Değerli okuyucular CHP 1923 yılında Büyük Önder Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kuruldu.
O zaman Emperyalist ülkelerin ülkemizi işgal etmeleri ve Türk Halkının, Mustafa Kemalin önderliğinde ve komutasında yapılan savaşlardan galip çıkarak ülkenin birlik ve dirliğini sağladıktan sonra arka arkaya bir sürü devrimler yapılmıştır.
Bumlardan biriside demokratikleşmek için kurulan partilerdir.
Türk halkı yıllarca süren savaşlar nedeniyle Avrupa da ve balkanlarda önemli topraklarını kaybettiler.
Bu halk yoksul ve perişan bir halde her türlü fedakârlığı göze alarak ülkeyi ayağa kaldırmaya çalıştılar.
Büyük Atatürk ve arkadaşları tarafından CHP kuruluş felsefesinde ise şu ana prensipler tüzüklerinin temel maddeleri olmuştur.
Cumhuriyetçilik
Milliyetçilik
Halkçılık
Devletçilik
Laiklik
İnkılâpçılık (Devrimcilik)
CHP’nin altı ilkesini simgeleyen altı oklu amblemi İsmail Hakkı Tonguç tarafından tasarlanarak 1933 yılında kullanılmaya başlandı.
Cumhuriyetle birlikte başta Mustafa Kemal olmak üzere çok önemli işler başarıldı.
Fabrikalar, demir yolları, okuma seferberliği ve çok önemli olanı da Köy Enstitüleri açılarak okuma olanağı bulamayan köy çocukları köy enstitülerinde eğitilerek öğretmen olarak tekrar köylere gönderildiler. Köy Enstitülerinden mezun olan her öğretmen adayı öğretmenliğinin yanı sıra mutlaka marangozluk, duvarcılık veya çatıcılık gibi birde ek meslek ediniyorlardı. Çünkü köylere gittiklerinde kendi okulunu kendileri yapacaklardı.
İşte bu yetişen eğitim gönüllüleri köylerde birer ışık olarak okuma yazma seferberliği başlattılar.
Benim ağabeylerim de Pazarören köy Enstitüsünü bitirerek köylerde öğretmen olarak çalıştılar. Ne mutlu onlara.
Köy Enstitüleri o zamanlar dünya ülkelerine bir örnek olmuştur.
İlkokulda okutulan bir şiiri şimdi hayal meyal hatırlıyorum.
“1875 kilometre”
Sivas’ı çoktan açtık
Yârin Erzurum’dayız”
Bu şiirde Cumhuriyet dönemimde yapılan Demir yollarını anlatıyordu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında her şeyden yoksun sadece beden gücü ile yapılan demir yollar Erzurum’a kadar ulaştığı anlatılıyordu.
Şimdi bu güzel işleri küçümseyenlere ne demeli.
Değerli okuyucular buradan varmak istediğim sonuç şudur. O günün zor şartlarında kurulan CHP den günümüze ne kaldı.
Türkiye de bu iktidar ülkede laiklikten bir şey bırakmadı. Buna karşı CHP den etkin bir muhalefet gördünüz mü?
Siyaset, ikbal adına devleti, ele geçirmek değildir. Devlet yönetimine hizmet yarışı adına talip olma aracıdır.
Bazıları devleti ikbal adına ele geçirme ve tek söz sahibi olma yarışına yönelmişse siyaset kirlenmiş demektir.
Bu işlerin devamında ne adalet, ne hak, ne hukuk nede güvenilir bir devlet kalır.
İşte ülke bu durumlarda iken devletin devlet olma bekasından söz edilebilinir mi?
Bu durumu yaratanların yakasından CHP hiç yapışarak etkin bir muhalefet yapabiliyor mu?
Sorumluluk, yükümlülük ve haklarla donatılmış olmanın adı “güçler ayrılığı” ilkesidir. Bu da herkesçe bilinen yasama, yürütme ve yargıdır.
Bütün alt kurumlar, kuruluşlar, örgütler ve bireyler bu üç temel kuvvete bağlı ve bağımlıdır.
Ama bugün ülkede bu üç temel kurallara uymayan bir yönetim var.
Siz bu konularda CHP etkin bir muhalefet yaptığını gördünüz mü?
Bacak kadar dünkü çocuklar iktidar tarafından nemalanırken iş güç sahibi olurken, milyonlarca üniversite mezunları işsizse, İhaleden ve mali yönetimden kaçabilenin tek yolu “yandaş” olmaksa ona da eşitçi yazmanın ne hükmü kalmıştır. Anlayacağınız fermanlar yasaların önüne geçmiştir.
Bu iktidarın dış politikası iflas etmiştir. Din, iman diye tek mezhep kışkırtıcılığı yaparak Suriye hududu korunmaz hale gelmiştir.
Öldüren Müslüman da “Allahüekber” diyor ölende
Tam bir gaflet tam bir muamma
Bölücüler ve hainler her gün yeni yeni kabul edilemeyecek isteklerle karşımıza çıkıp, utanmadan, sıkılmadan yeni yeni tavizler istemelerine hükümetinde bunlarla pazarlığa oturmasına CHP den etkin bir muhalefet oldu mu?
Sayın Başbakan diyor ki:
“Hırs; toplumu çürüten bir hastalıktır. Hırs; özellikle de dünyanın kaynaklarına göz diken, dünyayı yaşanmaz hale getiren, adaletsizliğe, savaşlara, çatışmalara yol açan, istikbali karartan çok ciddi bir hastalıktır...”
***
Sayın Başbakan devam ediyor:
“Eğer bir yerde, sınırsızca kazanma, sınırsızca tüketme hırsı varsa; biliniz ki orada adaletsizlik de vardır, eşitsizlik de vardır, zulüm de vardır, yoksulluk da vardır...”
Ne güzel söylüyor değil mi?
Ama:
Gerçekten de Türkiye’nin kaynakları yandaş iş adamlarına teslim edilmiyor mu?
Ve bu türedi zenginler, ilk iş olarak İstanbul’un malum bir semtinde garsoniyer açmadı mı?
Bazı fişlenen iş adamları devletin istihbarat örgütü tarafından fişlenmedi mi?
Fişlenen iş adamlarına tek bir ihale bile verilmediğinden anlaşılmıyor mu?
Basında iktidarı eleştiren, gazeteler, televizyonlar köşeye sıkıştırılarak yandaş iş adamlarına teslim edilmedi mi?
Sonra buralarda çalışanlar tavsiye edilerek yerlerine yandaşlar getirilmedi mi?
Türkiye’de gazeteler ve televizyonlar ile gerçek gazetecilerin durumu adaletsizliğin, eşitsizliğin, zulmün ve yoksulluğun aynası gibi değil midir?
HIRS, GERÇEKTEN ÇOK CİDDİ BİR HASTALIKTIR.
Vatanını sevmeyenin ne dini olur ne de imanı.
Vatan talan edilirken seyredenin haksızlığa hukuksuzluğa göz yumanında ne insanlığı olur ne de vicdanı.
Cumhuriyetin kurucu unsuru olan CHP AKP’nin oyununu bozarak Cumhuriyete, Laikliğe, Atatürk’e ve onun arkadaşlarına sahip çıkmalıdır.
Çünkü Türk milleti, kişiliksizler, etkin azınlıkçılar ve vatansız dincilerce teslim alınmak istenmektedir.
O nedenle ülkenin CHP çok ama çok ihtiyacı var.
CHP’ nin 90. kuruluş yıl dönümünü kutlar yöneticilerin daha tutarlı ve etkin olmalarını dilerim.
UZUNIRMAK'A BAŞARILAR
Değerli okuyucular bu yazıyı yazdığım esnada haberlerde Sayın Ali Uzunırmak’ın MHP’nin Aydın Büyükşehir belediye başkan adayı olduğunu öğrendim.
Sayın Uzunırmak’a başarılar diler hayırlı olmasını temenni ederim.