1986 yılından itibaren 1-7 Ekim tarihleri arasını içeren Ekim ayının ilk haftası “Camiler Haftası” olarak kutlanmakta iken 2003 yılında “Camiler Haftası’na “Din Görevlileri” de ilave edilerek bu hafta, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Din görevlilerinin, camilerinin toplumdaki yeri ve önemine dikkat çekmek, onların gerçek işlevini ortaya koymak, sıkıntılarını dile getirmek ve çözüm önerileri sunmak, camilerin daha işlevsel hale gelmesini sağlamak gibi amaçlar doğrultusunda, DİB tarafından 1986 yılından itibaren Ekim ayının ilk haftası “Camiler Haftası” olarak kutlanmaya başlamıştır.
Camiler; ibadetlerin toplu halde gerçekleştiği kutsal mekânlardır. Buraları bir bilgi aktarım ve sosyal iletişim mekânlarıdır. Camiler sosyal yaşantıya da girmelidirler. Camin yanında bir aş evi olmalı. Belli sayıda yatakhanesi olmalıdır. Zor duruda kalan insanlara el atmalı, onlara yatacak yer temin etmeli Karınlarını doyurmalıdır. Haftalık veya aylık bir gazete veya dergi çıkarmalıdır. İnsanlar camileri böylece daha sıcak ve içtenlikle benimserler.
Din adamlarımızın en önemli görevleri kuran da olan fazilet kurallarını insanlarımıza çok sık anlatmak olmalıdır. İnsanlar arasındaki ilişkilerde doğruyu güzeli ahlakı ele alan konuşmalar yapmalıdırlar. Özellikle peygamberimizin güzel davranışlarını örneklerle anlatmalıdırlar.
Yüce dinimiz, yaşayan diğer dinler arasında en realisti en gelişmişi, insan ihtiyaçlarına en çok cevap verenidir. Din kitabımız peygamberimizin en güzel ahlak ve tembihlerine dayanmaktadır. Ancak bu gün eksik olan bir yanımız insanlarımızın hala kuranı anlamamakta direnmeleridir. Kuran evlerimizde hala bir kılıf içine konarak duvarlara asılıp muhafaza edilmektedir. Adeta tabu bir kitap gibi korunmaktadır. Onun kutsal içeriğini anlamamaktadırlar. Ancak zamanımızda Arapça yazılan kuranın Türkçe tercümeli metinleri de vardır. Kuran’ın Türkçesini alıp gayet kolay şekilde dinlerini ve Allah’ın emirlerini öğrenebilirler. Böylece insanlar kendilerini daha ciddi şekilde kontrol edebilirler ve toplumda istenmeyen olaylar olmaz. Topluma doğruluk, acıma dürüstlük yaratıcılık çalışkanlık hakim olacaktır. Toplu hayatında böylece giderek iyiyi, güzeli gösteren kuralları peygamberimizin güzel ahlakını ve davranışlarını düşüncelerini yakından bilen insanlar çoğalacaktır. Bunları kendilerine örnek alacaklardır. Kendilerini kandıran hürafa tüccarları ve yalancı din adamlarıyla yollarını ayıracaklardır.
Peki, Peygamberimiz hangi güzel davranışlara sahipti. Şimdi onu ele alıp açıklamaya çalışacağım. Bunları şöyle sıralayabiliriz.
O güler yüzlüydü, tatlı sözlüydü, söz dinlemeyi severdi, kimsenin sözünü kesmezdi, haya sahibiydi, insanları severdi, çocukları çok severdi, mütevaziydi, faziletli kişilere saygılıydı, yakınlarına ikramdan hoşlanırdı, cömertti, sözünde dururdu, nefsine hakimdi, beyaz giymeyi tavsiye ederdi, kendisinden isteneni yerine getirmeye çalışırdı, atılgandı, tehlikeden korkmazdı, sofradan yarı aç kalkmaya dikkat ederdi, temizliğe çok önem verirdi, Dünya malına pek rağbet etmezdi, ayıbı yüze vurmazdı, adildi, çalışmayı ilimi irfan sahibi olmayı severdi.
Görüleceği gibi peygamberimizin bu örnek alınacak davranış ve alışkanlıkları en mükemmel insani davranış örnekleridir. Onun ahlaki kuran ahlakıdır. Her insan bu güzel ahlakı öğrenmelidir. Etrafına ve çocuklarına öğretmelidir. Bu davranışlar toplumca ne kadar benimsenirse o toplumda insanlar birbirlerine daha saygılı olmaz mı Böyle insanlardan oluşan toplum daha mesut olmaz mı?