Atatürk trende, Aydın-İzmir seyahatindedir.
Torbalı ve Tepeköy’ü geçtikten sonra lokomotif bir gölün içinde
Suları yararak adeta yüzerek ilerlemektedir.
Atatürk kompartımanın penceresini açar.
Bir süre seyrettikten sonra yerine oturur.
-Bu nedir böyle?
İzmir Valisi General Kazım Dirik’in cevapladığından söz edilir.
-Paşam, buraya “Cellât Gölü” derler. Çevre dağlardan inen dereler ve çaylar ile ovadan kaynayan sular bu çukur yöreye doluşarak burayı göle dönüştürür. Yazın gölün alanı biraz azalır. Ama her kış böyle büyüdükçe büyüyor bu göl.
-Niye Cellât Gölü demişler?
- Efendim, bu sulak alan, sivrisinekleri ve sıtma hastalığı ile meşhur, tehlikeli bir
yerdir. Burada eğleşen insan ve hayvan sıtma ve hastalıklara gark olur, çok da
ölümler yaşanır. O yüzden halk arasında bu yöre ürkütücüdür, Cellât Gölü denir.
- Bu köyün adı ne?
-Oraya da Cellât derler paşam. Sivrisinekten pek yaşayan olmaz.
-Yok, yok, bu böyle olmamalı…
Diyerek Atatürk düşüncelere dalar.
Bahar mevsimi sonudur.
O yörede yaşayanlar bakarlar ki Ankara’dan Gazi Paşa’nın gönderdiği söylenen
Mühendislerin incelemeler yaptığını, işçilerin ve bazı makinelerin çalıştığını
görürler. Çay, dere ve ovadan kaynayan sular toplanarak ardından açılan kurutma ve
drenaj kanalı ile Keklik Pınarı aşağısından, Keçi Kalesi eteğindeki Koz Pınarı önünden
geçen Küçük Menderes Nehrine akıtılır.
Cellât denilen yerleşim yerinde de bir hareketlilik başlar.
Ovaya öküzleriyle, atlarıyla gelen köylüler ekip biçmeye başlar.
Korkutan, ürküten Cellât Gölü yöresine tatlı bir heyecan gelir.
Ertesi yıl Atatürk yine Cellât Yöresinden geçmektedir.
Yeşeren ekinleri, dikilen yerli cins pamukları, çalışan köylüleri görür.
Gülümseyerek,
-Bizim Cellâdın cellâtlığı sona erdi demek!
Kazım Dirik’e seslenir,
-Kazım Paşa buradaki cellât gitmiş, sağlık gelmiş buralara.
Dedikten sonra Cellât Köyünün adının “Sağlık Köyü” olarak değiştirilmesini ister.
İşte Torbalı’ya bağlı Sağlık Köyünün adı böylece Atatürk tarafından verilmiştir.
Yaklaşık 80 küsur yıl öncesinden günümüze değin yörede
açılan kurutma kanalları halen görevini yapmaktadır…
Daha sonra 1980’li yıllarda aşırı yağışlar sonrasında da yine küçük bir
gölcük oluştuğunda bu yörede toprağı olan Torbalılı rahmetli İbrahim Fırat
anlattı bu yazdığımız satırları…
Sonuçta,
Yaz mevsiminde Aydınımızda minik kan emici cellâtlar -sivrisinekler- yine ortaya
çıktı. Hatta gerekli ilaçlama ve çalışmaların yapılmadığı şikâyetleri duyuluyordu.
Nihayetinde Efeler Belediyesince sivrisinek başta, diğer haşerelerle mücadele
çalışmalarına artık hız verildiğini de öğrenmiş bulunuyoruz…