Eskiden köy ve kasabalarda gelinlik kızların hayallerinden birisi de “Hanay Ev” olurmuş. Hanay ev dediğinde, ağaçtan, ahşap, iki katlı olur, alt katı ise, genellikle saman damıdır, bazen eşek bağlanır, buzağılar korunur. Üst katta ön taraf büyük bir açık balkon gibidir, hayat da denir. Manzarası vardır, kasabayı ve Menderes ovasını seyreylersin.
Osman Dayı, Alibaz Bekir’in kızı Havva ile evlendirilir. Babası Koca Alilerin Köselerde iki evleri vardı. Önde hanay ev, arkada Çoban Musdan dedelerinden kalma tek katlı yer ev.
Hanay ev, gelin evi olsun istenir. Osman ve karısı arkadaki Çoban Musdan dedelerinin evine yerleştirilir. Havva Gelinin burada hanay eve giremediğinden üzüldüğü ve hastalandığı anlatılır. Doktor desen nerdeee, oraya buraya giderler. Sarılık ve dalak büyümesi rahatsızlığı vardır, sarılık için bilmeden Havva Geline çiş (idrar) içirilir, sarılık iyileşir.
Teşhisi koyarlar,
Dalak büyümüş, dalak kesilecektir.
Nasıl mı?
Dalak kesmeyi en iyi bilen kim derseniz, Armutlu Alan düzlüğündeki çadırında oturan yaşlılardan Kirli Emine Ebedir. Kirli Ebe dedikse evi dağınık, çocuktan başını zor kaldıran birisidir aslında.
Allah’ı var, dalak kesmekte de üstüne yoktur.
Havva gelin ağrıdan sızıdan iki büklüm Armutlu Alan düzüne Kirli Ebe çadırına götürülür. Emine kadın, Havva Gelinin karın boşluğuna tuz döker ardından bıçakla üç kesik atar. Akan kan mikroplu kandır, aktıkça temizlenir, dalak büyümesi önlenir…
Ama burada bir atışma var ki; bu atışma yapılmaz ise, hastanın iyileşmeyeceğine inanılır.
Kaynana Dudu kadın, Kirli Ebeye seslenir,
-Emine Ebe nereye gidiyon?
Emine Ebe bağırır,
-Dalak kesmeye gidiyom.
-Nasıl kesebilecen mi bari?
-Ne diyon sen? Anasını bile s*kerim.
Ardından kesik işi yapılır.
Böyle denmez ise; hastanın iyileşmeyeceğine inanılır.
Kaynana Dudu ile Kirli Ebe üç gün böyle atışır.
Havva Gelin üç gün kesik yer.
Sonunda Kirli ebe,
“Dalak keserim, Anasını bile şey ederim”
Diyerek hastalıktan Havva gelini kurtarır.
Osman’a hanay ev verilmeyince, Aşağı mahallede, Hatun köyü girişindeki Çelen Hocanın damını alır, yanına kaynanasına da bir ev yapar.
**
Küçük oğul, Musdan 1928 doğumludur, Musdan kabiliyetlidir. Musdan zanaatkârdır. Dülgerdir, marangozluk yapar, ev, dam inşa eder, çiftçilik, çobanlık kısacası on parmağında on marifet vardır. Bağ, bahçe, eker, diker, biçer. Hatun köyündeki dayısı Hacı Hasan’ın Emine kızı istenir. Musdan’ın düğünü başlar. Hanay ev de şart koşulur.
Muhtar olan dedem Ekiz Ahmet’in kara atı gelin atıdır, sırtında 26. kez gelin taşımaktadır. Üzerine süslü bir bez serilir. Boynuna at sahibi için gömleklik kumaş sarılır, başının iki tarafına bağlanan oyalı, renkli mendillerle kara at da gelin gibi süslüdür. Gemini geverken, başı yukarıda, adımlarını davulun tokmağına göre atan bir at, cins bir at. Huyu böyle, soyu böyle…
Davullu-zurnalı bir düğün ile aşağı mahalleden bir perşembe günü gelin getirilir. Düğünde Halil Ekiz, Hatça ile yeni evli, onbeş günlük taze güveydir. Düğünde zil zurna sarhoş olmuş, cebindeki bütün paraları davulcuya yapıştırdığından beş parasız kalır. Yerden aldığı taşları zurnacının alnına yalayarak yapıştırmaya çalışır.
Ertesi gün Cuma…
Kılıvan Eğlencesi…
Güvey, Cuma namazına gidecek, gelin son kez giyeceği gelinliği ile Kılıvan adı verilen kadınlar arasında eğlence yapılacak. Kılıvana, duvak açma günü de denir. Erkek-kız tarafı hep birlikte eğlenecektir. Hacı Hasan karısı Teslime, evdeki Hacer kızını Köseler mahallesine, ablasının evine gönderir.
“Ablan hanay evde mi yoksa arkadaki Çoban Musdan’ın yer evi mi gelin evi olmuş öğren bakalım? Çabuk gel.”
Hacer kız ablasının evine geldiğinde bakar ki hanay ev gelin evi değil, gerisin geri evlerine döner. Ablasının hanay evde olmadığını anlatınca kız tarafı bozum olur, kılıvan gününe gelmemeye karar verilir.
Öyle ya!
“Koskoca Hacı Hasan kızı, hanay ev yerine Çoban Musdan’ın yer evine mi kalmıştı”
Çok geçmez, Musdan ve Emine de kaynanasının yanına taşınırlar.
Verilmeyen hanay ev yüzünden iki oğlan aşağıdaki Hatun mahallesine göçtü.
Hanay ev deyip de geçmeyin.
Gelinleri hastalığa gark eden, anaların oğullarını kaynanalarının yanına uçuran bir ev olma özelliğini her daim taşımaktadırlar…
Şimdi ise, Hanay evler bir nostalji olarak kaldı.
Birçok anımızın sisli, puslu geride kaldığı gibi…
***
Mutlu ve huzurlu bayramlar!