Ortadoğu’da kağıtlar yeniden dağıtılıyor.
Batılı Firavunlar dönemi biterken;
Olmaz denilen şeyler oluyor.
Çin, İran’a 400 milyar dolarlık yatırımla gelmiş ve İran ile yapmış olduğu ekonomik ve askeri iş birliği, ŞİÖ’ne tam üye olmasıyla sonuçlanmıştır.
Çin, İran’dan sonra Suriye ile de temaslarını sıklaştırmış, tarihi İpek Yolunu da oradan geçirmeyi başarmış ve 150 dolayında Çinli firma, yaklaşık 2 milyar dolarlık bir sanayi parkı kurmaya çalışmaktadır.
Çin, Suriye’de çatışmalar sona doğru yaklaştığında daha fazla inisiyatif alacağa benziyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya olan önceliği nedeniyle, yatırımların güvenliği meselesi…
Çin için en önemli ekonomik fayda, savaş sonrası Suriye’nin yeniden inşası için gerekli olan milyarlarca dolarlık Körfezin Petro-dolarlarıdır.
Askeri anlamda Türkiye, Rusya, ABD ve İran Suriye’de mevzilenmişken Çin, ekonomik yatırımlar yapmak suretiyle Suriye’de varlığını tescil ettirdi.
Rusya ve Çin’in korumasındaki İran’ın yükselişi ve Nükleer teknolojiye çok yaklaşmış olmasını dengelemek için Suudi Arabistan, ABD ile ilişkilerini yeniden tanımlama gereği duymuş olmalı ki sürpriz bir şekilde yönünü Çin’e çevirdi ve ŞİO’ne Diyalog Ortağı Statüsüyle giriş rezervasyonunu bile yaptırdı.
Konjonktürü iyi değerlendiren Çin, ABD ve İsrail’e rağmen, S. Arabistan ile İran’ı masaya oturtarak uzlaşma yolunda büyük bir adım attırdı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Çin'in başkenti Pekin'de 6 Nisan'da bir araya gelmiş ve iki ülke büyükelçiliklerinin yeniden açılması, iki ülke arasındaki uçuşların yeniden başlatılması ve vizelerin kolaylaştırılması konusunda anlaşmıştı.
Tahran-Riyad arasında 7 yıl aradan sonra dışişleri bakanları düzeyindeki ilk resmi görüşme sonrasında yayımlanan ortak bildiride, iki ülkenin iş birliğini her alanda genişletme konusunda anlaştığı belirtilmişti.
Ortadoğu’da hızlı gelişmeler oluyor. Suriye Devlet Başkanı Esad’ın BAE’lerine yapmış olduğu ziyaretin pozitif yansımalarını sonucu Suriye, 12 yıl aradan sonra Arap Birliğine geri dönüyor.
Körfez ülkeleri, geçtiğimiz yıl Şam’daki Büyükelçiliklerinin ışıklarını yakmışlardı.
Suriye ile Mısır arasında da dışişleri bakanları düzeyinde temas sağlandı yeniden eski günlere doğru yol alınma sürecine girildi.
1958 yılında Suriye ve Mısırlı asker ve siyasiler, Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır başkanlığında daha büyük bir Pan- Arap devleti olan Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurduklarını bizim kuşak ve okuyanlar hatırlayacaklardır.
Bunlar, geçmişte başarılmıştı.
Görüldüğü gibi bölgede Arap Milliyetçiliğine doğru bir yönelme var ve yeniden bir araya gelme arayışındaki Arap ülkeleri, ABD hegemonyasından kurtulmak ve bunu kalıcı hale getirmek istiyorlar.
Suudi Arabistan başta olmak üzere, bölgedeki Amerikan askeri varlığından rahatsızlık duyan diğer körfez ülkeleri de Çin ile olan bağlarını güçlendirme arayışına girdiler.
Yeni provokasyonlar olmadığı taktirde İran ile S. Arabistan arasında başlatılan diyalog, bölge istikrarını da olumlu olarak etkileyecektir.
Beklenen oldu ve ilk ses, enkaz altındaki Yemen’den geldi.
Suudi Arabistan ve İran’ın barışmasıyla dokuz yıldır savaş halindeki Yemen’de barış için görüşmeler başladı. Suudi Arabistan ve Yemen’deki İran bağlantılı Husiler, iki yıllık geçiş süreci ve çeşitli hakların verilmesi üzerine ilk görüşmesini 9 Nisan’da Yemen’in başkenti Sana’da yaptı.
400 bin kişinin öldüğü Yemen’deki insanlık dramı da son buluyor:
Ortadoğu ve Körfez bölgesindeki barış rüzgarının Lübnan’dan da geçeceğine hiç şüphe yoktur.
İran ve dolaylı olarak Suriye kontrolündeki Hizbullah ve Lübnan’daki diğer taraflar, Lübnan’ın istikrarı, yanan ve yıkılan Beyrut’un imarı başta olmak üzere siyasetteki tıkanmışlığa son verdiklerinde ülke, yeniden eski günlerine dönebilecektir.
Bitmedi..
Bu süreç, Yemen ve Lübnan’dan sonra Libya’da da benzer gelişmelere yol açacaktır.
Libya iç savaşında karşı kamplarda bulunan Mısır ve Türkiye’nin dışişleri Bakanları da bir araya geldiler. Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, iki ülke arasında Büyükelçiliklerin eş zamanlı olarak açılmasında mutabık kaldıklarını, Libya’da iç savaşın sonlandırılması ve seçimlere giden süreci destekleyeceklerini açıklamıştır.
Zincirin son halkası ve büyük oyunun oynandığı Suriye’de de yeni gelişmeler var.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin bölge için önemli olduğunu söyleyerek, "Türkiye ve Suriye ilişkilerinin düzelmesi bölgedeki durumu değiştirecek" dedi.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması eksenli Erdoğan- Esad görüşmesinin taşları döşeniyor.
Lavrov, “Bunu teşvik etmeye ve desteklemeye hazırız" demişti.
Görüldüğü gibi Ortadoğu’nun düşman kardeşleri bir araya gelebilmişken, bu topraklarda 400 yıl birlikte yaşadığımız insanlarla biz de barışabilmeliyiz.
Başkaları istediği için değil, biz istediğimiz için yapılmalıdır.
Sonuç:
Ortadoğu, İran ile Irak arasında 1980'de başlayan ve galibi olmayan 8 yıllık kanlı savaş öncesindeki ayarlarına döndükçe ve küresel aktörlerin burada çoğalan farklılıklarını gördükçe, yani sadece Amerika. İngiltere ve AB merkezli değil, Çin, Rusya, Hindistan gibi diğer küresel aktörlerin de burada etkisi arttıkça, ihtimaldir ki bölgesel güçler arasındaki bu tür normalleşme gelişmeleri güçlenecek ve bunun olumlu sonuçlarını göreceğiz.
Soğuk savaş sonrası kurulan tek kutuplu dünya düzeninin sonuna gelindi.
Dünyanın yeniden şekillendiği bir ortamdan geçmekteyiz.
Ortadoğu ve Avrasya’nın değişen jeopolitiğindeki yeni büyük oyunu görelim ve konumumuzu belirleyelim.
Sağlık, mutluluk ve huzur içinde bir bayram diliyorum.