Değerlerimiz Bir Bir Yok Oluyor!

Ahmet KELEŞOĞLU

Çocuk yaşlarımızda iken bayramların gelmesini büyük bir sabır ve heyecan içerisinde beklerdik. O yıllarda zaman bir türlü geçmek bilmezdi. Dini bayramlarda elimize verilen harçlıkların bizim için değeri ne kadarda büyüktü. Bunun yanında milli bayramlarımızı da ülkemizin gururu olarak karşılar göğsümüz kabararak alanlara dolardık. Bir gün öncesinden alanlara tak'lar kurulur kürsüler bayraklar meydanlarda yerini alırdı. Her şey büyük bir özen ve titizlikle yerleştirilirdi. Bayram günü gelip çattığında yaşlısı genci demeden nasıl da doldururduk meydanları. En çok ta 19 Mayıs bayramında gençlerin kule yaparak en üste çıkıp göğsünden Türk bayrağını çıkarma gösterisine bayılırdık. Herkesi büyük bir gurur ve heyecan kaplar, mutlu olurduk. 

23 Nisan geldiğinde zaman, sanki yeni yıla geçişin dönümü gibi algılanırdı. Bayramlar çocukluğumuzun vazgeçilmezleri olmuştu. Hepsi bir bir yok oldu. Bu günlerde neredeyse hayallerini bile hafızalarımızdan silmeye çalışıyorlar. Yokedilen milli saydığımız kutsal günlerimiz, küresel dünyada hatırlanamaz oldu.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun belki de en gurur verici eğitim kurumu köy enstitülerimiz, emperyalizmin içimizi yakan en acı olayı olarak tarihe gömüldü. Hasan Ali Yücel'lerin İsmail Hakkı Tonguç'ların kurduğu, ülkemizin geleceğine ışık tutan meşaleleri yok edildi.

Cumhuriyetin kurulumundan bu yana daha nelere şahit olmadık ki. 60’lı, 70’li yıllar darbelerle muhtıralarla sarstı ülkemizin dört bir yanını. 

Seksen darbesi sonrası 6 Kasım 1983 yılına kadar ülkemiz kapalı ekonomi içerisinde kendi yağıyla kavruluyordu. Sümerbank, Etibank, Tariş, Seka, Et Balık Kurumu ve daha bir çok kurumlar milli olarak tarihe nakşedilmiş, okul gibi çalışıyorlardı. Hepsi kayboldu, hepsi küresel sermayeye yenik düştü yok oldu gitti.

İthalatın kısıtlı ihracat'ın ise çok düşük olduğu yıllarda bu kadar otomobil, bu kadar cep telefonu, bilgisayar yoktu. Çeşitliliklerimiz eksikti belki ama ülkenin kısmen de olsa bir huzuru vardı. Milli kuruluşlarımızın büyük bir kısmı acı çektire çektire yabancı sermayeye satılarak değerlerimiz yok edildi. Milli sermayemiz hep gerilerde kalarak küresel sermayenin altında ezildi kaldı. Yararlanmaya çalışılan teşvikler ise küçük seviyelerde kalarak üreticilerimizin derdine bile çare olamadı. Tarım ürünlerimiz yetiştirilemez hale gelip fabrikalar bir bir kapandı. Kurumlarımızın birçoğu yabancıların eline geçmiş banka finans ve borsamız da yine yabancı sermayenin gücüyle yerelliğini tamamen kaybetmişti.

Seksenli yılların darbe zihniyeti ve getirdiği iktidarlar, liberal ekonomiyi getireceğiz diye hazırlıksız bir geçiş yaparak hayali ihracaat gibi sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Yerli ve milli ürünlerimiz korunamayarak, ülkemiz yabancı ürün çöplüğüne dönüştü.

Seksenli yılların başında darbe ve sonrasındaki olaylar da ülkemizin gündeminden hiç düşmeyerek halkımıza çok acı günler yaşatıldı. O yıllardan bu güne faili meçhuller, hapis, ölüm ve işkenceler miras kaldı. Darbeden daha başını yeni kaldıran ekonomimiz, Özal'ın yeni ekonomik kararlarıyla kalkınmayı hedeflemişti. Ama oda başarılı olamamış hazine borç yüküyle karşı karşıya kalmıştı. Alınan kararlar maalesef devletçilikten uzak, daha çok özelleştirmeye sıcak bakan kararlar olmuştu. O günlerde başlayan hızlı sermaye akışı yine aynı hızla petrol taşımacılığı ve diğer kamu alanlarının yandaşlara ve yabancı ortaklı iş adamlarına satışlarıyla sonuçlandı. Neredeyse haftanın bir günü televizyonlardan milli kurumlarımızın satıldığını canlı yayınlardan izler olmuştuk. 

Önce manevi değerlerimiz sonra da maddi güç ve birikimlerimiz bir bir yok edildi. Şimdi ise ülke topraklarımızdan başka bir şeyimiz kalmadı. Onlarda yavaş yavaş satılıyor dediğinizi duyar gibiyim. Neredeyse üretim minimum seviyelere gelmiş durumda. İhracatın ithalatı karşılama oranı artık tamamen imkânsızlaştı. Cari açık kapatılacak gibi görünmüyor. Merkez bankası neredeyse halka yalvarır duruma gelmiş. Siyasilerin halkın ekonomik tercihlerine müdahale ettiği dünyanın neresinde görülmüş. 

Kısacası, enflasyonist baskı ve görülmeyen devalüasyonlarla karşı karşıya geldik. Maalesef ülkemizin dış borç yükü gelecek kuşakların sırtına şimdiden binmiş durumda.

Şimdi kala kala bir cumhuriyetimiz ve üzerinde yaşadığımız topraklar kaldı.

Milletimiz şunu bilmelidir ki, emperyalist küresel güçler şimdi de Cumhuriyetimizi yıkarak topraklarımızı almak istiyor. Ülkemizi her yerden sıkıştırıp en zayıf anımızda saldırarak parçalamak istiyorlar. 
Buna izin vermeyeceğiz. 

Unutmayın ki bu topraklarda doğmak ölene kadar mücadele etmektir. Ve mücadeleyi iş edinen nesiller yetiştirerek bu vatanı sonuna kadar savunmak ve gerekirse yolunda ölmektir.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.