Her geçen gün tüm dünyada etkisini gösteren kuraklık, gıda ve tarım ürünlerinin üretimi, güvenliği ve dayanıklılığı açısından büyük tehdit oluşturuyor. Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü'nün (WRI) verilerine göre Türkiye, 2040 yılında en çok su stresi yaşayacak 33 ülke arasında yer alıyor. Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari'nin yaptığı iki araştırma; 1940-2020 yılları ve 2020-2100 yılları arasında Ege Bölgesi'nin kuraklık durumunu ele aldı. Araştırma sonuçlarına göre; 2041-2070 yıl aralığında 14 ay ve 2041-2100 yıl aralığında 20 ay şiddetli kuraklık yaşanacağı öngörülüyor.
Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, iki Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) ile İzmir ve Ege Bölgesi'nin 1940 yılından 2100'e kadar olan kuraklık durumunu inceledi. Doç. Dr. Safari'ye araştırmacı olarak eşlik eden Bursa Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Babak Vaheddoost'un yanı sıra İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden Dr. Mustafa Nuri Balov ve yüksek lisans öğrencileri Denizhan Mersin, Ayşe Gülmez, Farzad Rotbei ise araştırmaya katkı sağladı.
Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzalarının ele alındığı "İzmir İlinde Kuraklık Değerlendirmesi" araştırmasının sonuçlarından bahseden Doç. Dr. Safari, "Aynı dönemde Ege Bölgesi'nin doğu kesimlerinde daha şiddetli kuraklıklar yaşanırken, Ege Bölgesi'nin kıyı kesimlerinde orta düzeyde kuraklık yaşandığı gözlendi. Sonuçlara göre 1985-1990 ve 2005-2012 dönemlerinde Selçuk, Sultanhisar, Manisa, Denizli, Uşak, Kuşadası, Sultanhisar ve Denizli istasyonlarında şiddetli meteorolojik kuraklık yaşandığı saptandı. 1990-2000 yıllarında ise şiddetli kuraklık dönemleri tespit edilmiştir. Bu nedenle bölgenin doğu kesimlerindeki dağlık alanlar ve buna bağlı sosyo-ekonomik faaliyetler kuraklığa karşı daha hassastır ve meteorolojik kuraklık değil, uzun vadeli hidrolojik kuraklık tarım, sanayi, enerji ve gıda sektörlerinin temel kaygısı" dedi.
Ege Bölgesi iklim değişikliğinden en çok etkilenenlerden biri
Doç. Dr. Safari, 2100'e kadar yapılan kuraklık değerlendirmesinin sonucunda ise "Gelecekteki (2041-2070) kuraklık olaylarının sayısında ve şiddetinde önemli bir değişiklik olmayacağı, ancak içinde bulunduğumuz yüzyılın son 30 yıllık döneminde aşırı kuraklık olaylarının sayısının daha fazla olacağı öngörülüyor. Çalışmanın sonuçları, Ege Bölgesi'ndeki tüm emisyon senaryolarında yüzyılın sonuna kadar kuraklık olaylarının sayısında ve şiddetinde önemli bir artış olduğunu gösterdi. 2041-2070 yıl aralığında 14 ay ve 2041-2100 yıl aralığında 20 ay şiddetli kuraklık yaşanacağını öngörüyoruz. İklim modellerine göre Ege Bölgesi iklim değişiminden en çok etkilenen bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Buna göre kuraklık ve taşkın gibi aşırı iklim olaylarının şiddeti ve sıklığında artış bekleniyor. İklim modellerinin sonuçları bu modellerin yapısına bağlı olarak spesifik bir zaman için öngörüde bulunmak için uygun değil. Fakat yapılan analizler ortalama sıcaklığın artacağını gösteriyor" ifadelerini kullandı.
"Tahmin ve adaptasyon faaliyetleri önemli"
Alınacak önlemlerle iklim değişikliğinin etkisinin azaltılabileceğini söyleyen Safari, "Geliştirilen sosyo-ekonomik senaryoların mahiyetine göre farklı durumlar söz konusu olabilir. Dünya çapında alınacak önlemlere göre bazı senaryolar iklim değişikliği tesirlerinin azalacağını gösteriyor. İklim değişikliği global bir problem, ancak bölgesel önlemlerin alınması da önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu önlemler yeni durumun doğru bir şekilde tahmin edilmesi ve ona göre adaptasyon faaliyetleri, meydana gelebilecek zararların minimize edilmesinde önemli rol oynayabilir. Bunlara örnek olarak tarım faaliyetlerinde, yeni teknolojiler ve daha uyumlu ürünlerin seçilmesi ve sulama randımanının artırılması gibi aksiyonlar, yaşam tarzının yeni durama göre değiştirilmesi, su tüketiminin daha verimli hale getirilmesi gösterilebilir" şeklinde konuştu.