Bizler, ‘eleştiriye tahammül edemeyiz’
Bir bakıma, ‘sorgulanmak istemeyiz’
Eleştiri yıllarca, yanlış anlaşılan/ veya kullanılan bir kavram oldu…
Eleştiri Kavramı üzerinde duralım…
Sözlükte Eleştiri, “Bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı,
Doğru ve yanlış yönlerini bulup gösterme amacıyla inceleme işi!”
Eleştiri sözcüğünün eş anlamlısı, ‘tenkit’
Eleştiri, “böyle bir inceleme sonucu genellikle,
Yanlış görülenleri belirtme işi”
Osmanlıca Sözlüğe baktığımızda;
Ehl-i tenkit, “Eleştirmenler, kritik ve eleştiri yapan kimseler”
Fikr-i hiciv, “Eleştiri düşüncesi”
Hiciv, “eleştiri”
Kabil-i tenkit, “tenkit edilmesi mümkün, eleştirilebilir olma”
Müşagabe, “Demagoji, tartışma ve eleştiriyi meslek kabul edenlerin yolu”
Saik-i tenkit, “eleştiriye sevk eden sebep”
Takriz, “eleştiri”
Tenkidat-ı Siyaset, “siyaset eleştirileri, tenkitler”
Tenkidat-ı ukala, “Akıllıların tenkitleri, eleştirileri”
Bizler, edebi eleştiriyi tarif ettiğimizde;
“Bir edebiyat veya sanat eserini her yönüyle değerlendirerek
Anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılan yazı türü, tenkit, kritik”
Edebi bir eserin eleştirisi yapılabilir…
Günümüzde, en fazla rağbet bulan, ‘iktisadi eleştiri…’
Bunlara; ‘sosyal, magazin, spor eleştirilerini de…’ ekleyebilirsiniz.
Günümüzde en fazla birbirine karıştırdığımız;
“eleştirel düşünceyi hakaret gibi tanımlamak…”
Bu oldukça yanlış bir kanaat ürünüdür!
Hakarette, ‘yıkıcı bir tavır…’ görebilirsiniz
Hakarette, ‘enaniyet ve koyu taassup kol koladır’
Eleştirel düşünce, ‘paylaşımcı bir kültürü…’ getirir.
Eleştiri neydi?
“Bir yanlışı görüp bunu düzeltmek…”
Eleştiri o kadar kapsamlı bir kavramdır ki,
Faruk Huyugüzel, “Güzel eleştiri terimler sözlüğü!” eserini yazmıştır.
Eleştiri nedir?
“Gerçeği ortaya koymak amacıyla yapılan yargılayıcı inceleme…”
“Amacı, bir edebiyat ya da sanat yapıtını her yönüyle inceleyip açıklamak!”
“Özellikle bilginin temellerini ve doğruluk durumunu inceleme…”
İçerisinde yaşadığınız şehirde; bir gazeteci-yazar olarak,
Veya bir sosyal bilimci, iletişimci olarak,
Şehir kültürünü özümseyen bir mimar olarak,
Elbette, ‘eleştirel yaklaşımlarınız’ olacaktır.
Eleştirel yaklaşımlar, ‘ortak bir kanaati’ oluştururlar
Sıklıkla kullanırız, “bir elin nesi, iki elin sesi var!”
İnancımız, ‘enaniyetçi düşünceyi’ benimsemez;
Genellikle, ‘biz…’ ifadesini daha sağlıklı buluruz!
Bu ifade, ‘bütünleşmeyi’ çağrıştırır.
Bizler toplumda; “gururu, kibri, hırsı…” nasıl frenleyebiliriz?
Elbette ki, “eleştirel düşünceyle…”
Bir tepeden, ‘şehri seyrettim’
Kâinatın doyumsuz güzelliğini kendi ellerimizle katletmişiz!
Şehirle birlikte ilk hafızalara gelen, ‘mimaridir’
Şehirde, ‘doğayla bütünleşen’ bir zevk, incelik, estetik ararız…
Çirkin bir yapılaşma sizleri kahreder değil mi?
Şu tabiri benim insanım kullanmıştır; “çarpık şehirleşme!”
Şehir kültüründe nasıl bir ifade kullanırız?
“insanın, insana olan saygısı kadar;
Mekânların da birbirine saygısı olmalıdır!”
“Ben yaptım, Oldu!”
Böyle bir mantık olur mu?
Yanlışda değil, ‘doğru da bütünleşeceğiz’
Eleştirel düşünce, “yanlışlarla mücadeleyi!” geliştirir
Bu mücadele, ‘toplumun her kesiminde vardır’
Olması da gayet doğal/ yani tabiidir!
Sezai Karakoç eleştiri konusunda ne diyor;
“Devlet hayatında samimi eleştiri şarttır.
Eleştirisiz devlet, kısa zamanda çöker”
Eleştiri nasıl tarif edilmişti; “bir kusuru iyileştirmek,
Bir hatayı düzeltmek, Doğru ve yanlış yönleri bulmak!”
Cengiz Aytmatov eleştiri konusunda şu fikirleri paylaşır;
“Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır.
Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır!”
Eleştiri/ veya tenkitte, ‘ölçülü ve adil davranmak’
Eleştiride, istişarelere kapıları açacaksınız…
Eleştiride, ‘bilgileri’ paylaşacaksınız…
Eleştiride, tarihi örneklemeler yapacaksınız…
Cenap Şahabettin ne diyorlar;
“Herkes benim düşünceme katılırsa,
Yanılmış olmaktan korkarım!”
Frank A. Clark, ‘eleştiri nasıl olmalıdır’ sorusuna şöyle cevap verirler;
“Eleştiri yağmur gibi,
Bir insanı köklerine zarar vermeden besleyecek kadar nazik olmalıdır.”
Eleştiri, insandaki sabrı ve tahammülü artırır…
Robin Sharma eleştiriye çok farklı bir üslupla yaklaşır;
“Büyük insanlar kendilerine atılan eleştiri taşlarından,
Heykeller diken insanlardır!”
Şeyh Şadi Şirazi eleştiri konusunda;
“Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz, tenkit edin;
Basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin!”
Ataların bizlere bıraktığı veciz bir söz vardır;
“Dost acı söyler…”
İlaç da öyledir. Tedavi için alınır ama ‘tadı acıdır’
Hiçbir zaman ‘aşırılığa’ gitmeyeceğiz
Bizim dinimiz, ‘vasat yolu’ tavsiye ediyor.
Goethe ne diyorlar; “Hiçbir şey insan için,
Ölçüsüz tenkit veya aşırı övgü kadar zararlı olamaz!”
İki önemli devlet adamından ‘eleştiri’ hakkında düşünceleri;
Otto Von Bismarck şöyle ifade edecekler;
“bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa,
Yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır!”
Bardaktaki suyun dolu tarafı, daha ziyade ‘övgüyü’
Bardaktaki suyun boş tarafı da, ‘tenkitleri’ üzerine çeker!
William Churchill ise tenkit konusunda şu görüşleri paylaşır;
“Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir.
Ağrı ile aynı işi görür;
Çünkü ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir.”
İnsan genelde, ‘kendi eksiğini görmez’ Kendisini mükemmel addeder.
Jonathan Swiff ne diyorlar;
“Hiciv öyle bir aynadır ki ona bakanlar,
Orada herkesin yüzünü görürler de kendi yüzlerini göremezler!”
A.Walkowitz farklı bir analiz geliştirir;
“Gözlerim görebildiği sürece resim yapmaya devam edeceğim.
Göremediğim zaman da eleştirmen olacağım.”
Biz buna, ‘müspet eleştirmen’ diyoruz!
Anadolu’da kullanılan bir söz vardır; “meyve veren ağaç taşlanır!”
Elbert Hubberd, eleştiriyi bu bağlamda değerlendirecektir;
“eleştiriden korkarsan bir şey söyleme, bir şey yapma, bir şey olma”
Eleştiri, kendimizle ‘yüzleştiren’ bir kavram…
İnsan, ne sorgulanmak ve ne de yüzleşmek istemez…
Eleştiri, ‘ortak aklın oluşmasında…’ ihtiyaçtır
Eleştiri, ‘renkleri bütünleştirir…’
Eleştiri, farkında olmadan ‘susuzluğumuzu giderir.’
Eleştirel düşünce, ‘sevgiyi, saygıyı, güveni pekiştirir.’
Bedrettin KELEŞTİMUR