Yer Efeler ilçesi Kurtuluş Mahallesi, Pazar Pazarı. Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin Garaj caddesinde yol ve alt yapı çalışmaları devam ediyor. İşin doğası gereği kazılıp bozulmadık yer kalmamış. Bir tarafta iş makineleri, bir tarafta tepe halinde yığılmış, kum, toprak ve hafriyatlar. Yolun sağına soluna kepçe ile atılmış parke taşları.
Konumuzun kahramanı Pazar Pazarından alışveriş yapmış halk diliyle evine masraf görmüş, elindeki pazar torbasıyla yürüyordu. Tahminime göre adamcağız 65-70 yaşlarında. Biraz çelimsiz, zayıf yaşlı gibi bir görünüşü vardı. İki elinde taşıdığı, pazardan aldığı üç beş sebze, ot ve meyveleri taşıdığı poşetleri vardı. Adam evine gidecek, kaldırıma doğru yürümeye çalışıyor. Bir oraya, bir buraya gidiyor, yol kapalı. Arabalar gelişi güzel park etmiş duruyor. Bir manevrayla bir aradan yol bulmaya çalışıyor. Belediyenin kamyonları, iş makineleri manevra halinde bir ileri bir geri hareket ediyor. Vatandaş inşaat halindeki bu yoldan geçmek için yol bulmaya çalışıyor. Mücadele ediyor. Yolun hendek ve çukurlarından geçerken o iki elinde pazar torbası olan vatandaşımızın ayağına parke taşı takılıyor. Adamcağız elindeki pazar malzemeleri ile sendeleyip yere doğru saçılıyor. Etrafta görenler hemen tutup kaldırıyorlar. Adamcağız para verip pazardan aldığı ürünleri toplarken, bir taraftan da Aydın yerel şivesi ile öfkesini mırıldanıyordu. İçinden ve derinden bir oh çekerek, okkalı bir küfrü sallıyor:
“… godumun çocukları, seçimler yakleşiyo deye, gıvradınız gari. Yattınız, yatınız, şimdide tay gibi goşmeye başladınız gari” diye mırıldana mırıldana dağılan meyve ve sebzelerinin kumunu silerek topladı. Öfleye püfleye çekip gitti.
Şehir, yerel yönetim hizmetleri, halk ve vatandaşlarımız… Yaşadığımız bu güzel şehirde bir pazar günü, pazar yerinde üzüldüğümüz olaylardan küçük bir kesitine şahit olduk. Oysa Efeler ilçesinde 300 bin kişi yaşıyor. Aydın Büyükşehir’in tamamında yaklaşık 1 milyon 70 bin hemşerimiz hayat sürüyor. Bizi yönetenlere sesleniyorum: Hele bir düşünün günlük yaşantımızda karşılaştığımız bu tür hizmet kusurlarından mağdur olan şikâyetçi yüzlerce, binlerce vatandaşlarımızın olabileceğini gözardı etmeyin.
Evden arabasını alıp çarşıda işi olan bir vatandaşımızın halini düşünün. Yollar, altyapı, otoparkların yetersizliği nedeni ile arabasını park etmek için dolapçı beygiri gibi dolanıp duruyorsun. Sinir stres içinde bir daha araba ile şehir içi trafiğine çıkmamaya yemin edecek duruma düşüyorsun.
Dostlar burası 15 milyonluk İstanbul şehri değil, 5-6 milyonluk Ankara, İzmir şehri hiç değil. 300 bin nüfuslu Efeler ilçesinde ne oluyor da bu trafik tıkanıklığı ve otopark sorunu yaşıyoruz. Bu sıkıntıları her gün yaşayan Efeler halkımız elbette sebeplerini en doğru bir şekilde düşünmektedir.
1994 yılında Aydın Belediye Başkanı Hüseyin Aksu’ydu. Başkanımız o günkü Aydın şehrinin fotoğrafını çekerek durum tespiti yaptı. Çağdaş şehircilik, belediyecilik uzmanı ve ustası Sayın Aksu’nun başlattığı proje ve yatırımlarla çağdaş yaşanabilir yeşil ve temiz bir Aydın’ın temelleri atıldı.. Aksu’nun başkanlık yaptığı dönemde gerçekleştirilen projelerin hepsi, Aydınlı hemşerilerimizin gözü önünde planlı bir şekilde uygulandı.
Elbette Aksu’nun sevenleri de olacak, sevmeyenleri de. Her insanın hatası ve kusuru olacaktır. Ama bazılarının bahsettiği hata ve kusurlara rağmen şu an Aydın şehrinde gecekondu yoksa yoğun betonlaşma içinde gözlerimiz hala yeşillik görüyorsa; bunu gecelerini gündüze katarak çalışan, kendisini Aydın halkına adayan, proje adamı Aksu’ya borçluyuz. Hiç kimse bu gerçeği ve başkanın emeklerini göz ardı edemez. “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” demişler. Şimdilerde onu mumla arayan halkımız gibi biz de hakkını iade edelim.
Aksu’dan sonra “Köprünün altından çok sular geçti.” Bütçesiyle Aydın Belediyesi’yle kıyaslanmayacak güçteki Aydın Büyükşehir Belediyesi ıvır-zıvır işlerle meşgul. Cila, makyaj, göz boyama, afiş, pankart marifetiyle “çalışıyor” görünümlü Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu lokma hayrı, ot dağıtımı gibi büyük işlerle halkımızı uyutuyor. Aydın’ın yetiştirdiği insan kaynakları, zengin ekonomik, kültür, tarih, tarım ve hayvancılık kaynakları olan bu güzel kentte hizmet helvası neden karılamıyor düşündükçe kahroluyorum.
Bir de dönüp Eskişehir’e bakıyorum. Eskişehir’i Eskişehir yapan bütün Türkiye’de belediyecilik alanında örnek olan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşan hocam, her zaman saygı duyduğum, elini öptüğüm güzel insan aklıma geliyor.
Tıpkı Aydın gibi Eskişehir’i de CHP başkan yönetiyor. Ama aradaki fark, Murat otomobille Mercedes gibi… Çerçioğlu, algı yaratmaya yönelik işler peşinde koşarak, Aydın’ın geleceğini karartıyor. Büyükerşan ise büyükşehir belediyeciliğinde çığır açtı. Eskişehir iki üniversite ile sanat, kültür, bilim, ulaşım ve ekonomisi ile bütün yerel hizmet çalışmalarıyla marka bir şehir oldu.
Sadece Eskişehir mi gelişti, güzelleşti?
Tabii ki hayır!
Aydın geçmişte hep örnek gösterilirdi. Komşumuz Denizli, yakın geçmişte bizden çok gerilerdeydi. Ama şimdi başardığı hizmetler ile aldı başını gitti… Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, zımba gibi bir ekiple gece gündüz koşturuyor. Başkan sanki bir şantiye şefi gibi yaptığı bu hizmetler ile Denizli’yi Ege’nin ve Türkiye”nin parlayan bir yıldızı haline getirdi.
Çok büyük potansiyeli olan ve gelecek vaat eden yaşadığımız bu şehir için asla ümitsiz olmaya gerek yok. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed bir hadisinde; “Her hastalığın şifası kendi içinde gizlidir” demiş. Yüce rabbimizde; “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez” buyurmuş.
Eski bir belediyeci olarak kentimiz için hala ümitliyim. Ancak ne zaman Eskişehir’e ne zaman Denizli’ye gitsem aklıma Aydın gelir, derin bir ‘ah’ çekerim. Bir ah da Efeler’de Pazar Pazarında çektim. “Keşke gelmeseydim, keşke görmeseydim” dedim. Bu satırları kaleme aldığım sırada, “Bunları değil de, herkesin gıpta ile baktığı Aydın’ı yazsaydım” diye hayıflandım. Yine hüzün çöktü içime…
Hüznü, Divan Edebiyatından bir beyit okuyarak dağıtalım:
“Gönül yapmak Halilim Kâbe bünyâd etmeden yeğdir
Dil-i mahzûnu şâd etmek kul âzâd etmeden yeğdir”
Şair diyor ki; Ey Halil’im bir kişinin gönlünü yapmak, kalbini kazanmak bina yapmaktan daha yeğdir, yani daha hayırlıdır. İkinci mısra; “ hüzünlü bir kalbi, dertli bir kalbi şaad etmek, hoşnut etmek, onu memnun etmek bir köleye azaad etmekten ( Özgürlüğüne kavuşturmaktan daha yeğdir.)
Önce “ İNSAN” diyen, insanı seven, sayan ve onu incitmeyen, üzmeyen gönüllere selam olsun.
Kalın sağlıcakla.