Emevi Camii’nde bayram namazı!

Metin AKOĞLU

Devletlerin coğrafyalarında yaşayan insanları, akıllı ve akılcı ekonomi politikalarla yönetildiklerinde mutlu yaşarlar ve mutlu gelecekler inşa ederler. Bizim de hedefimiz odur ama gelin görün ki yıllardır boşa kürek çekiyoruz. Tırmalayıp duruyoruz.

Kanunlarını örnek aldığımız İsviçre kadar medeni, barış içinde yaşayarak, İsveç kadar gelişmişlik ve refahı yakalatacak, milli menfaat söz konusu olduğunda da İsrail kadar şahinci dış politikalarla ülkeyi yönetecek siyasi oluşumlara ihtiyacımızın olduğunu kabul etmeyeniniz var mı?

Ülkeler, milli menfaatlerini koruyabilmek için siyasi, ekonomi ve kalkınma politikaları ve askeri proje üretirler ve uygularlar. Hiç biri birbirinden bağımsız değildir ve iç içedirler.

Ülkede yaşayan insanlar ve yöneticiler, adalet ve hukuk içinde kalarak gelecek inşa etmekten sorumludurlar.  Toplumlar, bir birleriyle olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkları, çözümsüzlükleri mafya yoluyla değil yargı yoluyla çözebilmeliler. Ülkeyi yönetme makamında bulunan siyasi ve kamu görevlilerinin, ülkesine karşı uygulamış oldukları hukuk tanımaz eylemlerine karşılık verilme işi, asla tarihe bırakılmamalıdır.  Önceki ”Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ın dediği gibi  “yargı, gelecek kuşaklara kapanmamış hesap bırakmaması gereken bir güçtür.”

İçeride üretmeyerek, hukuk ve adaleti yok sayarak yıllar yılları kovaladı. Dışarıda da Osmanlıcılık adına Ortadoğu’da at koşturacağımıza inanıp, bölge barışına çomak sokma görevlerini kabul ettirdiler.  Irak, Suriye’de milyonların öldürülmesine direk katkı sağlamış bir ülke konumundayız. 1 Mart Tezkeresinin reddinden sonra Arap dünyasında oluşmuş olan Türkiye sempatisi ve sevgisi yerle bir olmuş ve Arap coğrafyasında bizi seven tek bir ülke kalmamıştır.

Şimdi İhvan’ı pazarlayarak Mısır ile yeniden barışma sürecini yaşıyoruz(bu konuya asla muhalif değilim. Olması gereken bir olgudur.)

Benzer şekilde S.Arabistan ile de köprüler kuruluyor. 2016’da ölen Kralları Abdullah için bayrakları yarıya indirip yas ilan etmiştik. Daha sonra S.Arabistan veliaht prensi Salman,  kendi vatandaşı Cemal Kaşıkçıyı İstanbul Konsolosluğunda boğdurmuştu. İnfazı gerçekleştiren 11 kişilik katil sürüsü, Kanlı ellerini, İstanbul’un suyu ile yıkayıp ülkelerine dönmüşlerdi. Sonrasında da ilişkiler gerildi ve Suudlar Türk mallarına boykot kararı almışlardı.  

Orada da beklenen gelişme oldu. Suudlarla yeniden temas kurma iradesi ortaya kondu ve ilk görüşme gerçekleşti. Arkası gelecektir.

Nedenini açıklamak isterim. Benim iki yıldır hep yazıp çizdiğim Suriye’nin imarı günleri artık çok uzaklarda değil. Akılları başlarına gelmiş gözüküyor. Bundan dolayı da çok mutluyum.

Kibiri bıraktığımız gün, Hafız Esad’ın oğlu ile de görüşmelere başlanacaktır. Beşşar Esad, salgına rağmen kalabalık bir cemaatle Bayram Namazını Şam’daki Emevi Camii’nde kılmış. Böylelikle Emevi Camii eşiği çoktan geçilmiş!

Şimdi Erdoğan ve Esad’a düşen, Mescid-i Aksa’da birlikte kıble yapmalarıdır.

Üzerlerindeki sorumluluk çok büyük;

Umarım başarabilirler

Yapboz gibi.

Bozup yeniden yapmada üstümüze yoktur…

Bütün bayram süresince sosyal medyada””BİR FİLİSTİNLİNİN TÜRK HALKINA YAZMIŞ OLDUĞU İHANET İTİRAFI” mektubu yer almıştı. “Bize yardım yapmayın, çünkü biz buna hak etmiyoruz vs.” Tarihe baktığımızda doğru olduğunu görüyoruz. Yasser Arafat ölmeden 6 ay önce, “Biz Osmanlıya yaptığımız ihanetin bedelini ödüyoruz” bile demişti.

Her ne olursa olsun. Ermeni tehcirini de tarihçilere bırakalım demiyor muyuz? Yunanlılar Menderes vadisinden silindir gibi geçti. Yakıp yıkmalar, tecavüzler yaşanmadı mı? Onları unutup sirtaki oynayan bakanları görmedi mi bu topraklarda yaşayan insanlar. Yunan’ı affedeceksin, Ermeni “soykırım” tokadını yiyeceksin, sonra da Filistinliler bizi arkadan vurdu onlara af yok, onlara hain diyeceksiniz.

Geçin bunları.

Mazlum bir milletin var olma mücadelesi var karşımızda. Orantısız güç karşısındaki bu acıyı, bu feryadı görmemek insanlığa yakışmaz.

Tolstoy diyor ki, “acıyı duyabiliyorsan yaşıyorsun, bir başkasının acısını duyabiliyorsan insansın.”

Filistinliler, kendi topraklarında da mültecidirler. Mücadelesi, işgalci Yahudiler ve başkenti Kudüs olan iki devletli çözüm içindir. Sen yardım etmesen de bu mücadeleyi verecekler, veriyorlar. İsrail, Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’ün tamamını Yahudileştirdiğinde rahatlayacak.

Türkiye, savunma hattının oradan geçtiğini görmezden geldiğiniz gün, sizin “beka” sorununuz karşınızda demektir. Filistin direnişi kırıldığında, postacının hangi kapıyı çalacağını görmek önemlidir.  

Milli meselelere dair daha fazla ve tutarlı açıklamalara ihtiyaç bulunmaktadır. İktidar ve muhalefet, İsrail ile ilişkileri tamamen koparmamak adına temkinli açıklamalar yapıyorlar. Mezarlık yanından geçerken ıslık çalmaya benziyor.

Ekonominin kırılganlığı yetmemiş gibi salgının da bunu, içinden çıkılmaz boyutlara taşıdığı muhakkaktır. Bu yüzden sürecin en nazik dönemine girdik. 

Durumdan vazife çıkarmak kavramı bu günler için söylenmiş olmalıdır. Ülkede yaşayanlar olarak farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, insan gibi yaşama dışındaki önceliklerimizi, hırslarımızı, egolarımızı bastırıp, baltalarımızı gömüp,  ülkemizin içinde bulunduğu durumdan hasarsız, bütünlüğümüzü koruyarak çıkabilmesine odaklansak ve ses getirecek stratejiler üretip, bunların medyada yer almasının sağlanması yoluyla siyaset kurumuna(iktidar ve muhalefete) baskı yapılması önceliğimiz olabilir mi?

 Ülkemiz ve insanı çok gerildi. İşsizlik, özellikle genç işsizlik, gelir kayıpları ve onun yaratmış olduğu derin sessizliğin, patlama boyutlarına geldiğini görmezden gelemeyiz. Toplum, her an tepki verme modu içine girmiş görünüyor. Konuya ilişkin bir değerli büyüğümün görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Bu arada son gelişmelere ilişkin Olarak; Etrafımızın ateş çemberi olduğunu ve oyun kurucuların adım adım hamlelerini gerçekleştirdiğini göz ardı etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin ciddi ekonomik sorunları, sıkıntıları var ve pandemi süreci ile birlikte artan bu sıkıntılar halkın tahammül sınırlarını zorluyor. Tabiri caizse herkes barut fıçısı; bu dönemde ayrışmayı körükleyecek hamleler domino etkisi yapabilir. Ateşe benzin dökmeden serinkanlı davranmak itidal tavsiye eden yatıştırıcı hamleler yapmak gerekir diye düşünürüm. Suni Gündem yaratıcı/değiştirici malzeme vermemek kadar provakatif hamlelere de zemin yaratmamak lazım. Yakın Geçmişte 27 Mayıs 1960’da, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül1980’de ve 15 Temmuz’da benzer şekilde başlayan olayların sonucunda kazanan hep Batı oldu. Bu sefer ülkemizin parçalanmaya kadar gidebileceğinden korkarım. Herkesin sağduyulu davranmasının önemli olduğunu düşünüyorum.” demişti.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.