Enflasyon ekonomik ve sosyal hayat için sağlıksız bir durumdur. Enflasyon olan ülkelerde dengeler bozulur, toplumsal sorunlar artar, bir kesim haksız kazanç elde eder. Zengin fakir arasındaki gelir düzeyi fakirler aleyhine açılır. Ahlaki sorunlar büyür, insanlar mutsuzluk, toplum huzursuzluk yaşar. Bireyler arasındaki güven zayıflar, sevgi saygı azalır. Yardımlaşma duygusu yok olur. Bencillik artar, işsizler ordusu meydana gelir. Üretim düşer, rant ekonomisi devreye girer, paradan para kazanma başlar, lüks tüketim artar. İsraf yaygınlaşır, siyasi ve toplumsal krizler meydana gelir, istikrar kaybolur.
Ülkemizde var olan enflasyon genel seçimlerden sonra daha da arttı, kontrolden çıktı. Yüksek enflasyona bağlı hayat pahalılığı inanılmaz boyutlara ulaştı. 1 litre akaryakıt 39 liraya çıkarken, gıda fiyatları başta olmak üzere, halkın temel ihtiyaç maddelerine çok yüksek zamlar geldi. Zam furyası devam ediyor. Akaryakıt, otomobil, beyaz eşya, inşaat malzemesi, ulaşım ve eğitim gibi birçok sektörde inanılmaz fiyat artışları yaşanıyor. Hükümet bu duruma çare arıyor. Zamana ihtiyaç olduğunu yetkililer söyleyedursun, Merkez Bankası 2023 enflasyon tahminini %58 olarak açıkladı. Oysa piyasadaki fiyat artışları enflasyonun %100’ün üzerinde olduğunu gösteriyor. Normalleşme ve tek haneli enflasyon hedefi 2025 olarak gösteriliyor. Bu durumu halk endişe ve çaresizlik içinde izliyor. Bu noktaya nasıl geldik biraz bundan bahsetmek yerinde olacaktır.
Döviz cinsinden iç ve dış borç sıkıntı yaratmıştır. Dış borcun anapara ve faizlerini ödemek döviz talebini arttırmıştır. Döviz rezervleri erimiştir. Dövize dayalı faizli mevduat hesapları hazineye büyük bir yük getirmiştir. Günü kurtarmaya yönelik ekonomik kararlar ve uygulamalar enflasyonun kontrolden çıkmasına sebep olmuştur. Hazinenin düşük kurdan döviz satışı yanlış bir karardır. Özel şirketlerin döviz artışından doğan zararlarını kapatmak ve onları rahatlatmak için yapılan bu uygulama hazineye ağır bir yük getirmiştir. Bu karardan yararlanan şirketlere de yaranılamamıştır. Borçla yapılan kamu yatırımları enflasyonun sebeplerindendir.
Bir toplumun borçlu yaşaması kötü bir durumdur. Atalarımız ‘Borç yiyen kesesinden yer’ demişlerdir. Borç bir gün ödenecektir. Borcu borçla kapatmak hesabını bilmeyen birey, toplum ve devletlerin işidir.
Enflasyon devletin büyük halk kesiminden aldığı haksız bir vergidir.
Enflasyonu tetikleyen önemli hususlardan biri enerjide dışa bağımlılığımızdır. Petrol ve doğalgaza ödenen yıllık kırk milyar dolar ekonomimiz için ciddi bir yüktür. Bu pahalı enerji kamu ve özel sektörde kullanılıyor. Pahalı enerji üretim maliyetini yükseltiyor. Ücret artışları da enflasyonu yükseltici bir etkendir. Kalkınma ve istikrarın bedelini kimse ödemek istememektedir. Yüksek enflasyon bunu günlük yaşayan dar gelirli halka ödetmektedir. Bu sosyal adalete aykırı bir durumdur. Zengin daha zengin olmakta, sabit gelirli kesimler ezilmektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Bu ancak çok kazanandan çok, az kazanandan hiç vergi almamakla telafi edilebilir. Enflasyon başlı başına zaten büyük halk kitlelerinin ödediği vergidir.
6 Şubat Güneydoğu depremi büyük ölçüde maddi ve manevi kayıplara sebep olmuştur. Maddi kayıpların telafisi için 104 milyar dolar gerekmektedir. Bu kaynak yoktur. Enflasyonla bir şekilde halktan alınacaktır.
Temennimiz geçmişte olduğu gibi ekonomik kriz siyasi krize dönüşmesin. Ülkemizin bu sıkıntıları atlatacak potansiyeli vardır. Geçmişte nasıl el ele ve gönül birliğiyle krizleri atlatmış isek bugün de bunu başaracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.