Şiir; usun, yüreğin, inanın, emeğin, barışın, direncin, paylaşımın ve dahi özgür ruhun erkle(güç-baskı-zulüm) kavgasıdır. Sevgi barındırır içinde. Saygı, hoşgörü, direnç, aşk, kavga barındırır içinde bireysel çıkar gözetmeksizin evrensel varlık sevgisinde.
Genetik yatkınlığı yadsımadan üst zeka, yetkin dil, derin birikim, kıyısız emek ve sağlıklı iletişimle taçlandığında ancak "Şiir" tanımını alan bu özge - göksel değer; her kimin gönül bahçesinde varlık göstermişse onu "Şair" diye tanımlar. Yani bireyi şair yapan şiiridir.
Hâl böyle olunca hem erkten nemalanıp erke hizmet vererek hem de şair olma lüksü yoktur bir insanın.
Özgür, adil, barışık, eş değer varlık bilincinde bir toplumun tek ve gerçek mimarının şairler olduğunun farkındalığıyla erk, dünya kurulalı beri "Şiir" denen kutlu gücü bertaraf etme savaşı/çabası vermektedir.
Kimi zaman ödüllendirme (makam-mevki-paye vb) kimi zaman da cezalandırma yollarına başvurmuştur. (hapis-sürgün-darp-ateş- ölüm)
Bu nedenledir ki şair, ayrıksı yaradılışının sorumluluğu gereği, kaliteli yaşamın mimarlığına soyunup tanıklık yaptığı tarihin/çağın sanığı olma cesaretini de göstermek zorundadır.
Şair; cesur, özgür, adil, paylaşımcı, dildar, çalışkan, yılmaz, aşık ve savaşçı olmanın simgesel adıdır.
Şiirin kavgası, tam da bu noktada başlar şairle. Cinsiyetçi bir bakışla kendi aleyhine duvarlar ören şair, kadını şiiri yazılan, erkeği kadına şiir yazan konumuna getirip/dilleyip kilitler. Sorumluluktan kaçmada fırsat kollar gibi kadın da sözüm ona mahalle baskısı bahanesiyle varlığının şiirliliğini gözardı eder.
Kadın kendi şiirinden başlayarak aşkla yazması gereken şiiri yazmaz ve "Yazdırmıyorlar" riyakarlığında mağduru oynar.
Aslında şiirin ilk kavgası kadın şairlerledir. Allah'ın yaratırken kendisiyle ortakladığı kadın başlı başına bir şiirdir. Doğuran, üreten, bakan, besleyen, öğreten seven ve sevginin kaynağı kendisi olan kadın; ilk elden elma yeme ihtiyacını, erkeği öne sürmeden dala uzanarak koparıp yeme şeklinde giderme cesaretini göstermediği sürece şair konumuna gelemeyecek ve şiir doğuramayacaktır.
İpek tenini cırarak elma yemenin keyfini kendine yaşatacak kadın her şeyden önce. İçinde köklenen elmayı zeytinle aşlayacak ilmini öğrenerek gerekirse cinden melekten sorumluluğunu üstlenerek.
Emek emek aşk aşk döllediğini sevgi sevgi büyütecek. İlk elden eşitleyecek döllerini birbirine. Zeytin zeytinliğini incir incirliğini bilerek boy verecek göğe doğru ve şiirini yazacak evrenin.
Ancak o zaman evrilecek dünya cennete ve kurtulacak "Yalan" sıfatından.
Kadın ki başlı başına şiir zaten. Kendisini okumaya zaman ayırdığında sorumluluğunun büyüklüğünü farkedecek cinsiyet atfetmeden salt iyi insanı -sevecen, barışçıl, paylaşımcı, affedici, adil, hoşgörülü - yetiştirmedeki. Rahmindekine sahip çıkacak ki güvenlik duygusunu doğmadan önce hissedecek çocuk insan. Bu duygu ki öğrenmenin temel taşıdır iyiyi güzeli doğruyu.
Bu bilinçteki cesur kadınlardır ki ancak dünyayı şiir her dünyalıyı şair eyleyecek. Kavgası barış için olan, çabası eşit paylaşım için olan, yolu aşka giden, umudu insana dair olan.
Korkuyu korkutmuş kadınların kanatlarında uçacak şiir böylece ve hiçkimse kadınların sorunlarından söz etmeyecektir sorumluluklarını hakkıyla yerine getirdikleri için.
Selam olsun şiirle kavgasını bitirmiş şair kadınlara.
Bitmez şiirin şairle kavgası
doğana kadar şiirin hası,
dolmadan has şiirle
şairin gönül tası.