Demokrasi ve uzlaşma
20.yüzyılda insanlık âleminin yönetimde en ideal rejim olarak temsili demokrasiyi seçmesi bedeli fazlasıyla ödenmek suretiyle mümkün olabilmiştir.
Demokrasi halkın kendini seçtiği kurum ve kişilerce yönetme yetkisini verdiği sistemin adıdır.
En iyi yönetim şeklidir. En kötü demokrasi en iyi oligarşiden iyidir.
Demokrasinin uygulamada kendi içinde problemleri vardır. Sermaye ve üretim araçlarının belirli azınlık elinde olması halkın siyasi tercihinin üzerinde en önemli etkendir.
Demokrasi meselesi bir açıdan rejim ve ahlak meselesidir. İnsanın ve toplumun olaylara, eşyaya insana, daha doğrusu hayata bakışıyla da ilgilidir.
Demokrasilerde tek bir gerçek yoktur. Gerçekler vardır. Bir meselede ne kadar insan varsa o kadar fikrin varlığı kabul edilir. Burada uzlaşma devreye girer. Kişi ve kurumlar uzlaşarak gerçekte buluşur.
Sosyal olaylarda mutlak gerçeklik yoktur. Benim fikrim gerçeğin kendisidir ısrarı çatışma yaratır. Demokrasinin temeli uzlaşmadır. Kişi ve kurumlar uzlaşarak işbirliğiyle faydaya ulaşırlar. Bu bir kültür meselesidir. Toplumun ve fertlerin eğitim ve olgunluğu belirli bir düzeye ulaşmasıyla ilgili bir durumdur. Uzlaşma karşılıklı sevgi ve saygı ortak değerlerin kabulüyle ilgilidir. Demokrasilerde dediğim dedik çaldığım düdük olmaz.
Uzlaşma kültürü ailede, okulda, sosyal hayatta, siyasette, hayatın bütün safhalarında geçerli ve gereklidir. Belirli bir kültür düzeyine ulaşmamış toplumlarda dayatma kültürü gelişir, karşılıklı dayatmadan kaos doğar. Hakikat orta yerde kalır. Kaybeden toplum olur.
Türk toplumu tarihsel, dini, kültürel birikimi sayesinde hoşgörüye dayalı bir uzlaşma kültürü geliştirmiştir. Ticari ilişkilerde bile tarafların karşılıklı ortak çıkarlarının uylaşma tabiriyle hayat bulduğunu hepimiz biliriz.
Siyasette de bu uylaşma olmazsa karşılıklı atışma ve kavga olur. Demagoji yapan çekişen gerginlikten medet uman siyasi kişilerin demokratik kişilikte oldukları tartışma götürür. Halk buna inanmaz.
Uzlaşma kültürü açısından bakıldığında Türk siyasi partilerin ve siyasetçilerin sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Halkımız sadece bu siyasi kavgaları seyreder. Siyasiler halkın kendilerini takdir ediyor zannederler. Halkın desteği aslında kerhen destektir.
Türk siyasi hayatı bugünkü haliyle toplumumuzun demokrasi anlayışının gerisinde kalmaya devam ediyor.
Bizim kültürümüzde farklı kültürlere karşı toleranslı davranmak vardır. Türk toplumu hoşgörü toplumudur. Asırlarca farklı dil, din ve kültürler bir arada barış içinde yaşam kültürü oluşturmuştur. Bu demokrasi için de kazanımdır. Politik görüş farklılıklarının yaşam kültürü farkına dönüşümü tahammülsüzlük tehlikeli bir durumdur.
Bunun giderilmesi için toplumun bütün fertlerine görev düşmektedir.