Artık Kasım ayı bitiyor. Ege havalisinde ve Aydın çukurunda, deve güreşleri de başladı. Tülülerin cinsel dürtülerinin artması, kızışması dönemi de geldi. Bu dürtünün dışa vurumu da ağızdan çıkan, savrulan beyaz köpükler.
Çek deveci deveyi meydana…
Değil Aydın çukurunda Ege bölgesinde deve güreşlerine ilgi duyanlar Fernas’ı bilir. Tanımayıp da görenlerin yük devesi zannedeceği Yenipazar’dan Hacıoğulları ailesinin ününe ün katmış güreşçi devesi Fernas, davet edildiği güreşlere taraftar gurubu eşliğinde katılır ve çok güzel hareketlerden sonra rakibinin ayaklarına saldırır, karıştırır ve boynuna yaptığı baskılar sonucu bir şekilde sıkıştırarak bağlar, bazen yere yıkar, izleyicilerden büyük alkış alırdı. Kimileri sadece bu pehlivan devenin güreşini seyretmek için beklerdi. Bu ünlü güreş devesi 30’lu yılları devirip artık yaşlandı ve de üstelik şeker hastası. İlaçları var içirilecek. Yenipazar ilçesinde düzenlenen güreşte Fernas, sırtında kazandığı halılardan birini sırtlayarak sahaya çıktı, seyircileri selamladı. Fernas’ın sahibi Hacıoğulları ailesi, bu deveye ölene dek bakıp vefa borcunu ödemekteler. Darısı diğer yaşlanan pehlivan develerin başına…
Kulaklarımızda bir yakım kaldı, Cazgır Ali Ballıoğlu hocamızdan,
Nazilli’den Kalktı Tren,
Söke’de yaptı fren,
Bayılıyor,
Fernas’ı her gören…
Dozer adlı develere gösterilen vefa da ilginçtir. İzmir, Menemen’in Harmandalı kasabasında 1. ve 2. Dozer adlı develer, 1970’li yıllarda güreş sahalarını toz duman etmekteydi. Bir güreşte yanımda duran bir ihtiyar, Küçük Dozer adlı devesini Koçarlı ilçesinden aldığını söyleyerek, bu devenin her güreşinde sıkıntılı anlar yaşadığını, devesinin deli dolu güreştiğini bir arkadaşına anlatıyordu. Sözünü,
—Büyük dozer kendini garantiye alır, öyle güreşir ben de huzurlu bir halde seyrederim. Ama küçük olanı Küçük Dozer sanki deli dolu bir oğlan…
Diyerek bir yandan da sevgisini belirtiyordu. Daha sonraları bu yaşlı adamın öldüğünü ve çocuklarına her iki devesine de ölene kadar bakmalarını vasiyet ettiğini öğrendim. Evlatları, ecelleriyle ahırlarında ölen develerini tarlalarının bir köşesinde ayrılan yere gömmüşler.
Ne kadar duygusal bir ahde vefa örneği…
Güreş arenalarında Çılgın Özer adlı bir pehlivan tülü vardı. Yaptığı hiçbir güreşte yenilmediği anlatılırdı. Anlatılanlara göre Ulucak kasabasından Metin Özer, Burhaniye’den ilk Çılgın Hasan isimli deveyi 160 bin lira vererek satın alır ve adını “Çılgın Özer” olarak değiştirir. Devenin havudunun yanında “Ağır Abi” diye bir yazı göze çarpar. Çok uslu ve otuz yaşına yaklaşmış bir deve olan Çılgın Özer, ağır ağabeyliği çoktan hak etmişti. Atça’da sıkıntılı, rahatsız bir halde iken sahaya çıkan Çılgın Özer, Küçük Olcay karşısında güreşi kabul etmez ve ardından bir de operasyon geçirir…
Nif Çaylarında ördekler yüzer,
İnsan sevdiğinden nasıl bezer,
Pehlivan deve her oyun sezer,
Huzurlarınıza çıktı Çılgın Özer…
Yöremizden, Söke’den Savarona adlı bir deve daha vardı. Atatürk’ün yatının adı verilen, (gerçekte büyük bir deniz kuşunun ismi olan) adeta bir gemi gibi heybetli görünen bu pehlivan deve de sahalarda nam salmıştır. Bu deveyi güreşlere taşıyan önüne adı yazılı, Sökeli celep kardeşlerin özel kamyonu bile vardır. Hayvanın ilginç bir özelliği burun delik kapaklarının ilginç ve kesik oluşudur. Burada iki olaydan söz edilir. Birincisi devenin rahat nefes alabilmesi için burun kapaklarına bir operasyon yapılmıştır. Başka bir anlatımda devenin böyle burun yapısıyla farklı olması için bu operasyonun yapıldığından söz edilir.
Söke ilçesinden çıkmış da yola,
Tam yüz yirmi kilometre hızla
Tozu dumanı savura savura,
Çıkıyor meydanlara Savarona…
**
Şimdi ise, deve güreşinde iki önemli deve sahibi geçtiğimiz günlerde rahmetli olan Çineli işadamı Kamil Tuncer ve Bodrumlu Kaptan Mustafa develeri ile ün kazandılar. Savrandereli, Tuncer, Kaltun, Ceylin, Ömer, Mehmet Ağa, Akrep, Nekredo, Çılgın Kamil… Kaptan Mustafa ise; Gelidonyaları, Çavdarlı Mustafa ve Kanka. Ordünaryüs Kanka ile ilgili birkaç satır yazmak gerekir. Çanakkale Ezine’den Kankardeş 17 adıyla güreşen bu deveyi Tuncer ve Kaptan ortak alır, Kanka olarak sahalardadır, boynunu rakibinin ön ayakları arasına sokarak rakibini yıkması önemli bir stilidir. Kaptan, devesine Ordünaryüs Kanka adını verir.
**
Güreş sahalarında cazgırlık da güreşe anlam ve heyecan katar. Rahmetli Bozdoğanlı Cazgır Seyfi’de rahmetle analım. Rahmetli Yenipazar’da güreşte “Ezineli Yıldırım rakibin beklemektedir diyerek sık sık anons eder, Yıldırım sahaya gelmek bilmez. Nihayet sahaya çıkan Yıldırım Tülü, rakibine şöyle bir dalar, ardından sahadan kaçar. Mikrofonun açık olduğunu unutan Cazgır Seyfi söylenmektedir. “O kadar bağırtıp beklettin bizi, gördün işte ananın a..nı…”
**
Abdullah Kırkık Hocanın “Baba Ocağı” adlı eserinde okuyunca duyup da gerçek olduğunu ancak anladığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. 1950’li yılların sonunda Başvekil Adnan Menderes, bir 19 Mayıs bayramı günü Ankaralılara deve güreşi seyrettirmeyi düşünür. Aydın ilinden develer, deveciler, savran ve urgancılar trenle Ankara’ya taşınır. Yenipazarlı İbram Efe’nin Yanık adlı devesi güreş için ortaya çıkar ve rakibinden kaçmaya başlar. Saha kenarındaki parkurda 120 km hızla 5–6 tur atar. Ardında kovalayan deve ile yakalamaya çalışan deveci ve urgancılar… Birçoğu deve ve deve güreşini ilk kez gören Ankara halkı, deve yarışı zannettiği görüntüyü coşkuyla alkışlamaya başlar. Develeri durdurmaya çalışan urgancılara yuh çekerler. Üzüntüden kahrolup ağlayan İbram Efe’nin de sevinçten ağladığını düşünürler. Ertesi sabah Ankara Gazeteleri yazmıştır; “Şampiyon Deveyi urgancılar bile durduramadı. Sahibi sevincinden ağladı…”
**
Ünlü develerden bazılarını da yâd edelim…
“Yenipazar’dan Büyük felek, Küçük ve Büyük Yıldızlar. Yanık Tülü, Mehmet EminTülüsü, Fernas, Sarayköy’den Şen Daylak, Fatih, Germencik’ten Kara cennet, Büyük ve Küçük Savaşlar. Kırburun, Kolombo, İnanlar, Saddam, Savrandereli, Falakalı, Komando, Takmakol, Varlı, Kara Kemal, Sivri, Kör tülü, Çakar, Gürlek, Yarım Dünya, Gemici, Öcalan, Büyük ipçi, Yorgancı, 1234 Numaralar, Kara Murat, Karanfil, Zümrüt, Büyük Efe, Türkmenbey, Sarı Zeybek, Büyük ve Küçük Dozer, Şahin Tepesi, Yıldırımiar, Mercan, Savcıbey ve daha niceleri...”
Yöremizde bu satırlarda yer alacak çok ünlü develerimiz vardır. Tümünü selamlıyoruz. Kimileri güzel bir ismi, yeri, yöreyi ve tarihi çağrıştıran adları ile anılan bu develeri bir kez daha andık…
Yüreğimde kabaran Yörük duygularımdan mıdır acep, alımlı, nazlıca salınan develeri severim ben. Yörüklerin yaşamında, anılarında, ağıtlarında develer eksik olmaz. Ekiz Ebemizin ağıtındaki gibi…
“Yükümü sardım da sarı mayaya,
Çadırımı kurdum mor menevşeli yaylaya,
Karakeçim sensiz bu gönlümü kimler eyleye…”
Bir Yörük güzellemesinde deve yine yerini alır,
“Hey! Gelen dostlarım gelmez oldu,
Kır atım gemini gevmez oldu,
Çadırımın bağı gerilmez oldu,
Kara tülümün çanı ötmez oldu.”