Sevgili okuyucular Bazı Sivil Toplum kuruluşlarınca Aydın’da Milli Merkez Yürütme Kurulu Paneli ve Kurultayı düzenlendi.
23 Şubat 2014 Pazar günü Aydın Kültür Merkezi, Hidayet Sayın Söyleşi salonunda yapılan panelin özü, yolsuzluğa kumpasa hayır,
Yurtseverlere özgürlük.
Kamuoyuna yapılan duyuruda ülkenin bugün içine düşürüldüğü bu çıkmazdan nasıl kurtulacağı hukuksuzluk ve yolsuzluk konulu panele SENİ De bekliyoruz deniyordu.
“Hukuksuzluklardan ve yolsuzluklardan çıkış yolu”
Konulu panelimize çağırıyoruz deniyordu.
Konuşmacı olarak Emekli Tümamiral TÜRKER ERTÜRK
Milli Merkez Genel Sekreteri, HALUK DURAL.
Marmara Üniversitesi ilahiyat fak. Önceki dekanı, Prof. DR. ZEKERİYA BEYAZ
Cumhuriyet hükümeti Önceki bakanı YAŞAR OKUYAN
Konuşmacı olarak katıldılar.
Oturumu avukat Sayın Erol Ertuğrul Yönetti.
Konuşmacılar, genelde ülkenin içine düşürüldüğü ağır bu buhranlı günlerin nedenlerini uzun uzun anlattılar. Bu iktidarın mutlaka sandıkta gitmesini yoksa ülkenin bir felakete doğru gittiğini ilerde doğacak zararların Ülkeyi uçuruma götüreceğini anlattılar.
Her konuşmacı, konuşmasının sonunda katılımcılara ve halkımıza “Mutlaka birleşmelerini, bir ilde eğer CHP öndeyse birleşerek ona oy verilmesini diğer bir ilde MHP veya diğer bir parti öndeyse oylarınızı o partilere verilmesini” söylediler.
Salonda bulunan İşçi partisi il yöneticisi ve Büyük şehir Belediye Başkan adayına baktım. Bu duruma ne diyecekler diye.
Bu değerli yöneticilerden bir tepki veya bir soru gelmedi.
Aydın’ımızdaki işçi Partisi yöneticilerini çok iyi tanıyorum. Hepside çok değerli ve bilinçli insanlar. İşçi Partisinin bu Ülkenin demokrasisine önemli katkıları olduğuna yürekten inanıyorum.
Ama bugün ülkem de Genel Kurmay Başkanlığı yapmış değerli bir komutan terör örgütü mensubu olduğu gerekçesi ile içerde yatıyorsa,
Yürekli komutan Engin Alan aynı sebeple tutukluysa,
İsviç’te’de Ermeni soykırım yalanını ayaklar altına alarak ülkemizin onurunu koruyan Doğu Perincek içerdeyse bizim birleşerek kazanmamızdan başka bir çaremiz var mı?
28.02.2014 günü televizyonlarda verilen haberde rüşvetçi Bakan çocukları ile Reza Zarrab’ın serbest bırakıldıkları haberleri verilmeye başlandı.
Anlayacağınız artık bunlar serbest. Zarab’a ait olduğu iddia edilen yeni bir ses kaydında,
Telefonla kendi adına rüşvet işlerini halleden Rüçhan Bayer isimli adamına
“Önemli birine verilecek hediyeden” söz ediyor. Anlaşılan bir saatten söz ediliyor.
Zarrab, istenen saati bir an önce alınarak “Hediye” edeceği önemli bir devlet büyüğüne ulaştırılmasını istiyor.
Dinlenen bu ses kayıtlarında çok onur kırıcı olan konuşmasın da:
“Orusbu ile memurun bahşisini önden verin” diyor.
Bu 700 bin liralık saatin kime verildiğini bütün halkımız biliyor.
Düşünebiliyor musunuz bu ülkeyi yönetenlerin Zarrab denen adam için
“Adalet yerini buldu” demeleri çok düşündürücü değil mi?
Zarrab’ın Orusbu diye aşağıladığı, daha namusludur.
Onlar vatanı ve milleti değil, kendilerini satıyor.
Evet, bakan çocukları ve Zarrab hapisten çıktılar,
Ama insan içine nasıl çıkacaklar.
Yurtseverler düzmece raporlar ve belgelerle beş altı yıl içerde yatarken Türk Halkının gözleri önünde hırsızlık dolarları ve Eroları ortaya saçılırken onlar serbest. Bu ülke için canını veren yurtseverler içerde.
Bunlarda Allah korkusu yok. Milleti din, iman ve Allah’la aldatıyorlar ve soygun düzenlerine devam ediyorlar.
Gandi “Kin, utanç ve korkunun olduğu yerde Allah ortaya çıkmaz” der.
Bunlar bir hırka bir lokma deyip geldiler.
Her fırsatta konuşmalarında “Hortumları kestik, yolsuzluklara, hırsızlıklara damardan girdik” diyenlerin damarlarına yolsuzluğun böylesine girebileceğini kim düşünebilir.
Hırsızlık, yolsuzluk, vurgunculuk kasetleri nedeni ile ortaya çıkan gerilim Türkiye’yi yeni bir krize daha mı götürüyor?
17 yıl önce 28 Şubat postmedern darbeden daha beteri bu günlerde olmadı mı?
Halkımızın temiz din duyguları siyasete malzeme yapılmıyor mu?
Müslüman görünümlü şarlatanlar esip gürlüyor bağırıp çağırıyorlar mı?
Sayın Cumhurbaşkanı Internet yasası ile HSYK yasalarını hiç tereddüt etmeden onayladı.
Sayın Sabahattin Önkibar’ın 28.02.2014 günlü Aydınlık gazetesinde ki yazısında Cumhurbaşkanı Sayın Gül hakkında aynen şunları yazıyor.
GÜL’DEN ŞİKÂYET ETMEYE HAKKI OLMAYANLAR?
Vay efendim Abdullah Gül internet yasasını nasıl imzalarmış!
Vay efendim HSYK’yı nasıl onaylarmış.
Tekrar edip yazacağım, buna feveran etmeye herkesin hakkı olabilir ama Sayın Devlet Bahçeli’nin olamaz.
Öyle çünkü Abdullah Gül onun sayesinde cumhurbaşkanıdır.
O Meclis’e gireceğiz demese Gül aday bile dahi olamayacaktı.
Dolayısı ile bugünkü Türkiye tablosunda Devlet Bahçeli birinci derecede sorumluluk sahibidir.
Sakın böyle yapacağını nereden bilecekti demeyin!
Abdullah Gül’ün Türklük kavramına meydan okuması 1990’lı yıllarda başlamıştı yani kimliği netti!
Sadece Bahçeli değil, Gül’ü güya demokrat gören ve ona methiyeler düzen sözde liberaller de aynı derecede sorumludurlar.
Bakın Aristo seneler ötesinden (M.Ö.384-M.Ö.322) diyor ki:
“En önemli kişiler elden geldiğince alçatarak ve işleri en iyi anlayanları devletten uzaklaştırmak; halkın dernek kurmasını, şenlik yapmasını, okuyup öğrenmesini, önlemek ruhu yükselten ve insana güvenlik veren her şeyi engellemek; okula gitmelerini, toplanıp eğlenmelerini, yasak etmek; insanlar arasındaki ilişkiler onlara güven verdiği için, yurttaşların birbirleriyle düşüp kalkmasını önlemek amacıyla her çareye başvurmak; gece gündüz sokaklarda devriyeler gezdirip kapıları dinlettirmek, herkesin mahrem hayatını açığa vurmak; her yerde casuslar bulundurmak; yapılan ve söylenen her şeyi öğrenmek için insanlar böylece yavaş yavaş köleliğe alışırlar.”
Ama hiçbir suç cezasız kalmaz. Mutlaka ya yasal olarak ya da takdiri ilahi bunun hesabını sorar.
Bakın Yunus Emre Ne diyor;
Olsun be aldırma yaradan yardır…
Sanma ki zalimin ettiği kardır.
Mazlumun ahi indirir Şahı…
Her şeyin bir vakti vardır.
Haksızlığa, yalana, vurguna, soyguna, sahtekârlığa ve vurdumduymazlığa tepkisiz kalanlar asla iyi niyetli olamazlar.