Takribi bir buçuk yıla yakındır yazıyorum bu köşeden. Allah razı olan bana yer veren ve tavsiye eden kişiden. Zira fikirlerimin beyanına ışık, gelişmesine de kaşık tuttular. Oku, oku, oku ve yaz dediler sessizce. Okuduğum satırlarda ve menkıbelerde rastladığım kişilerle zaman- ı hali kıyasladım. Geçmişi göreni az buldum. Geçmişe bakanı ise çok gördüm. Bakanla, gören arasındaki farkı ve geçmişi olmayan bir geleceği tefekkür ediniz.
Tarih, arabanın dikiz aynasına benzer. İleriye gitmek için, ilerlemek için arada dikiz aynasına bakmak gerek. Yükselmek için de devamlı tarihe bakmak gerek. Bakan gözler bir gün görürse, zaman-ı halde de vukuatların aynı olduğunu idrak ederler.
Bize kimlerin dost olduğunu, kimlerin düşman olduğunu bazen karıştırıyoruz. Tarihe sadece baktığımızdan, mesela, Çanakkale Harbinde Almanları kendi müttefikimiz biliriz. Ama Alman generalin bariz hatalar yaptığını göremeyiz. Buradaki niyetini fark edemeyiz. Bu en bariz ve en basit bir örnektir. Batının hiçbir tarihte dost olmadığını, okurken sabır göstereceğinizi bilsem, sayfalar dolusu yazarım.
Ya İran’a ne demeli? Dedem Yavuz Sultan Selim Han devri bize karşı tutumlarının en güzel örneğidir. Daha evveli de var. Tabi sonrası da var. Ortak mesele olarak nitelendirdiğimiz terör belasına karşı tutumları, vaziyeti ortaya koymaktadır. Rahat bir şekilde söyleyebilirim ki; İran, milletim için en büyük tehlikelerden biridir. Nicelerini sayabilirim. Ama mevzum o değil.
Kim kaldı bize dost diyeceksiniz? Bosna’dan, Afganistan’dan, Türk devletlerinden, Kırımdan, Doğu Türkistan’dan, Filistin’den, kuzey Afrika ülkelerinden (yönetimi hariç), Arap ülkelerinden(yönetimi hariç- istisnalar kaideyi bozmaz) bize cephe alanı gördünüz mü?
Bu saydığım ülkelerin nicesinde, Osmanlı’ya olan vefadan dolayı, giden Türklere hürmet, in’âm ve ihsanı görürsünüz. Peki sebebi nedir bunun? Zira ecdadım tarih boyu hep mazlumun yanında olmuştur da ondan. Bu saydığım ülkeler hala mazlum değil mi? Şimdi neden gelen bir Türk’e hürmet gösterirler? Yine kendilerini kurtaracak, yaşadıkları beldelere adaleti getirecek bu milletin olduğunu iyi bilirler de ondan. Peki biz, bizi ne kadar biliyoruz?
Biliyorsak ne ala, tarihi ve geleceği görüyoruz demektir. Bilemiyorsak ne fena, tarihe ve geleceğe bakıyoruz demektir.
İlkokulu zar zor bitirmiş birinin bana, tarihimizde çok zulümler olmuş demesi beni derinden yaralıyor. Şehvete düşkünlermiş demeleri yüreğimi sızlatıyor. Düşünün n’olur, bu güruh tarihine bakmayı bile bilmiyor. Ama kulaktan duyma, beyni boş, ömrü kahvehane, tuvalet, mutfak ve yatak odasında geçen kişilerin böyle demesinde; tarihi iyi bilenlerin çok mesuliyeti var.
Ya okumuş olmasına rağmen, sadece imanının zayıflığından, gönlünün boşluğundan, inandığı gibi yaşamadığından, yaşadığı gibi inandığından tarihine sövenlere ne demeli? Bunun vebali kime? Elbette ki bunun vebali de yine tarihi iyi bilenlere.
Geldiği yeri, gideceği yeri görebilenlere ne mutlu!