Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Sayın okuyucular İstanbul’da neredeyse bir haftadır süren Gezi parkı eyleminde çok canlar yandı. Birçok vatandaşımıza biber gazı ve gaz bombası atılarak yaralanmalara ve hastalanmalarına neden oldular. Binlerce vatandaşın mağdur olmasına rağmen hiç geri adım atmayarak haklı eylemlerine devam ettiler ve kazandılar. Bundan sonra Gezi Parkından ağaçlar sökülmeyecek ve alan olduğu gibi kalacak. Ama Sayın Başbakan, “biz orayı ister AVM yaparız ister belediye müzesi yaparız buna hiç kimse karışamaz” diyor.
Sayın Başbakan iktidara geldiği günden beri yaptığı söylem ve eylemleri ile ülkeyi ve halkı germeye neredeyse halkı yok sayarak kendi kafasına göre ülkeyi yönetmeye çalışmıştır.
Yakın zamanda Irak saldırısında Türkiye dâhil bölgemiz ulusal devletlerini Etnik-mezhep açısından bölmeye ve parçalamaya çalışılıyor. "Savaşa karşıyız ama Saddam’a’ da karşıyız, savaşa karşıyız ama Kaddafiye’ de karşıyız. Savaşa karşıyız ama Esad’ da karşıyız" diyen bu iktidar bir ufuksuzluğun inançsızlığın içerisine düşmüştür.
Hükümetin bu tutumu, aslında emperyalist maksatlarla savaşları açıkça desteklemekten çok daha tehlikelidir.
Ülkenin bütünlüğü tıpkı Suriye’de gibi aynı Atlantik eksenli sömürgeci düşman saldırısına uğrayan bir savaşta tarafız.
Mülteci kılığına bürünüp batı güdümlü binlerce bozguncuyu silahlandırıp Suriye’ye gönderen hükümet, ayrıca akil adamlar adı altında dolaşan ve halk tarafından asla kabul görmeyen bu sözde akiller aslında barış adamı değil barış adamı kılığına girmiş olumsuz fikirsiz ve iktidar yanlısı insanlardır.
Bilimsel olmayan herhangi bir düşünce, yöneticilik yapmaya başlarsa kaçınılmaz olarak faşizme dönüşüm başlar.
Bu gün ki iktidar kutsal dini siyasete alet ederek resmen yaptıkları icraatları dini kisve yaratmaya çalışıyor. Bu da Ülkeye çok büyük zararlar veriyor.
Eğer bir din kişisel inanç olarak kalırsa o sadece o kişiyi bağlar.
Ama din eksenli bir kafayla ülkeyi yönetmeye kalkarsan bunu adı faşizm olur.
Çünkü bu durumun sorgulanması, kuşku duyulması, tartışmaya, eleştiriye irdelenmeye her zaman kapalıdır.
Her gün her geçen an faşizm baskısından insanlarımız mengene gibi biraz daha sıkıştırılmaktadır. Bu nereye kadar devam eder?
Boğulana ya da isyan edene kadar.
Bu iktidar bu çağda 4 artı 4 artı 4 ile eğitimi dincilerin emrine verdi. Taptaze küçük beyinler herhangi bir dinsel inancın doğmaları ile doldurulup karartmak hem o yavrulara hem de ülkeye yapılan en büyük kötülük olmuştur.
Ülke’de eğitim için okul sayısı ile cami sayısının karşılaştırıldığında veya hastane sayısı ile cami ve mescit sayısını karşılaştırıldığında çarpıtıcı gerçekler ortaya çıkar.
Ülkemde doktor sayısı ile imam ve hoca sayısı karşılaştığında acı gerçek de görülür. Bu nedenlerle ülkemin bilime ve müspet ilime ne kadar uzak olduğu anlaşılır.
Mao Zedong bir konuşmasında şunları söylüyor:
“Bir ülke de sık sık dinden ve tanrıdan bahsediliyorsa, ya malınıza ya da canınıza kasıt vardır” doğru değil mi?
Yine dinci diktatörlük yargının ve karşı koymayan ve koyamayan herkesin suç ortaklığı ile bunu yapmayı başardı.
Alkol yasağı bunu izleyen ikinci adım olmuştur.
Erzurum Kültür ve Turizm il müdürü olduğum 2002 yılında değerli valim Mustafa Malay’a basın toplantısında gazeteciler bir soru yönettiler. “Sayın valim ilhanlılar tarafından yapılan Çifte minareli medrese’de her gece sarhoşlar içki içiyorlar. Orası neredeyse sarhoşların yatağı haline geldi. Şişe kırıklarından sarhoşların mekân tutmasından güzelim yapı mahvoluyor” diye...
Sayın Vali hemen oraya bir polis kulübesi koyarak medreseyi koruma altına aldı. Mutaassıplığı ile tanınan Erzurum’da neredeyse her gün her gece bir köşe başında içki içenlere ben şahsen çok rastladım.
Şunu demek istiyorum yasaklarla bir ülke yönetilemez. Her zaman Etkiye tepki olur.
Bu nedenle Ülke çıkarlarına ve insan haklarına aykırı olan bir yasa hukuksal bir değer taşımaz
Bu alkol yasağı daha çok sahil kentlerinde Turizme açık olan bölgelerin İstanbul, İzmir, Antalya gibi turizm kentleri bundan çok büyük bir şekilde etkilenecektir.
Polis devleti olmaya doğru atılan her adım bardağı taşırmaktadır. Toplumun değer yargılarını hiçe sayarak yönetmeye çalışırsanız olacağı budur.
Suçu sadece işine gitmek olan hanımlara masum insanlara polisin şiddet uygulaması ve biber gazı sıkması ayrıca gaz bombası atması kadar vahşet olamaz. Bu biber gazı ve gaz bombalarından yaralanan ve etkilenen masum halkta isyan etme durumuna gelmiştir.
Gezi parkında olan ağaçların sökülmelerine aydınlar halk ve sanatçılar karşı çıkıyorlar ağaçları sökmeyin burasını İstanbul halkına bırakınız diyor. Ama Sayın Başbakan Nuh diyor peygamber demiyor “Hayır orayı ben AVM yapacağım” diyor.
Bunlar işine geldiğinde dinci dindar işine gelmediği zaman zorba.
Eğer dindarlarsa peygamberin buyruğunu yaparlar ne diyor peygamber
“Kıyametin koptuğunu görsen de elindeki fidanı dik”
Recep Tayip Erdoğan ne diyor:
“Kıyamet kopsa da o ağaçlar sökülecek.”
İşte halkın gücü sizi dinlemedi kükremiş bir sel gibi bendini yıkıp geçti.
Sen Cumhuriyet bayramı ile alay et, 23 Nisan ve 19 Mayısı bayramdan sayma
Sen Cumhuriyetin bütün kurumlarını altını üstüne getirmeye çalış.
Sen Atatürk gibi Osmanlı Devletinin küllerinden bir Cumhuriyet kuran yüce insana iki sarhoş de.
Sen yurtsever komutanları basit bahane ve gizli tanıklarla yalan yanlış içeri tık.
Sen devletin üniter yapısını ve anayasada değişmez kuralları PKK ile pazarlık konusu yap.
Sen cumhuriyet döneminde yapılan kurumları tek tek yabancılara peşkeş çek.
Daha sayamadığım kadar ülkeye zararın olsun sonrada bu halk oturup seyretsin. Olur mu?
Bir gün bu halkın sabrının taşacağını anlaman lazımdı. Dün olduğu gibi
Şair ne diyor.
Sesime kulak ver gülüm,
Tutsaklıktan yeğdir ölüm.
Nerde vardır böyle zülüm,
Çaresi isyan olmuştur.
Artık köşe taşı yerinden oynamıştır.
Her zaman etkiye tepki olmuştur ve de olacaktır.