BİR ÜLKÜCÜ GENÇLİK LİDERİNİN KISA HAYAT HİKAYESİ
Aşağıdaki fotoğraf Holivud filmlerinden veya Yeşilçam filmlerinden bir sahne değildir. Yer İstanbul Üniversitesi merkez binasının hemen karşısındaki Beyazıt Meydanıdır. Fotoğraftaki babayiğit, İstanbul Ülkü Ocakları Birliği Başkanı Nihat Çetinkaya’dır.
1971 yılının bahar aylarıdır. Sovyet 5. Kolunun yerli ajanları her türlü allahsızlık propagandası, tarih, din ve kültür düşmanlığı ile gençliği bir inanç boşluğuna itip, kendi kominizan fikirlerini aşılamaya çalışmaktadırlar. İstanbul’daki üniversite ve yüksekokulları arka arkaya işgallerle yaşanmaz, okunmaz hale getirmektedirler.
Ülkücü Türk gençleri de okuma haklarını ellerinden almak ve Türkiye’yi Sovyetler Birliğinin bir peyki haline getirmek isteyen, çoğu sosyalizm yalanları ve yeryüzü cenneti vaatleri ile kandırılmış ama ihanet çetelerinin başı çektiği bu güruha karşı canhıraş bir mücadele içindedirler. Bütün gayeleri Türklüğün her alanda yükselişini temin etmek her türlü kara ve kızıl emperyalizme karşı siyasi, kültürel, iktisadi bağımsızlığını kazanmış “Milliyetçi Büyük Türkiye” yi kurmaktır.
O gün İstanbul Edebiyat ve Fen Fakülteleri bir grup ülkücü öğrenci tarafından devrimcilerin işgalinden kurtarılır. Daha sonra değişik fakültelerden 150-200 ülkücü genç toplanarak Cağaloğlu’ndaki İstanbul Ülkü Ocakları Birliği Merkezi’ne gitmek üzere Beyazıt Meydanı’ndan geçmektedirler. İsrafil ÇELİK’in anlattığına göre tespit edilemeyen birkaç kışkırtıcı, kalabalığı merkez binaya yönlendirir. Daha önceden merkez binada tedbir alan devrimci militanlar yaylım ateşine başlarlar ve Nihat ÇETİNKAYA en öne fırlayarak silahını çeker, ülküdaşlarına atılan kurşunlara göğsünü siper eder. Hemen yanında iktisat öğrencisi Acar KARDAĞLI ve Vatan Mühendislik öğrencisi İsrafil ÇELİK vardır. Yanındakilerden Mehmet KILIÇ ve bir ülkücü daha kurşunla yaralanır, merkez binadan uzun namlulu silahlarla atılan kurşunlardan, karşı caddede yürüyen iki sivil vatandaş da vurulur. Daha sonra polis gelir, tedbir alır ama üniversite merkez binası aşırı solcu militanların işgali altındadır.
Bir Ülkücü Gençlik Liderinin Kısa Hayat Hikâyesi; Nihat ÇETİNKAYA kimdir?
Nihat Çetinkaya’nın ataları bugün Gürcistan sınırları içerisinde yer alan Tiflis-Borçalı Türklerinden, bölgedeki Oğuzların Dağlı kolundan diye bilinir. Tahminen Osmanlı-Rus Harbi (1877-1878) öncesi veya sonrası Iğdır’ın Tuzluca ilçesine gelip yerleşmişlerdir. Yine aynı dönemin büyük destan kahramanı Mihrali Bey ile hemşehridirler.
Babası Akil ÇETİNKAYA, Kars Adliyesinde başkâtiptir. Nihat, Sevgi, Cihat, Vedat, Hasan ve Serhat olmak üzere altı kardeştirler. Kars Alparslan Lisesinden okul arkadaşı halen Ardahan Üniversitesinde, Doç. Dr. Ahmet Ali ARSLAN (nam-ı diğer ressam Ahmet Ali Garip Kafkaslı) ve Eskişehir’de yaşayan emekli öğretmen Sedat Yurtsever Ağabey anlatıyor: “Ardahan ve Iğdır’da lise olmadığı için biz Nihat Çetinkaya ile Kars Alparslan Lisesi’nde okuduk. Bizim Türk Milliyetçisi olmamızda büyük tesiri olan Yüksel Turhal isimli İzmirli bir tarih öğretmenimiz vardı. Bize Muharrem Ergin’in Orhun Kitabeleri isimli eserini okuttu. Bundan çok etkilendik. Önemli kısımlarını bir fasikül olarak bastırıp arkadaşlarımıza dağıttık.
Nihat Çetinkaya lise yıllarında da çok kitap okurdu. Tarihe büyük bir merakı vardı. Ayrıca felsefeyle de ilgilenirdi. Jaun Paul Sartre okuduğunu ve onun kitapları üzerine sohbetler ettiğini hatırlıyorum. Lider vasıflıydı, kavrayışı yüksekti, süratli karar verirdi, çok iyi bir sporcuydu. Doğu Anadolu Liseler Arası Boks Şampiyonu olmuştu. Daha sonra Kars’a, Ankara’dan 67 kiloda Kulüpler Arası Boks Şampiyonu Rüştü Doğan gelmişti. Nihat ile maça çıktılar. Arkadaşlar Nihat’a takılarak “Böyle bir şampiyondan korkmuyor musun?” dediklerinde “Niye korkayım, o benden korksun” dedi. Ringe çıktılar, iki dakika sonra Rüştü Doğan nakavt olmuştu”.
Sedat Yurtsever ve Ahmet Ali Arslan 1965-66 öğretim yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydolurlar. Nihat Çetinkaya bir sene üniversite eğitimine ara verir ve Özdemir ağabeyin tavassutu ile şeker fabrikasında tartı memuru olarak çalışır. 1967 senesinde Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kayıt yaptırır. Orada da ele avuca sığmaz bir ülkücü Türk milliyetçisidir, herkesin gözü üzerindedir. Bir gün şehirde gezerken meçhul şahıslar tarafından bıçaklanır. Yaralı halde bir minibüse biner ve minibüste bayılır. Erzurum Numune Hastanesine götürürler ve orada tedavisi yapılır.
Sedat Yurtsever: “1969 yılı 8-9 Şubat tarihlerinde Adana’da yapılan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Kurultayı’na Nihat ÇETİNKAYA, ben ve Ahmet Ali ARSLAN Erzurum delegeleri olarak katıldık. Akşam, Adana’da Cannur Oteli’nin teras katında bir toplantı yapıldı, Merhum Muzaffer ÖZDAĞ ve Rıfat BAYKAL vardı. Rıfat BAYKAL tabancasını çıkardı, silah üzerine yemin ettik ama neye yemin ettik doğrusu bugün bile hatırlamıyorum.
Kurultayda CKMP’nin isminin MHP, ambleminin de “üç hilal” olması kararlaştırıldı. Biz Erzurum’a döndük. Merhum Mustafa OK (Komando Mustafa) ve Abdulhaluk ÇAY, Nihat ÇETİNKAYA’yı İstanbul’a götürdüler. Bir süre sonra Nihat beni arayarak ‘Ben artık Erzurum’da okumayacağım, İstanbul’da okuyacağım, evraklarımı gönderin’ dedi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Türkoloji Bölümüne yatay geçiş yaparak üniversite tahsiline İstanbul’da devam etti.”
Nihat ÇETİNKAYA, İstanbul’da da kısa zamanda liderlik özellikleriyle kendisini kabul ettirir. Tesirli ve güzel konuşmaktadır, ikna kabiliyeti çok yüksektir. Devamlı kitap okumakta ve çok iyi dövüşmektedir. Dışarıdan sert görünmesine rağmen her ülkücü gibi merhametli bir yüreğe sahiptir, Merhum Dündar TAŞER’in bütün ülkücülere atfen söylediği gibi “kadife eldiven içinde bir çelik yumruk”tur.
İstanbul Ülkü Ocakları Birliğinin ilk Başkanı Osman BAHADIR’dır. Ondan sonra Erol KILIÇ başkan olur, 1970 başında Nihat ÇETİNKAYA, İstanbul Ülkü Ocakları Birliği Başkanlığını ve ülkücü milliyetçi mücadele bayrağını devralır.
İlk Ülkücü Şehitlerimizden Yusuf İmamoğlu’nun fakülteden arkadaşıdır. Her hadisede en önde gitmiş, ülküdaşlarına gelecek her türlü saldırıyı, kurşunu bizzat göğüsleme gayreti içerisinde olmuştur.
Daha sonra Ülkü Ocakları Birliği Başkanlığını Mehmet KOCABAŞ’a devreder, üniversiteden mezun olduktan sonra okumalara devam eder, kardeşleriyle beraber Cağaloğlu Keskin Han’da tekstil ticaretine başlar “Sürmeli” markasıyla gömlek üretir. “Sürmeli”, Iğdır Ovası’na bölgede verilen “Sürmeli Çukuru” ndan alınmıştır. Daha sonra “Çetinkaya” markasıyla gömlek imalatına devam eder, bayan giyim eşyaları üretir. Sevgi Hanım’la evlenir; Bilge, Mete ve Ülkü isimlerinde üç evladı olur. Daha sonra torunları doğmuştur.
İstanbul-Aksaray’daki Azerbaycan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde çok yoğun faaliyetler yapar, Hazar isimli bir dergi çıkarır, Karabağ olaylarını bu dergi vasıtası ile Türkiye ve Dünya kamuoyuna duyurur. Bu arada çok kapsamlı “Iğdır Tarihi” kitabını yayımlamıştır.
Daha önceden sürekli temas halinde olduğu Azerbaycan Türklüğünün lideri Merhum Ebulfez Elçibey’in 1992-1993’de başdanışmanlığını yürütür. Rusya destekli Suret Hüseyinov’un darbesi sonrası Elçibey, Bakü’den ayrılır. Nihat ÇETİNKAYA da Türkiye’ye döner. Vefatından önceki son 12-13 yılını Balıkesir-Ayvalık’ta yaşayarak geçirir. “Kızılbaş Türkler” isimli çok kapsamlı kitabını hazırlar ve yayınlar. Altı sene önce Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in, Bakü’de düzenlenen Türk Kurultayı davetine gitmek için hazırlık yaparken beyin kanaması geçirir. Bu olaydan sonra büyük ölçüde yürüme ve konuşma zorluğu çekmeye başlar.
Rahatsızlığı süresince bayramlarda ve özel günlerde muhterem eşi Sevgi Hanım ve oğlu Mete Bey’i arayarak selamlarımı ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyordum. Bu süre boyunca Bergama’da yaşayan Urfalı Doktor Ülküdaşımız Mehmet AVCILAR ve Ayvalıklı Acar KARDAĞLI’nın büyük bir vefa örneği olarak Nihat ÇETİNKAYA’ya hiç eksilmeyen yakın alakalarını burada zikretmeden geçemeyeceğim.
26 Haziran 2019 tarihinde ruhunu teslim eder. Ebedi yolculuğuna İstanbul Bahçelievler Mehdiye Camiinde uğurlanır. O camii o güne kadar böyle bir kalabalık görmemiştir.
İnanıyorum ki Nihat Çetinkaya ağabeyin ruhu Tanrı dağlarının zirvelerinde atalar ruhu ile buluşmuş, Kürşat atamız ve Hocası da sayılan Hüseyin Nihal ATSIZ bey: “Hoş geldin oğlum Nihat kutlu olsun” demişlerdir.
“Devam edeceğiz: Abdullah GÜL ülkücülerin yurduna sığınıyor, şehitler yurdu Edirne Kapı’nın şanlı direnişi…”