Bizim köyde bir Muhtar Kara İmam vardı.
Muhtarlık yaptığı dönemde komşu köy ile huduttan mahkemelik olunur.
Sası Deresinde mahkemece keşif yapılmaktadır. Cübbeli esmer bir adam olan muhtar bir kıyıda durmaksızın söylenmektedir. Hâkim beyin dikkatini çeker. Kim bu kara adam diyerek sorar, muhtar cevabını alınca önce şaşırır. Gönlünü almak ister. “Muhtarım niye çok hararetli ve gerginsin?”
“Ah oğul! Ben bu köyün hem muhtarıyım hem de kara köpeğiyim. Tut derlerse tutarım, saldır derlerse saldırırım…”
Köyünün köpeği olmak onurdur anlayana…
Neyzen Tevfik bir gün gene çığırından çıkmış şekilde Allah kitap küfür ediyor.
Bir arkadaşı geliyor yanına:
-Bre Neyzen ayıptır, günahtır, nasıl küfürdür bunlar?
Neyzen adama bakar.
-Hocam, biz büyük kapının köpeklerindeniz; Biz havlayıp hırlamasak kapının büyük olduğunu kim anlar?
Dün sövdüğüne bugün övgüler düzmek kolay değil.
Her babayiğidin karakteri asla olamaz. Diyelim ki, talimat verilmiş mekânı hazır.
Geldiğinde usulen hoş geldin, iyi ki geldin filan dedirtilecek.
Girdiği kapılar açılacak, başkasına kapı duvar.
Sadece kula kulluk edecek zartı muhterem.
Önce menüsünü bekleyecek.
Bu hafta kimlere saldırılacak…
Kimlerin açıkları ortaya çıkarılacak…
Bunun yanında;
Kimler karalanacak, kimler göklere çıkarılacak…
Kimler övülecek, kimlere sövülecek…
Kimilerinin altına şöyle serin sepserin serpilecek…
Böyle kapı kulları ibret vesikasıdır.
**
Geçtiğimiz 3 Mayıs Çarşamba günü Dünya Basın Özgürlüğü Günü idi.
TGS’nin verilerine göre şu anda 159 gazeteci cezaevinde.
Yalaka, yandaş ve çıkar peşinde gazeteci geçinen güruh yanında,
İdealist basın mensupları, kalem erbapları bir tesellidir.
Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden, özgürlükten söz edilebilir mi?