Mademki Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin 100. Yılı’nı kutladık.
Mademki 19 Mayıs 1919 Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı’mızı yaşadık.
Mademki Yunan ordularının ABD, Fransız, İngiliz vb desteği ile 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgalinin 105. Yılı’nı yaşadık,
Mademki Mustafa Kemal’in 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan görünürde Samsun’a gerçekte ise kurtuluş umuduna doğru “Vira Bismillah!” diyerek yola çıktığı günlerin 105. Yılını yaşıyoruz.
Mademki Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışının ardından aynı yıl içerisinde Havza Genelgesi, Amasya Tamimi derken Erzurum ve Sivas Kongreleri ile; “Ya İstiklâl Ya Ölüm!” , “Vatan bir bütündür bölünemez!” , “Manda ve himaye asla kabul edilemez!” , “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır!” Denmişti…
23 Nisan 1920’de de TBMM kuruluşu gerçekleştirilip Millî Mücadelemiz meclis eliyle gerçekleştirilmişti…
1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi; meşhur ifadeyle 93 Harbinden itibaren 40 yılı aşkın süredir savaşan bir millet vardır tarihin kaydettiği!..
Bunca savaş yorgunluğu içerisinde Yunan işgaline karşı duran “Kuvayi Millîye” adı verilen millî ve yerel kuvvetler nasıl olmuştu da ortaya çıkmıştı? Nasıl olmuştu da “Hasta adam!” denilen bir millet dirilmişti? Nasıl olmuştu da bu kuvvacılar Mustafa Kemal’in öncülüğünde TBMM’nin istediği “Düzenli Ordu”nun gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan bir yıllık zamanı kazandırabilmişti Ankara Hükümetine?
İşte bu işin sırrını Mustafa Kemal’in şu tespitinde buluyoruz:
““30 Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebede Türk milleti yanımdaydı. Bir insan, milletiyle beraber hareket ettiği zaman ne kadar kuvvetli hissediyor, bilir misiniz? Bunun tarifi zordur. Bunun anlatmakta güçlük çekersem beni mazur görünüz!..” “
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz.
“Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli topluluklar, hep millî inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücü ile kendilerini kurtardılar. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissî, fikrî ve fiilî olarak, bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.”
“Bizim milletimiz derin bir maziye maliktir. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
İşte Torosların uzantısı olan Batı Anadolu Dağlarında efeler vardır gözünü budaktan sakınmayan. Onlar sevk-i İlâhî ile kendiliğinden işgalci Yunan ordularına karşı koymuş tur ve geldiklerine pişman etmişlerdir.
İşte o günlerin efe türkülerine yansıyan duyguları:
YÖRÜK ALİ TÜRKÜSÜ
Şu Dalmadan geçtin mi // Soğuk sular içtin mi
Efelerin içinde // Yörük Ali’yi seçtin mi
Şu Dalmanın çeşmesi // Ne hoş olur içmesi
Yörük Ali’yi sorarsan // Efelerin seçmesi
Aydın dağını oydular // İçine çete koydular
Yörük Ali’nin ismini // Hazreti Ali koydular
Malkoç çayında durdun // Binlerce Yunanlıyı vurdun
Yüz tane efe ile // Aydın’ı, Yunan’dan aldın
Aydın dağları dumanlı // Bak kaçıyor Yunanlı
Yörük Ali geliyor // Bak kaçıyor Yunanlı
Hey gidinin efesi, efesi // Efelerin efesi.
GÖKÇEN EFE TÜRKÜSÜ-Ödemiş Yöresi
Gökçen Efem iner gelir inişten
Her yanları görünmüyor gümüşten
Gökçen Efem şimdi gelir döğüşten
GÖKÇEN EFE’m efelerin efesi
Altın gümüş para dolu kesesi
***
GER ALİ dedikleri bir gençten uşak
Beline bağlamış ibrişim kuşak
Başına toplamış bin beş yüz uşak
Yakarım cavır İzmir’ı dayan Ger Ali
Ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım
Sen sallan gel, ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah, çatal olur efelerin yüreği
İzmir'in kavakları
Dökülür yaprakları
Bize de derler ÇAKICI
Yakarız konakları
Selvi senden uzun yok
Yaprağında düzüm yok
KAMALI da ZEYBEK vuruldu
Çakıcı'ya sözüm yok
***
Eğilmez başın gibi // Gökler bulutlu efem
Dağlar yoldaşın gibi // Sana ne mutlu efem
Oyna yansın cepkenin // Yansın güneşten tenin
Gün senin şenlik senin // Bayramın kutlu efem
Bu cennet vatanı bizlere emanet eden ecdadımızı başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere; kadını erkeği, genci ihtiyarı, doğulusu batılısı, köylüsü şehirlisi vb olmak üzere canını ortaya koyan, evladını; nişanlısını kocasını cepheye gönderenleri saygı, sevgi, minnet ve dualarla anıyoruz. Mekanları cennet olsun…
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…