Şöyle bir sokağa kafanızı uzatınız, kaç çocuk göreceksiniz?
Hele boş bir arsa veya alan yoksa sokağınız bomboştur. Birkaç çocuk oynuyorsa onları balkondan, pencereden takip eden anası, ebesi, dedesi de mutlaka vardır. Zira sokaklar güven vermiyor. Bir kaç yıl önce belediyece yapılan bir çalışma esnasında kapatılan bizim sokakta cıvıl cıvıl çocuklar oynamışlardı. İnanın komşunun oğlu Kağan bebek de kendi evinin sokağında ilk kez top oynadı. **
Oysa bir de kendi çocukluğumuza dönelim. Şimdi sokaklar güvensiz. Bizler eve girmezdik, sokaklar bizden sorulurdu. En önemlisi akşam yemeğinde evde olabilmek gibisi yoktu. Yoksa babamızın o sert tonlu sesini duymak kadar korktuğumuz bir şey yoktu. Aşağı yukarı mahalle maçları, kavgalar, dirsekler, topuklar yara bere içinde olurdu. Kızlar beştaş oynuyor, geçerken erkeklik taslarız, kızların oyununu bozarız. Kızlar altta kalır mı? Karşılıklı taş savaşı başlar. Halamızın dayımızın bahçesinden meyve çalar, kavga eder ertesi sabah bir şey olmamışçasına meydanda yerimizi alırdık. Aileler hiç karışmaz bu kavgalara…” İki aile çocuk kavgasından kadılık olurlar, dönüşte çocukları birlikte oynarken bulurlar” diye öğütler verilir.
**
Dün dünde kalırdı. Hemencecik barışırdık. Şimdi sormuyor da değilim, biz çocuklar Mevlana mıydık? Dün, dün de kaldı cancağızım dercesine…
**
Altmış yaşına geliyorum, bakkalda, evde kaymaklı yoğurt görsem anamın süpürgesi aklıma gelir. Rahmetlinin kemiklerini sızlatmak istemem de süpürge ile bana attığı dayak. Bir gün tenceredeki yoğurdun kaymağını yediğimde rahmetli anam tereyağı yapacak, cebine üç kuruş girecek. Kaymaksız yoğurdun yağı olmaz. Süpürgenin sapı ile beni bir dövdü ki hala aklımdan çıkmaz. ** Her devir kendi düzenini kurar şimdi çocuklarımız bize teknolojiyi öğretiyor. Ufukları geniş. Odalarında oturuyorlar, sokağa çıkamıyorlar. Bizim vaktiyle çaldığımız meyveler dolapta çürüyor. Elma armut yerine kivi, avokado ve muz istiyorlar. Yama nedir bilmiyorlar, pabuçları bile marka…
**
Peki ya bir bayram günü, statta tören geçişi yapan gençler ile bir okul yanından geçerken onca öğrencileri gördükçe hep düşünürüm. Bu çocuklara ev, iş, eş, aş gerekiyor değil mi? Acaba siz hiç düşündünüz mü?
**
Sokaklarımızda araç trafiğinden çocuklarımız oynayamıyor. Mahallelerde oyun ve yeşil park alanları ranta yenilmiş olması da bu nesle bir acımasızlıktır. Sormuyor da değilim bir nesil çöküyor mu? Yeni bir nesil oluştu da kabul mü ediyoruz ikilemi arasındayız… ** Bunun yanında 10-11 yaşındaki çocukları kendine kadın yapmaktan söz eden, bunu destekleyen zihniyet ile karşı karşıyayız. 3 -5 yaşındaki çocuğa taciz, tecavüz eden sapıklar da var. Peki, niye bu sapkınlıklar arttı?
İnsanlık çökmüş insanlık!