Cemil Meriç

Ömer ERU

0 Aralık 1916 tarihinde Hatay Reyhanlı’da doğmuştur. Asıl adı Hüseyin Meriç'tir. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Yunanistan’dan gelmiştir. Geldikleri yer Dimetoka'dır. Yedi yaşına kadar Antakya’da yaşar. O sırada babası Ziraat Bankası Müdürüdür. Sonra mahkeme reisi olur.

Hatay 1936 yılına kadar Fransızların egemenliği altındaydı. Babası memuriyetten ayrılınca yeniden Reyhanlıya dönerler. Cemil Meriç Reyhanlı’da Rüştiyeye başlar. Fransızca öğrenmeye başlar. Hatayda Sultaniyesine girer. Bu okul Fransız eğitim sistemini uygulamaktadır. Gözleri altı derece miyoptur. Dersleri takip etmekte zorlanmaktadır. Bu sırada Hatay’da Yenigün Gazetesinde ''Geç Kalmış Bir Muhasebe'' adında bir makalesi yayınlanır. Cemil Meriç İstanbula gelir. İstanbul'da İnsan Dergisinde “Honore de Balzac” adında bir yazısı yayınlanır. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yurt dışına öğrenci gönderilemediğinden yurt dışına Fransızca eğitimi için gönderilemedi. Elazığ iline Fransızca öğretmeni olarak atandı. Gözleri bozuk olduğu için askerliğe gidemedi. Bu sırada ''Altın Gözlü Kız ''adıyla ilk kitabını yayınlar. Kitap Balzak'tan bir çeviridir.1945 yılında Balzak'tan iki kitap daha çevirir. 1965 yılında İstanbul Üniversitesinde Fransızca okutmanı olur. Bu sırada İstanbul Işık lisesinde Fransızca öğretmenliğine atandı.

1954’de gözlerini kaybeder. Türkiye ve Fransa'da ameliyat olsa da başarısız sonuçlarla karşılaşır. Gözleri kapanınca Hint Edebiyatını incelemeye başladı. Hint Edebiyatı kitabını yayınladı. Bu sırada Hisar ve Yeni İnsan dergilerinde yazılarını yazmaya devam etti. "Sosyalizm ve Sosyoloji tarihinde Pier joseph Proudhon" adlı kitabını yayınladı.

Cemil Meriç 1974’de emekli olur.1984’de “Işık Doğudan Gelir” adındaki kitabını yayınlar.17 Haziran 1987’de de hayata veda eder.

Cemil Meriç yazı hayatında en verimli zamanı Necip Fazıl Kısakürek'in deyişiyle gözleri kapandıktan sonra yaşamıştır.

Cemil Meriç neden önemlidir?

O Türkçenin hızla kan kaybettiğini, geçmiş ile zamanındaki çatlağın her geçen gün biraz daha büyüdüğünü, bununda yarınlarda olacak yıkıcı tesirini gözler önüne serer. Aydınların da özgür düşünmedikleri için zamanın moda ve eğilimlerine göre oradan oraya savrulduklarını ileri sürer. Hakikat kimsenin tekelinde değildir. Hakikate müşterek bir gayret ve açık bir zihinle ulaşılabilir. Sağ sol çatışmalarının, biat sisteminin Türk insanını ve aydınını zayıf düşüreceğini söyler. Cemil Meriç'e göre; önemli olan hakikattir.

Cemil Meriç kendi kültürümüzü ve Tazimattan bu yana ulaşmaya çalıştığımız Avrupa'yı yeterince tanımadığımızı söyler. Aslında doğu ve batının bir bütün olduğunu ileri sürer. Ona göre; Dar ve ön yargılı düşünmemeli ve gözleri hep ileri çevirmelidir. Fikir hayatında günü birlik düşünmemelidir. Türkler önce kendi köklerini incelemelidirler. Osmanlıca, Arapça ve Farsça öğrenmenin yanında batı dillerini de öğrenmelidirler. Batı uygarlığını incelemelidirler. Bu özelliklere sahip bir nesil yetiştirilmelidir. Tanzimat’tan bu yana aydınlarımız kendi medeniyetlerine uzaklaşmışlardır. Cemil Meriç'e göre düşünme başkalarının düşünceleri üzerine düşünebilmektir.

Cemil Meriç Antakya'da Fransız okulunda Fransız öğretmenlerince okutulduğunda batı medeniyetinin emperyal amaçlarını çok yakından tanımış ve öğrenmiştir. Türk aydınlarının ideolojik ayrımla zayıf kaldıklarının görmüş bu nedenle devamlı olarak eleştirel bir yaklaşım sergilemiştir. Eleştirel bir yaklaşımda bulunmuştur. O doğu ve batı medeniyetini kaynaştırarak burada bir hakikat bulmaya çalışmıştır.

Cemil Meriç bağımsız bir vicdana ve özgür düşünce kafasına sahipti. Ona göre önemli olan sözlerin politik değerleri değil ama bu sözlerin gerçeklikle ilgileriydi.

Cemil Meriç düşüncesinin temeli biz olan, büyük bir Türk aydınıydı ve düşünürüydü. Cemil Meriç gözleri görmediği halde özgür düşünce ve vicdanıyla bizi karanlıklardan aydınlıklara çıkaran bir ışıktır. Düşüncelerimizde hep neden ve niçin sorularını sormamıza yardımcı olmuştur. O dünyadaki düşünceleri eler. Hep gerçeği arar. Bu yolla insanı ortaya çıkarır. Bu Dünyada insanca yaşamanın, insanca düşünmenin anahtarını vermeye çalışır. Yahya Kemal' in deyişiyle de Cemil Meriç kendimizin keşfinde bize ilham verir. Demokrasiyi yaşatmak içinde öncelikle insanlarımızın eğitilmesi gerektiğini önerir.. Cemil Meriç kendinden uzaklaşıp başkalarının medeniyetine körü körüne bağlanmasını insanın kendi derisinden çıkmasına benzetir. Cemil Meriç bu düşünceleriyle kültür kavramından çok daha fazla İrfan kavramına önem verir. Kültür kavramı irfan kavramına göre daha dar kapsamlı ve fakirdir. Oysa irfan kavramı insanı insan yapan değerlerin bütünüdür. İrfan kendimizi tanımadır.

Cemil Meriç medeniyet tarihini de köksüz bulur. Cemil Meriç’e göre batının medeniyet tarihi batının gizli emellerini güzel gösterecek pazarlamaya yarayan bir şal örtü gibidir. O medeniyet kelimesini tercih etmemiş, medeniyet kelimesi yerine İbn-Haldun'un deyişiyle Umran kelimesini tercih etmiştir. Bu kelime her şeyi kapsar. Batı irfan kelimesini seçmemiştir. Batı bu nedenle yıkım içindedir. Doğuya bakıldığında doğu batının aksine yaratıcıdır. Bütün büyük dinlerin doğudan çıkmasının nedeni de budur. Cemil Meriç ayrıca batı medeniyetinin insana gereken değeri vermediğini insana değerin İslam ve Osmanlı devletiyle verildiğini ileri sürer. Batının düşünce sisteminin Türk toplumunu küçültüp yok edeceğin, batının sadece teknik üstünlüğünün olduğunu söyler. Cemil bunun nedenini araştırır. Aslında teknik üstünlüğün İslam Dünyasından batıya geçtiğini de ileri sürer.

Buraya kadar ki araştırmamızdan sonra Cemil Meriç hakkında şunu söyleyebiliriz. Cemil Meriç tercihini Osmanlıdan, Türkten ve doğudan yana kullanmaktadır. O Türklüğün ve doğunun bir fikir işçisidir O Avrasya idealinin savunucusudur. Yaşantısının her alanında Türk İslam Sentezini savunan son Osmanlı ve Türklük sevdalısıdır.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.