Bugünün mültecileri yarının teröristleri!

Metin AKOĞLU

Newyork ikiz kuleleri ile Pentagon binasının 11 Eylül 2002 de uçaklarla vurulmasından sonra ABD ve NATO, Irak ve Afganistan’ı işgal kararı almışlardır. Hem ABD, hem de Afgan vatandaşları olan Zalmay Halilzad ve Hamit Karzai’nin baş tutmasıyla ABD ve NATO tarafından Afganistan işgal edilmişti.

Bir ülke işgale uğradığında,  işgali destekleyenler(iş birlikçiler), tarafsızlar ve direnenler vardır. Karzai ve Halilzad ülke insanını iyi tanıdıkları için işgale karşı çıkma potansiyeli olan Penşir Kaplanı namıyla anılan Ahmet Şah Mesut’un, suikast sonucu öldürülmesinden sonra işgali başlatmışlardır.

Ne adına?

Afganistan’a ve Irak’a demokrasi getirilecekti.

B 52’ler ile başlayan demokrasi bombardımanı tam 20 yıl sürdü.

Afganistan, Irak ve Suriye’nin işgalinin Amerikan-İngiliz-İsrail projesi olmadığını söyleyecek adam kaldı mı?

Kaldıysa eğer Suriyeli 5 milyon mülteciyi nereden peydahladınız diye adama sorarlar. Herkes ülkesinde huzur içinde yaşarken nereden çıktı mültecilik.

Bu yetmiyormuş gibi bizimle alakalı olmadığı halde şimdi de Timur, bir fil daha gönderiyor.

Savaş baronu Özbek generalin memleketi Mezarı Şerif ve Şibirgan, Taliban’a teslim oldu. ABD’nin Afganistan işgalindeki en büyük desteği olan Kuzey cephesinin işi bitti. En büyük ikinci şehir Kandahar Taliban tarafından teslim alındı.  Önümüzdeki günlerde Taliban’a teslim olanlar ve Taliban lehine taraf değiştirenler çoğalacaktır. Başkent Kabil’in bu hafta sonuna kadar beyaz bayrağı çekeceği öngörülüyor.

Sonuçta Afganistan’a demokrasi yağdıranlar, tası toprağı toplayıp gidiyorlar. Danimarka ve Norveç, ABD’nin itirazına rağmen B.Elçiliklerini kapattılar.

ABD’nin kurduğu B 52 demokrasisi, yerini Siyasal Islama bıraktı.

Afganistan’da Taliban ile kesin hesaplaşmaya gidileceğini gören ve 20 yıldır ülkesini pazarlayan ABD işbirlikçisi kitle,  ABD-İran anlaşması sonucu organize bir şekilde 3 bin kilometrelik İran güzergâhını otobüslerle kat ederek Türkiye’ye giriş yapmaktadırlar. Büyük çoğunluğu genç nüfus olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’ye gelenlerin sayısı artarak devam edecektir. Siz, Savunma Bakanının İran hududuna duvar öreceğiz yaklaşımına itibar etmeyin. ABD, Meksika hududuna duvar yaptı da ne oldu? Meksika’dan geçişler devam ediyor.

O duvarların iki tarafında da büyük paralar dönüyor.

ABD’nin bu iş birlikçilerin tamamını okyanusun öbür tarafına taşıması mümkün gözükmüyor. ABD, kendisi için önemli olanları çoktan taşımıştır. Hainler, işi şansa bırakmazlar. Onlar garanticidirler.

Afganlıların, Iraklıların ve Suriyelilerin evlerinin bombalanarak, insanlarının bizim topraklara akmasına neden olan politikaları ve bunları kurgulayıp uygulayanları sorgulamamakta ısrar ederseniz, görmezden gelirseniz eğer, yakın gelecekte Suriye gibi bir cephe ülkesi olacağımızı da görmezden gelmiş olacaksınız!

Büyük Ortadoğu Projesinin son halkası Türkiye’dir.

Haziran’da NATO toplantısında yapılan Erdoğan-Biden görüşmesinin 40 dakika sürdüğünü biliyoruz.  Suriye, PKK-YPG, S-400, F-35, Ukrayna-Karadeniz-Montrö gibi devasa sorunların görüşülmesi 40 dakikaya nasıl sığdırılmış olabilir? Kaldı ki 20 dakikası tercüme olarak geçmiş olmalıdır. Toplantı sonu yapılan açıklamada Kabil Havaalanının güvenliği tebligatı yapılmış ve beklenen konulara ilişkin açıklamalara yer verilmemiştir.

NATO toplantısındaki görüşmenin tek bir amacı vardır.

O da tebligattır!

Diyordu ya, “şimdi, yeni şeyler söylemek lazım can...” . Komşu Esad ile görüşmeyenler, Taliban ile görüşeceklerini açıklıyorlar.

Şapkadan tavşan çıktı mı çıkmadı mı?

ABD, işgalin uzun sürmesi için eğittiği, donattığı Taliban’ın hedefindeki ABD iş birlikçileri Türkiye’ye kapağı attılar, atıyorlar. Bir süre hazır ABD dolarlarını yerler. Durumu idare ederler ve uslu çocuk olurlar. Sonunda ne mi yaparlar?

Bir gün birileri harekete geçirir onları.  Artık asayiş bizden sorulur diyerek tıpkı Filistinlilerin Lübnan’da yaptığı gibi kalaşnikovları havaya kaldırırlar.

Bu hep böyle olagelmiştir.

Biz bu oyunları gördük ve yaşadık!

700 binlik Türk ordusu, bugün 250 bin asker seviyelerindedir.

Düşürülme amacı ile bir sorunuz var mı?

Felaket kapıda!

Mülteci akınının siyasi, ekonomik, sosyal, sosyolojik, demografik ve terörizm gibi sonuçları olacaktır. Konu, Türkiye’de kendi insanımızın işsiz kalması olarak olarak görülürse yanılmış oluruz.

Ülkemiz yakın gelecekte bir beka sorunu ile karşı karşıya kalacaktır.

“Mültecilik zor ama bazı çevrelere iyi malzeme oluyor. BM insanî davranıyormuş gibi yapıyor, devletler de öyle, hükümetler iç ve dış politika malzemesi olarak bulunduruyor, maddi beklentileri oluyor, milliyetçiler mülteciler üzerinden vatanını seviyormuş gibi yapıyor, siyasal İslamcılar yardım etme, yardımcı olma rolüne devam ediyor, solcular, olmasaydı iyi olurdu diyorlar. Üniversitelerden ses yok,”ağzında dişi olmayan hudut şehirlerindeki 80 lik dedeler, şıhlar, şeyhler genç yaştaki mülteci kız çocuklarını kuma olarak haremlerine çoktan katmışlardı.

Muhalefetimiz de ABD’yi karşısına alamıyor. Yol kazası olursa, atanamayız düşüncesiyle uslu çocuk profilindeler.

“Tam bir mülteci fırsatçılığının ortasındayız yani.”

9 Eylül 2018 tarihli “Filistinli mültecilerden Suriyeli Mültecilere başlıklı yazımda, 340 bin Filistinli mülteciyi kabul eden Lübnan’ın ne hale geldiğini, getirildiğini yazmıştım.

Lübnan iç savaşı 1975 de başlayıp, günümüze kadar süre gelmiştir. Merminin değmediği tek bina göremezsiniz. İsrail’in, kendi topraklarından kovduğu Filistinli mülteciler: faturayı, sınırlarını açan, gönüllerini açan Lübnanlılara kesmişlerdir.

Gelelim Suriyeli mültecilere:

2011 de Suriye’de iç savaş kıvılcımlarının görülmeye başlandığını, devletimiz de Suriye hududunda tampon bölgeler oluşturma gayretiyle içeride ve uluslararası alanda politika üretmeye çalışırken, bir de gördük ki ülkemizin her tarafı tampon bölge oluvermiş. Her yer Suriye!

Şimdi, resmi olarak telaffuz edilen Suriyeli mülteci sayısı 5 milyon. 50 milyar dolar harcadık ve harcamaya devam edeceğiz. Hep vermeye devam etmelisiniz. Vermediğin takdirde insanlık suçu diyecekler ve arkasından Pavlov’un,  alışkanlık teorisinde ortaya çıkardığı gibi ses çıkaracaklar.  Filistinlilerin Lübnan’ı ne hale getirdiğini anlatarak geldik.

Ne olur, tarih tekerrür etmesin. Misafir eden ile misafir olanlara bakalım ve sonuç çıkaralım.

Bizi bekleyen tehlike şimdi çok daha büyüktür. Çünkü biz sınırdaşız.  Suriye’de barış ve istikrar uzadıkça işler aleyhimize dönecektir. Mültecilerin hepsini mutlu edemediğinizde onlar da arayışlara yönelecektir. Hırsızlık, gasp, fidyecik, kadın ticareti, uyuşturucu tacirliği ve baronluk, sonrasında kazanılan paralarla silah, mühimmat ve patlayıcı maddeler temini, kurtarılmış bölgeler oluşturma, eğitim kampları kurma gibi sıralı işlere ve arkasından da örtülü operasyonların yapılabileceği ve yapılabildiği bir ülkeye evirilmesinden korkarım.

Kaç yüz bin Afganlı savaşçının geldiği veya geleceği bilinmiyor.  Meslekleri enseden insan kesmek olan Suriye’deki cihatçılar ile bir araya geldiklerinde tespih mi çekeceklerini zannediyorsunuz.

 Unutmayalım ki Suriye, asla bu hale gelmez, gelemez denilen kale gibi bir ülkeydi.

Sonuç;

Mülteci istatistikleri şunu gösteriyor. Mültecilerin yüzde yirmisi gittikleri ülkelerde kalıyorlar ve ülkelerine geri dönmüyorlar. Afganlılar ve Suriyeliler, Türkiye cazip olmasaydı gelirler miydi? O nedenle bu rakamın istatistiklerin de ötesinde gerçekleşeceğini görmek lazım. Türkiye tam bir mülteci cenneti görünümündedir. Gelenler kalıcıdır.

Afgan göçünün yüksek sesle tartışıldığı bir ortamda, göçü gündemden düşürmek ve kamufle etmek için ülkemizin birçok noktasında aynı anda başlatılan yangınlar tesadüf olamaz. Çünkü gelenler ABD için önemli unsurlardır.

Yangın ile ilgili bir zanlıya bile ulaşılamaması da düşündürücüdür.

Uyan Türk milleti. Bu başarısız yönetim ve Salıpazarı muhalefetinin ülkeyi getirdiği nokta budur.  Türkiye üzerine üretilen tezlerin gerçekleşmesine hızla yaklaşıyoruz. İnanın kendi topraklarımızda mülteci olacağız.

Asıl acı olan nedir biliyor musunuz?

Âlemin savaş kaçağı, ne olduğu belirsiz 6-7 milyon insanını bilerek, isteyerek, taammüden ülkesinden et, sonra kabul et, al, vatandaş yapıp oy verme hesapları yap;  son 10 yılda ülkeyi terk eden nitelikli insan sayımızın tam 6,5 milyon olduğunu hatırlatmak isterim. Sayılar eşit ama gidenler bizden.

Gelenler mi?

Bu utanç hepimize yeter!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (9)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.