Çevre sorunları İkinci Dünya Savaşından sonra sanayileşmenin son hızla yaygınlaşmaya başlamasından sonra ortaya çıkmış gibi gözüküyor. Ancak dünyada hızlı ulaşım, bilişim ve teknolojinin artmasından sonra tüm dünya tarafından ciddi olarak ele alınmaya başlamıştır. Ozon tabakası delinmiştir. Kirli sanayi atıkları ırmaklarımızı ve denizlerimizi kirletmeye başlamıştır. Dünyada ekolojik dengeler bozulmaya başlamıştır. Bazı canlı türleri yok olmaya başlamıştır. Kirlilik insanların ruhsal durumlarını ve sinirlerini bozmaya başlamıştır. Bu kirliliği oluşturan nedenlerden zamanımızda herkes artık ciddi olarak ele almaya başlamıştır. Suların kirlenmesi yanında ormanlarımız bilinçsiz ağaç kesimi nedeniyle yok olmaya başlamıştır. İklimler değişmeye başlamıştır. Ani yağmurlar ve sel baskınları her an beklenir olmuştur.
Tüm canlıların hayatını tehdit eden hava kirliliği giderek artmaktadır. Sanayiden çıkan kirli asitli ve kimyasal sular akarsularımızı ve denizlerimizi kirletmektedir. Buralarda yaşayan canlılar giderek ölmekte ve yok olmaktadır.. Üretim faaliyetlerinin yol açtığı sanayileşmede gerekli kurallara uyulmaması, sanayi bölgelerinin yeterince denetlenmemesi sonucu atmosfer hızla kirlenmeye başlamıştır. Hava kirliliği yabancı maddelerin havada yoğunlaşmasıdır. Fabrika bacaları ve egzos dumanları kontrolsüz şekilde salınmaktadır. Bunlar havada su buharı ile birleşince asit haline gelmekte ve yağmur şeklinde yeryüzüne inmektedir. Toprak böylece çoraklaşmaktadır. Yeryüzündeki canlıları yok etmektedir. Çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu gün Aydın’da sabahleyin erken kalktığınız zaman bilhassa Mimar Sinan Mahallesinde havada kükürt kokusu duyulmaktadır. Bu günden önlem alınmazsa Heradot'un dediği “gökyüzü altında en güzel yeryüzü” sözü bir gün gelecek tarih olacaktır. Bu nedenle Türkiye’de artık çevre polisinin organize edilmesi ve faaliyete geçirilmesi gerekli olmaktadır.
Ağaç dikimin az olması ve kesiminin çok olması ile erozyonlar meydana gelmekte ve toprağın en verimli üst tabakası yok olmaktadır. Ormanların yok olmasıyla toprak oluşumu engellenmektedir. Ormanlar, iklimlerin yağmurlu ve yumuşak olmasını sağlamaktadır. Su taşkınlarını önlemektedir. Atmosferde karbonmonoksit dengesini sağlamaktadır. Toprak ekonomide üretilemeyen tek üretim faktörüdür. Verimli toprakların azalması ve çoraklaşması ile gıda maddeleri üretimi de nüfusun hızla artmasına karşılık giderek azalmaktadır. Her yıl 500 milyon toprağın denizlere sürüklendiğini düşünürsek facianın ciddiyeti daha çok anlaşılır. Bu alanda topraklarımızın bilinçsizce kimyasal gübrelerle zehirlenmesinin de önüne geçmemiz lazımdır. Kırsal kesimde toprak analizleri yaptırılmalı. Bu analiz sonuçlarına göre gerekli gübre yeterince kullanılmalıdır.
Yeryüzündeki sanayileşmenin bilinçsiz ve hızla artmasıyla ozan tabakası da incelmektedir. Bu da kanser gibi vakaları artırmaktadır. Atmosferde sera olayının artmasıyla havalar sıcaklaşmakta, kutuplarda buzullar erimektedir.Bu da kara parçalarının azalmasına neden olmaktadır.
Dünyamızda insan nüfusu hızla artmaktadır. Buna karşılık gıda maddeleri sınırlı şekilde artmaktadır. Malthus'un nüfus teorisine göre nüfusun böyle hızlı şekilde artmasına karşılık gıda maddeleri az üretilmektedir. Bir gün insanlık mutlaka açlıkla karşı karşıya gelecektir.
İnsanlar sanayileşmenin belli bölgelerde yoğunlaşmasıyla bulundukları yerlerden buralara göç etmekte ve sanayi şehirlerinin etrafında çarpık kentleşmeler başlamaktadır. Buralarda alt yapı hizmetleri eğitim hizmetleri sağlık ve iş imkânları karşılanamamaktadır. Burada yaşayan genç nüfus iş bulmakta zorlanmaktadır. Bu da sosyal yapımızı bozmaktadır. Hırsızlık olayları artmakta uyuşturucu kullanımı çocuklarımızda erken yaşlara inmektedir..Artık çevre bilinci geliştirilmeli, okullarda erken yaşlarda ders olarak okutulmalı ve çocuklarımıza bu konuda belli alışkanlıklar kazandırılmalıdır.
İmar durumlarında binalar yapılırken çevre kirliliği önlemleri ön planda tutulmalıdır. Her faaliyet en az çevre kirliliği yapacak şekilde yapılmalıdır.