“Bu da size kapak olsun” deyimi ve vekillerimizin düşündürdükleri

Mehmet GENÇ

Asırlar önce söylenmiş sözdür: “Her millet kendine yaraşır şekilde yönetilir” Bu sözden hareketle “Toplumların aynası çıkardıkları siyasetçilerdir” denebilir.

Demek ki, bizler aynaya baktıkça sadece kendimizi değil,  siyasetçilerin güzellikleri kadar rezilliklerini de görmekteyiz.

Siyasetçilerimiz bilerek seçip söyledikleri rezil sözcükleri anımsatmak istemiyorum. Sanki sözcükleri yerinde ve zamanında kullanmasını öğrenmişler gibi son günlerde deyimleri kullanmaya başladır.

 Lâkin deyimleri yerinde ve gerçek anlamında kullanmak belli bir kültür birikimi gerektirir, aksi takdirde vezir olayım derken rezil olursunuz.

 Örnek vermem gerekirse: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, Bu da sana kapak olsun!’ dedi. Bu deyimin dayanağını, gerçek anlamını sizce Sayın  Kılıçdaroğlu biliyor olabilir mi?

Bilseydi kesinlikle kullanmazdı kanısındayım.

Peki, ya CHP’li vekiller?

Eminim onlar da bilmiyorlar, bilselerdi “Aman Sayın Başkan, gözünü seveyim bu deyimi bir daha ağzına alma” derlerdi.

Parti başkanlarına böyle uyarıda bulunan bir CHP’li vekil duydunuz mu?

Vallahi ben duymadım.

Buna karşın Sayın Bahçeli ne dedi: “Sevsinler senin kapağını Aferin çok güzel laf etmişsin. Boyuna beraat belgesini asarlar artık. Kaynayan kazan kapak tutmaz. Gazozuna oyun olmaz. Şayet oynamaya kalkarsan aklın başından gider. Sana kapak çoktan oldu da, ya duymadın, ya da duyurmadılar. Geçmiş olsun. Sayın Kılıçdaroğlu kapak resmi sevilerek alınan kitap gibisin, dışın hoş, için boş”.

Belli ki, Sayın Bahçeli deyimde geçen ‘kapak’ sözcüğünün nereden gelip nereye gittiğinin ayrımında olmadığı için sanki tencere kapağı peşinde, yani bi-haber.

Peki, ya MHP’li vekiller?

Onlar da…

Danışmanları ve avukatları?

Anlasaydılar Bahçeli’ye ana avrat küfür ettiği için mahkemeye başvururlardı.

Mahkemeye başvuran oldu mu?

Olmadı…

Demek ki, bu deyimden hiçbir MHP’li anlaması gerekeni anlamamış.

Bu deyimi ne yazık ki Sayın Süleyman Soylu da kullandı, aynı deyim Sayın Soylu için de kullanıldı.

Hiçbir AKP vekilin, Süleyman Soylu’ya, ”Sayın Bakan çok ayıp, böyle uluorta küfür etme, annen duyarsa vallahi ağzına acı biber sürer”  diyenini  duydunuz mu?

Duymadınız, duyamazsınız da...

Peki, “Sen, T.C Devleti’nin bir bakanına böyle küfür edemezsin” deyip, binlerce kişiyi dava açan Sayın Erdoğan’ın avukatları ve danışmanlarından mahkemeye giden oldu mu?

Olmadı…

Demek ki “Bu da sana kapak olsun” deyiminin gerçek anlamını hiç bir AKP’li bilmediği gibi, Cumhurbaşkanı’nın danışmanları, avukatları da bi-haber.

Dilim varmadı, ‘bu bir cahillik örneğidir’ diyemedim, ama şunu söylemeden geçemem: Bazen bilmemezlik de güzel, sayın vekiller bu deyimin gerçek anlamını bilselerdi parlamento binasından kim bilir kaç cenaze çıkardı?

Adam gibi anadilini bilmiyorsan, demem o ki, Atatürk Döneminde yetişen Türkçe öğretmenlerinin tezgâhından geçerek yontulmamışsan vekil olsan ne çıkar, bakan olsan ne yazar?

Benim İlkokul Öğretmenim Muzaffer İzgü idi, Aydın Lisesi’ndeki orta ve lise Türkçe/Edebiyat öğretmenlerim; İsmail Sevim, Ahmet Peker, Habip Cantez, Hülya Tekne, Beyhan Erdoğan, Prof. Dr. Şevket Toker idi.

Elleri ellerde öpülesi öğretmenlerimden aldığım bilgi birikimi ve güvene yaslanarak sayın vekillere derim ki:  Türkçe öğretmeninize zamandı kulak vermediğiz belli, bari emekli bir İngilizce öğretmene kulak verin: “Bu da sana kapak olsun” deyimi Anadolu Rumları aracılığıyla, yani İstanbullu Rum vatandaşlarının kullandığı  ‘Ellenika” denen Rumca aracılığıyla Türkçemize girmiştir.

Deyimin Rumcadaki aslı “Mama sta muni  kosta kapaki” şeklindedir.

Deyimde geçen sözcüklere gelince:  “Mama” anne, ‘Muni’ rahim,“kosta kapaki / kapak olsun” demektir.  “Muni kapaklıdiko” ve “Muni me efta kapakia!” sözlerinin  Türkçe karşılıklarını burada yazarsam Aydın sokaklarında alnı açık gezemem, öğrencilerimin yüzüne bakamam.

 Ama ipucu vermezsem karpuz gibi çatlarım göbeğimin ortasından “Senin ananın……..” ile başlayan küfür var ya, işte küfrün Rumcasıdır.

Buradaki ‘kapaki’ sandığınız gibi tencere kapağı değil, kitap kapağı hiç değildir.

 Benden bu kadar,  gerisi arif olana kalsın.

Sayın vekiller, bir tavsiyem daha var;  “Elinin körü” deyimini de kullanmayın, sakın ha!...

Elin gören, görmeyen yanı olmayacağına göre “Elinin körü” deyiminde işin içinde bir bit yeniği olduğu anlamış olman gerekirdi.

Bityeniği nerede mi?

Ehil (Ar.) sözcüğü sahip, yetkili, usta; bir yerde oturanlar/yaşayanlar, gûr / kûr (Fars.) mezar, ölenler, soy, sop demektir.

Alnına dayanan namlu gibi cahil, garip Anadolu insanına Arapça ve Farsça sözcükleri dayatırsanız olacağı buydu.  Zeki Anadolu insanı anlamadığı her sözcüğü bildiği bir başka sözcükle aynılaştırmış. Yani:  “Ehlinin gûru” şeklindeki deyimi ‘Elinin körü” diyerek  işin içinden çıkmıştır.

Şimdi gelelim deyimin gerçek anlamına: “Mezardakiler dâhil, senin soyunu sopunu nokta nokta edeyim” demektir.

Sağlıklı günlerde bir başka kültür yazımızla buluşmak dileğimle esen kalın.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.