İslam tarihinde ilk çamur politikayı kullanan Emevi devletinin kurucusu Muaviye’dir. Kendisi Hz Osman Medine’de halife iken Şam valisi idi. Aralarında yakın akrabalık bağları vardı.
Hz Osman amcasının oğlu Mervan Bin Hakem’i peygamber tarafından sürgün edildiği yerden çağırıp kendisine danışman yapınca Müslümanlar arasında ilk çatlamalar meydana gelmiş ve ilk defa bir taraftar kitlesi doğmuştur. Bu taraftar kitlesinin adına Osman şiası denilmektedir. Şia taraftar demektir.
Müslümanlar arasında çatlak git gide büyümüş, Hz Ömer’in oğlu ve Hz Ebubekir’in oğlu açıktan peygamber damadı Hz. Osman’a muhalefet etmeye başlamışlardı. İki büyük halifenin oğullarının başlattığı bu muhalefet Mısır’da çok farklı şekil almıştı. Çünkü Hz. Osman’ın Mısır valisi Mısır halkının canını yakmaya başlamış ağır vergilerle onları bunaltmıştı. Mısır’dan gelen heyetler ve şikayet mektupları pek önemsenmediğinden (adeta valimi size yedirtmem mantığıyla hareket edildiğinden) sorun büyümüş ve Hz Osman’ın canına kast edecek dereceye varmıştır.
Hz Osman’ın şikâyetlere yeteri kadar ilgi göstermeyişinin sebebi danışmanı olan Mervan’ın şeytanca telkinlerdir. Hz Osman yaratılış olarak yumuşak huylu sertlikten pek hoşlanmayan bir halifedir. Bu yüzden çevresinin yani Mervan’ın çevirdiği dolapları kurduğu kumpasları fark edememiş ortamın gerilmesine seyirci kalmıştır.
Mısırdan gelen silahlı gurup Medine sokaklarında kılıçlarını şakırdatarak gezerken Ne Mervan O’nu uyarmış ne de Şam valisi Muaviye O’na destek olmayı düşünmüştür. Muaviye işin kanlı biteceğini tahmin etmiş; gönderdiği silahlı birliğe Medine’nin dışında kalmasını ve olay çıkıncaya kadar müdahil olmamasını tembih etmiştir.
Ahmet Cevdet paşanın sağlam kaynaklardan aktardığı malumatlara göre Muaviye; yanında o devrin dahilerinden sayılan Amr ibnül As ile beraber strateji üretmekle meşguldür.
Peygamber damadı ve hiçbir hesabı olmayan HZ Ali ise Osman’ın bütün icraatlarına karşı çıkmasına rağmen bir fitne doğmasın diye iki evladını Hz Osman’ın evinin önüne muhafız olarak dikmiştir.
Halbuki Hz Osman’ın evinin önünde Muaviye’nin gönderdiği birlik nöbet tutsaydı İslam tarihindeki o cinayet asla gerçekleşmez ve Şialar da doğmazdı.
Bir Arap’ın oğluna ;” baban ölse de onun mirasına konsan istemez misin?” diye sorarlar oğlan cevap verir. ”Hayır öldürsünler daha iyi olur. Çünkü bir de kan parası alırım“ demiş.. Muaviye de aynı yolu izlemiştir.
Çünkü HZ Osman katledilirse hemen arkasından halife seçilecek kişi ki büyük ihtimal Hz ALİ olacaktır çetrefil bir problemle karşı karşıya kalacak ve Muaviye için bir yaygara koparmanın bütün malzemeleri kucağına düşmüş olacaktır.
Olaylar Muaviye ile onun müsteşarı Amr ibnül As’ın tasarladığı biçimde gelişmiş; Hz Osman’ın kanlı gömleği ve karısı Naile’nin o hengamede kesilen parmaklarını bir fırsatını bulmuş ve Şam’a getirtmiştir.
Şam’ın merkez camiinde bu “mukaddes emanetler” sergilenmiş ve Şam halkı Peygamber damadı Hz Ali’ye karşı kışkırtılmıştır. Kışkırtmanın etki gücü o derece büyük olmuş ki Hz Ömer’in diğer oğlu ve hatta Hz Âlinin kardeşi( AKİL) bile Muaviye’nin yanında yer almıştır.
Tabir yerindeyse bir bardak suda fırtına kopartılmış İslam topraklarında bir çamur politika yürütülmüştür. Kumpaslar kurulmuş,” zarar_ı amm_ı def için zararı hass ihtiyar olunur” fetvasıyla sahabe kendi arasında bir iç hesaplaşmaya kıtallere sevk edilmiştir.
17 Aralık 2013 günü galiba akit gazetesinde yazdığı bir makalesinde büyük allame Hayredin Karaman “o meşhur fetva merkezli “ olarak, Muhsin Yazıcıoğlu cinayetini ele almış ve sonunda Muhsin Bey’in şehadetine icazeti yani izni patlatmış geçmiştir.
Bir haftadır Allame Hayreddin devirdiği çamı düzeltmek için uğraşmakta fakat daha da çamura batmaktadır. Daha anlaşılır bir hale getirelim konuyu ve Muaviye’nin sebep olduğu fitne yüzünden akan kanlara ahlaki ve kanuni kılıf uydurma çabalarının bugün AKP iktidarındaki cinayetlere nasıl uzandığını anlamaya çalışalım.
Allame Hayredin’in; mecelle de geçen ve kamu zararını önlemek için bir kişinin zarar görmesinde mahzur yoktur manasına gelen hedefi çok farklı olan bir çözüm yolunu Muhsin Beyin öldürülme sebebi olarak algılaması akla çok tuhaf şeyler getirmektedir.
1)Bu cinayeti işleyenleri biliyor ve sesini çıkarmıyor gibi bir anlam çıkabilir.
2)Muhsin Beyin öldürülmesiyle hangi kamu zararı önlenmiştir bunu da biliyor olabilir.
3)Bu cinayeti işleyenlere önceden sanki bir danışmanlık hizmeti sunmuş olmak gibi bir şüpheyi de davet edebilir.
Başbakan baş danışmanı Yalçın Akdoğan da aynı istikamette ve sanki karanlık oyunların ruhunu biliyormuş izlenimi veren ağız boşluğunda demişti ki; ”Bu adamlar zaten orduya da böyle bir kumpas kurmuşlardı..”
Bu sıradan bir adamın ettiği sıradan bir gevezelik değildir. Altın bulan define avcılarının bölüşürken anlaşmazlığa düşüp de birbirlerini ihbar etmeleri gibi bir şeydir. Yargıtay’ın kendini sorumlu hisseden bir adalet görevlisinin bu konuşmayı ihbar kabul edip bütün Silivri’de Hasdal’da yatanları çıkartıp mahkemenin yeniden kurulmasını sağlaması gerekiyor.
Erdoğan Bayraktarın, Yalçın Akdoğan’ın ve Hayreddin Karaman’ın sarfettiği bütün sözlerin mercek altına alınmaları gerekmektedir. Öyle “biz sandıkla geldik ancak sandıkla gideriz” boğuntusuna getirilecek tarafı kalmamıştır.
Çamur siyaseti Muaviye başlattı Şam şehrini bir ajitasyon merkezi haline getirdi. Onun çamur siyasetine sahabenin gözdeleri kurban edildi. Neden? Kamu menfaati için ihtimal bazı kelleler gidebilir mantığından hareketle… kamu menfaati denilen şeyden bir bakıyorsunuz geriye Muaviye’nin şaşalı saltanatı ve oğlu Yezid’in Kerbela katliamı kalıyor ve birde Emevi sülalesinin elinde 89 yıl kalıveren büyük servetler…
Kamu menfaati acaba nedir? Medical Park hastaneleri mi? Panama bandırası çekilen 6-7 kadar gemicik mi? Trilyonluk bütçesi olan Türgev vakfı mı?
Fatih Sultan Mehmet kendi zamanındaki 20 bin vakfın 19 bin küsur tanesinin hileli olduğunu devletten vergi kaçırmak için kurulduğu bilgisini getiren Veziri Karamani Mehmet Paşa’ya bir ferman yazarak tamamının mülga olduğunu ve miri arazi haline getirildiğini bildirmişti. (Bakınız Halil İnalcık’ın Osmanlı imp. Tarihine)
İşkembe bıçak yemiştir.Delinen yerden bok kokuları gelmektedir. Ya işkembenin içini temizleyin yıkayın, aklayıp paklayın ve güzel bir çorba yapın yesin bu millet. Ya da açılan çukura olduğu gibi gömün hiç olmazsa ortalık kokudan yıkılmasın…