeşil ışıkta bir taksi geçti. Görme özürlü vatandaşlarımızdan biri beyaz bastonunu kaldırdı ve “yeşil ışığı görmüyor musun?” diye bağırdı. Bu haykırışta normal insanlarda bencil, kural tanımayan insanlara aslında verilen çok büyük ders vardı. Normal insan olarak bu sürücü engelli vatandaşlarımızın bu geçiş haklarına saygı gösterseydi bu haykırış olmazdı. Burada insanlarımızın bu konuda eğitimli ve bilinçlendirilmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu olay bir yerde görme engelli vatandaşlarımızın ulaşım sorunlarının ne kadar ciddi olduğunu da göstermektedir.
Engelli vatandaşlarımızın sorunlarının %90’nını ulaşımda karşılaştıkları sorunlar oluşturmaktadır. Ulaşım sorunlarının halledilmesinden sonra engelli vatandaşlarımız alışverişe gidebilecekler, sosyal faaliyetlere katılabileceklerdir. Belki zihinsel engellilerin sorunlarının çözüme kavuşturulması biraz güç olmaktadır. Bu engellilerin de ailelerinin eğitilmesi ve kendilerine yardımcı olunmasıyla nispeten hafifletilmiş olacaktır.
Engelliler için engel durumlarına göre çözüm üretmek gereklidir. Beden özürlüler için özelikle binalara girişlerinde asansör sistemlerinin yerleştirilmesinde, alışveriş merkezlerinde raf sistemlerinin düzenlenmesinde hep kolaylık ağlayıcı tedbirler alınmalıdır. Örneğin nallar yerleştirilince cinsini, miktarını, makasını ve fiyatını sesli olarak açıklayan barkot sistemi düşünülebilir. Bedensel engellilerin araçlarına kolaylıkla monte edilebilen sepetler konabilir. Görme engellilerin kütüphanelerden bilgi ve belge alabilmeleri için çözüm yolları üretilebilir. Kolaylıkla çıktı alabilecekleri cihazlar sağlanabilir.
Engelli vatandaşlarımızın üretim ve hizmetler sektöründe de yer almaları gereklidir. Bu vatandaşlarımız yapabilecekleri işlerde istihdam edilmelidir. Örneğin santral hizmetlerinde başarıyla çalışan görme özürlü vatandaşlarımız vardır. Yeter ki onlara gerekli eğitimi verebilelim. İşitme ve konuşma özürlü Vatandaşlarımız için konferanslarda, turizm alanlarında işaret dili bilen elemanlar görevlendirilmelidir.
Devlet birimleri ve yerel yönetimler olarak kendilerinden istenecek ruhsat ve izinlerde öncelikle engelli vatandaşların sıkıntılarını giderecek uygulamaların yapılıp yapılmadığı konuları öncelikli olarak aranmalıdır.
Engelli vatandaşlarımız ve yakınları hiç vakit kaybetmeden kendilerinin sıkıntı ve ihtiyaçlarını dile getirecek sivil toplum kuruluşlarını oluşturmalı veya kurulmuş olanları desteklemeli ve bu yolla ihtiyaçları olan konuları ilgili yerlere duyurmalıdırlar.
Engellilerin sorunlarını çözümlemeye çalışırken onları toplumun ayırıcı faaliyet ve düşüncelerden kaçınmak gereklidir. Özelikle engelli çocukları normal çocuklarla ayni ortamlarda yetiştirmeye ve eğitmeye çalışılmalıdır. Son günlerde engelli çocuklarımızın okuldan dışlanmak istenmesi çok acı bir olaydır. Bu tür olaylara kesinlikle meydan verilmemelidir. Tedavi gerekliyse tedavi sırasında bile toplu faaliyet ve aktivitelere, sosyal faaliyetlere ağırlık verilmelidir.
Üzerinde durulması gereken bir önemli konu da teröre karşı mücadele ederken yaralanan ve engelli olan gazilerimizin durumudur. Gazilerimiz çok duygusal ve hassas insanlardır. Engelli olduktan sonra yalnızlık hissine kapılmaktadırlar. Bunların tedavileri ve rehabilitasyonlarından sonra normal şekilde yaşamaları için illerde oluşturulacak rehberlik ve danışma birimleri aracılığı ile mesleklere ve sosyal faaliyetlere yönlendirilmelidirler. Özellikle milli ve mahalli anmalarda, törenlerde ve kutlamalarda ziyaret edilmeliler. Davet edilmelidirler. Ekonomik olarak kendilerine bazı kolaylıklar sağlanmalıdır. Bazı ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanmalılar. Kendilerinden hiçbir ad altında vergi alınmamalıdır. Kendilerinin bizim için önemli oldukları duygusu verilmelidir. Çalışamayacak durumda iseler günün koşullarına göre maaş bağlanmalıdır. Aileleriyle daha yakından ilgilenilmelidir.
Engelli vatandaşlarımızın aileleri için de zaman zaman eğitim programları düzenlenmelidir. Bilhassa bazı yörelerimizde aileler engelli çocuklarını saklamakta ve toplum içine çıkarmaktan kaçınmaktadırlar. Önemli olan engelli vatandaşımız eğitilebilir ise eğitmek ve hayatını kendi başına sürdürebilir duruma getirmektir. Bu psikolojik olarak engelli vatandaşlarımızı rahatlatacaktır.
Engelliler üretici hale gelmek istemektedirler. Kendilerini sadece tüketen bir insan olarak görmek istememektedirler. Kendilerini böyle gören anlayıştan da rahatsız olmaktadırlar. Onlara yönelik yapılan her yararlı proje ile özgüvenlerini kazanmaktadırlar. Yarınlarından emin olmaktadırlar.
Engellilerin ve ailelerinin eğitilmesinde Dünya Sağlık Örgütünün hazırlayıp geliştirdiği toplum temelli rehabilitasyon programlarından yararlanılabilir.
Engellilerin sorunlarının çözümlenmesinde toplumun her kesimine görev düşmektedir. Sorunları büyük oranda giderilince, yaşam kalitelerinin de yükseltilmesi gereklidir.
Bu çalışmalar içinde engelliliği doğuran nedenler de araştırılmalıdır. Hala Anadolu’da ailelerde akraba evliliklerinden doğan özürlü vatandaşlarımız vardır. İnsanlarımızın bu alanda da eğitilmesi gereklidir. Son zamanlarda yapılan duble yollardan sonra trafik kazalarında görülen azalma bir yerde kazalardan sonra oluşan özürlülüğü de azaltmaktadır.
Aslında engeli vatandaşlarımızın engelliliği bizim onlara gerekli kolaylıkları sağlamamızdan kaynaklanmaktadır. Normal insanlar herkesin kendileri gibi normal davranmalarını beklemektedirler. Oysa engelli vatandaşlarımızın hayatlarını kolaylaştırıcı yöntemleri geliştirsek onların da normal vatandaşlardan hiçbir farklarının olmadığını görürüz. Onların hayatlarını kolaylaştırmak insan hakları açısından da toplumun görevidir. Sırf insan olarak doğmaları bile onlara karşı görevlerimizi bize hatırlatır. Onları görmezden gelmek, sorunlarının çözümlenmesi için gerekli çalışmaları yapmamak insan hakları ihlalidir.
Memnuniyet verici bir gelişme 1.7.2005 tarihinde 5378 sayılı kanunun çıkarılmış olmasıdır. Kanunun amacı özürlülüğün önlenmesi, özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakımı ve sosyal güvenliğine ilişkin sorunların çözümü, her bakımdan gelişmelerini, önlerindeki engelleri kaldırmayı sağlayacak tedbirleri alarak topluma katılmalarını sağlamak, bu hizmetlerin koordinasyonu için gerekli düzenlemeleri yapmaktır Kanun aileleri özürlüleri özürlülere yönelik hizmet veren kurum ve kuruluşları ve diğer ilgilileri kapsamaktadır.