CHP'li Tezcan’a ayar çekiliyor!

Servet TÖZ

Her kurum ve devlet yapısı, toplumun kendilerine duyduğu güvenle işler. Kamu görevlisi olan herkes işini doğru bir şekilde yapmalı ve sahip olduğu yetkiyi halkın yararına kullanmalıdır. Ancak, bazen bu yetkiler kötüye kullanılır ve bu, toplumsal yapıyı derinden etkileyen ciddi sonuçlara yol açar.

Görevin kötüye kullanımı, bir kişinin, kendisine verilen yetkileri ve sorumlulukları kişisel çıkarları doğrultusunda ya da başkalarına fayda sağlamak amacıyla kötüye kullanmasıdır. Kamu görevlisi, yönetici ya da herhangi bir yetkilinin bu yetkilerini suistimal etmesi, genellikle adaletsizliğe, güvensizlik ortamına ve toplumda büyük bir moral bozukluğuna neden olur.

Örneğin, bir kamu görevlisinin, işini yapmamak, ilgi gösterdiği vatandaşlara hizmet vermemek ya da bir işi sırf yakın çevresinin ya da çıkar gruplarının menfaatine göre yönlendirmek gibi eylemler, görevin kötüye kullanımına örnek teşkil eder. Ayrıca, rüşvet almak, yolsuzluk yapmak, iş gücünü ya da kamu kaynaklarını kişisel çıkarlar doğrultusunda harcamak da bu kategorinin içindedir.

Görevin kötüye kullanılmasının pek çok farklı nedeni olabilir. Bunların başında, kişisel çıkarlar ve ahlaki değerlerin eksikliği gelir. Bir kişi, görevine verdiği önemin yerine, kişisel kazanç sağlama güdüsüyle hareket edebilir. Ayrıca, bürokratik yapıların katmanlı ve bazen şeffaflıktan uzak olması, bu tür suistimallerin kolayca gerçekleşmesine zemin hazırlayabilir.

Görevin kötüye kullanımı sadece ahlaki bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir krize dönüşebilir. İlk başta küçük çaplı gibi görünen bu eylemler, kısa vadede bazı kişiler için kazanç sağlayabilir, ancak uzun vadede tüm toplumu etkileyen olumsuz sonuçlar doğurur.

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözü, İslam dünyasında ve Türk varlığında yaygın olarak alıntılanan bir ifadedir. Bu söz, özellikle Hz. Ali'ye atfedilir ve adaletin, doğru olanın savunulması konusunda güçlü bir mesaj verir. Haksızlık karşısında sessiz kalmak, doğruyu savunmak, bir tür suçluluğa veya pasifliğe işaret eder. Bu nedenle haksızlıklara, yolsuzluklara hep karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz.

"Yiğidi öldür hakkını yeme!"

Bu atasözümüz, başarıları takdir etmeyi ve haksızlık yapmamayı vurgular.

İşte geçtiğimiz hafta tam da böyle bir olay yaşandı Aydın’da…

Efeler ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi CHP’li Kaan Vardarlı olayından bahsediyorum. Olay, yan yana iki parseli birleştirip tek bir bina yapımı amacıyla yapılan başvuru üzerinden yapılan genç siyasetçiye yönelik bir linç girişimidir.

İşin ilginç yanı CHP’li siyasetçiye linç girişimin arkasında yine CHP’lilerin olmasıdır. Mesele, CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’a yakınlığı ile bilinen Kaan Vardarlı üzerinden Tezcan’a ayar çekme meselesidir.

Kaan Vardarlı’ya göre olay şudur:

“25 yıldır imara açık olan bir yerin imara açılması gibi bir durum mantık dışıdır. İlk defa imara açılacakmış gibi iddia edilmesi de tamamen algı oyunudur.”

Kaan Vardarlı’yı tanımam, bilmem…

Bildiğim kadarıyla bu olayda rüşvet almak, yolsuzluk yapmak, iş gücünü ya da kamu kaynaklarını kişisel çıkarlar doğrultusunda harcamak gibi fiiller olamadığı gibi, kamu zararı da yok!

Ne demişti atalarımız?

"Yiğidi öldür hakkını yeme!"

Selam ve saygıyla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.