Her yıl 30 Ağustos günü kutlanan Zafer Bayramı, ülkemiz de ve Türk milleti halkı tarafından coşkulu etkinliklerle kutlanmaktadır. Peki, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedir? Türkiye ve Türk Milleti için neden bu kadar önemlidir? Dilerseniz en başından başlayalım...
1919 – 1922 arasında dünyaya ve ülkemize tarih sayfalarında şöyle bir bakalım.
Bir yanda galip devletlerin önderi Wilson (Amerika Devlet Başkanı), Lloyde George (İngiltere Başbakanı), Çelmense (Fansa Başbakanı), Orlando (İtalya Başbakanı) ve Venizelos (Yunanistan Başbakanı)…
İşte Bunlar, Yunanistan ordularını, 15 Mayıs 1919'dan sonra İzmir'den Anadolu'ya sürerek koca bir ülkeyi kan ve revan içinde bırakanlardı…
Şehirleri, kasabaları ve köyleri yaktılar, kadınları astılar ve içtiler şarapları; madenleri, buğdayı ve çiçekleri çaldılar ve de çanları, orkestraları…
Öte yanda ise mazlum bir ulusun halk savaşçıları vardı…
Büyük Zafer'in kahraman ve mübarek kadrosu 30 Ağustos Zaferi öncesinde çekilmiş bu fotoğrafta zaferin kadrosu tümüyle resmedilmiş. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Paşa'dan İsmet Paşa'ya, Kazım Karabekir Paşa'dan Refet Bele Paşa'ya kadar tüm kahraman kumandanlar sıraya dizilmiş. Rahmetle analım.
İşte böyle ATATÜRK oldu.
Bütün gece afyon ovasına hâkim tepede böylece bekledi diyordu yaveri.
Kurmay albay gelip;
Paşam düşman kuvvetleri intikal ettiler,
Karargâh kurmaya çalışıyorlar, şafak ile birlikte saldıracaklardır, siper kazmayı hızlandırıyorum dedi.
Gerek yok albay, askeri yormayın,
Onlar değil biz saldıracağız.
Şaşıran albay, paşam savunmada kalmalıyız, zira silah bakımından çok üstünler.
Onlarda bunu beklemiyor mu zaten?
Orduyu hazır tutun albay.
Şafaktan önce saldıracağız ve ölmek için saldıracağız dedi.
Şafaktan önce gece vakti saldırdılar.
Öyle bir taarruz gerçekleştirdiler ki Afyon ovasına ölüm olup aktılar. Bozguna uğrayıp kaçan orduyu, askerlik tarihine ders olarak geçmiş olan 9 gün gibi kısa bir sürede Afyon'dan , İzmir’e sürüp , denize döktüler.
Askeri aç öylece beklemişti düşmanı.
Saraylarda oturuyordu diye eleştirenlere gelsin bu fotoğraf.
Destan eline kâğıt kalem alıp yazılmaz.
30 ağustos diye yazılır.
Zafer diye okunur.
Atam benim
Ruhunuz şad mekânınız cennet olsun.
Değerli okurlar yukarda belirttiğim gibi çok güç şartlarda canlarını ortaya koyarak ülkemizi kurtaran yüce Atatürk ve silah arkadaşlarını her zaman minnet ve şükranla anıyoruz.
Fakat Ülkemde bazı kendini bilmezler son günlerde Atatürk düşmanlığı yaparak veya yaptıklarını sanarak yüce insana saldırmaları ülkem için birer utançlı durumuna düşürmüş oldu.
Şu günlerde Cuma hutbesini bu Cuma namazında özellikle dinledim. Acaba hocanın elinde okuduğu hutbede Ulu önderin ismi geçecek mi diye bekledim. Ama maalesef hiç geçmedi.
Din adamlarımızdan duyduğumuz ve öğrendiğimize göre Cuma namazı nın birinci şartı hür olmakmış esir olan veya bağımsızlığını kaybeden yerlerde Cuma namazı kılınmaz diye
Peki, bizlerin serbestçe ibadetimizi sağlayan bu yüce insanlara şu 30 Ağustos günü hutbelerde Atatürk’ün adını hiç anmamaları dinimiz adına utançlı bir durum değil mi?
Diyanet işleri başkanı böyle yapmakla kime yaranmak istiyor.
Bu şekilde hareket etme hem diyanete hem de yüce dinimize zarar vermektedir.
Son olarak diyaneti kınıyorum. Atatürk bu ülkede yaşayan bütün yurttaşların yüreklerin de taşıyorlar.
Işıklar için uyu yüce insan.