Gündeme bakıyoruz, Polatlı'da 9 kişinin öldüğü trafik kazası, hayvan katliamı, sokakta kalan çocuklar, insan kaçakçılığı, TÜİK, emekliler ve ekonomi...
***
Bundan 82 yıl öncesi, böyle bir Ağustos ayında rahmetli dedem çadırının önünde komutlar veriyordu.
"Ayşe, Ahmet Halil'in cemiyetinde Cemile Mehmet de vardı. Birazdan buraya gelir, sabaha kadar otururuz galan, keçilerin, ineklerin sağımını hemen yapın, bahçıvana uğrayın. Akşama iş bırakmayın. Ocağın yanına kahve zembilini hazırlayın. Mehmet iyidir de bir oturdu mu kalkmak bilmez sabahı ederiz gari."
Çok geçmeden beklenen misafir geldi. Kahve cezvesi köze sürüldü. Defalarca doldu boşaldı fincanlar. Çakırcalı yanında kızanlık da yapmış Ahmet Halil, Mergemeli, Gerali, Konyalı çetelerini konuştular. Yar. k Ahmet deyip gülüştüler. Bazı hafif kadınlardan, şakalardan, inek ve keçilere kadar sözü dolaştırdılar. Çocuklar yatağında Kadınlar yastığa yaslanmış uyukluyor. Uzaklardan sabah ezanı yankılanıyordu ki, dedem ayağa kalkar, misafirine seslenir:
"Memet, haydi bakalım, yolcu yolunda gerek, bu saatte yollar tekin değildir, benim Kürdek Dudu kaynanam, senin geçeceğin Et Pınarında cin, peri gördüğünü anlatırdı yorgan olmuş, üzerine dolanmış. Hayırlı yolculuklar kardaşım."
Memed papuçlarını giydi.
"Ahmet Efe, ben şimdi, Çoban pınardan, yıkık musluktan, Ahmetin çeşmesinden, Molla musluğundan su içerim yola düzülürüm..."
Et pınarı diyecekti, ürktü, sustu vedalaştı...
***
Düne kadar pınarlar, çeşmeler, mini göletler, berrak ve gürül gürül akan dereler ve bu derelerin oluşturduğu küçük ayrık otlu düzlükler, çayırlık alanlar vardı. Bu derelere uzanır da hayvanlarla birlikte yan yana su içerdik, mini göllerde yüzer dik. Biz çocuklar için eğlenceli ve hoş tatil günleri olurdu.
Yol kenarlarında musluklar vardı. Yolcular su içsin, iyilik olsun, sevap kazanalım denilerek bir gölgelikte su küpü ya da toprak testi, su tası bulunur, yan tarafta kedi, köpeğin yılanın çiyanın içeceği denilerek bir de su kabı bulunurdu. İçilmeyen su, israf olmasın denilir, buraya dökülür. Ecdattan gelen böylesine güzel bir gelenek vardı. Bu muslukların isimleri vardı, Ak musluk, Şekerci, Molla Memed, Çakır Memed musluğu, yıkık musluk, Çalılı musluk...
Teknoloji ile bu değerler bitti. Aracına bindin mi, etin, otun, suyun yanında tamam da onca düzensiz, hesapsız kitapsız çakılan artezyenler, dağ ve köylerde ki çeşme ve pınarlarımızı, derelerimizi, su kaynaklarımızı kuruttular. Dün bunu da konuştuk. Akmayan pınar ve çeşmeler ile birlikte kuruyan güzelim bağlar ve bahçelerimize de yazık oldu. Birçok güzel şeylerin de sonunu getiriyoruz.
Hem de göz göre göre...