Son bir aydır toplumu/kamuoyunu meşgul eden ve iki kişinin bir araya geldiği zaman bile konuştukları bir konu var.
Bir ay öncesi 22 Ekim günü TBMM Gurup Konuşmasında Sayın Dr. Devlet BAHÇELİ çoğu kişi tarafından yadırganan, gözleri ile görüp kulağı ile dinlemese “Sayın Bahçeli böyle bir laf etmez, sen yalan söylüyorsun” diyebileceği cümleleri kurdu ve bizde ekrandan izledik.
Gerçekten Sayın Bahçeli ne yapmak istedi?
Kimine göre Sayın Bahçeli’nin bir bildiği vardı. Memleketin bekası için elbette böyle şaşırtıcı söylemlerde bulunabilirdi.
Kimine göre ise ülke de her şey kötüye gidiyor, denizde kum bitti, denize düşen yılana sarılır misali ne yaptığını bilmiyor bütün tuşlara birlikte basıyordu.
Esasında Sayın Bahçeli bu ülkenin siyasal ikliminde, kritik zamanlarda kritik hamleler yaparak ülkede siyaseti dizayn eden önemli bir şahsiyettir. Duayen bir kişiliğe haizdir. Futbol maçı yorumcularının kullandığı “maçın kırılma noktası” tabirini tabir caizse siyasal arenada yaptığı hamleler ile yaşatan kişidir.
Bilindiği ya da anımsanacağı üzere 2002 yılında 3 Kasım da Seçim yapalım diyerek çıkış yapan ve kendisinin de dâhil olduğu koalisyona büyük bir şok yaşatarak sonunu getirmiş ve istediği tarihte yani 3 Kasımda seçimleri yaptırmıştır. Başta kendi partisi olmak üzere tüm sağ partiler barajı geçememiş ve yeni kurulan 6 aylık mevcut iktidar partisi büyük çoğunlukla iktidara gelmiş ve hala da iktidardadır.
Erzurum’da seçim meydanında fırlattığı, Sayın Derviş oğlunun kargo vasıtasıyla yolladığı, kargodan gelince makam odasında üzerinde İyi Parti yazan torbayı astığı ipten söz bile etmiyorum. Muhtemelen Kendisinin bizatihi Sayın Özgür ÖZEL’ e söylediği gibi “siyaseten” olabilecek eylemler olduğunu varsayıyorum.
Ben Sayın Bahçeli’nin siyaset sahnesinde bu eylem ve söylemleri hangi saik ve maksatla yaptığını bilmiyorum. Bilmem de imkânsız, o kadar siyasal öngörüm yok ve siyasiler kadar IQ ya da hiç sahip değilim.
Ancak kesinlikle bildiğim iki husus var;
Bunlardan ilki Sayın Bahçeli’nin ortalama %10 luk bir oy ile iktidara yakınlaşarak, iktidarın her girişimini koşulsuz destekleyen adeta onun gizli ortağı olduğu, sorumluluğunun da bulunmadığıdır.
Bu sorumsuz ortaklığı ve vasati %10 luk bir oy potansiyeli ile iktidar nimetlerinden yandaşlarını yararlandırdığı ortadadır. Bilindiği üzere kamu kurumu istihdamlarında mevcut iktidar partisinden sonra en büyük referans Bahçelinin partisine ve arka bahçesi konumunda olan ocak ile irtibattır.
Özellikle yargı ve emniyette belli ölçüde kadrolaştığı, güvenlik alanlarında özel Güvenlik ve bekçilik statüsünde çalışanların, fakir aile çocukları olduğu için orduda uzatmalı asker olan uzman çavuş ve erlerin Bahçeli yandaşı olduğu muayyen yerlerin referansı istihdam edildikleri bilinen bir gerçektir. İktidar partisi yandaşlarının ise daha kaymaklı ve risksiz alanlarda kadrolaştıkları da ayrı bir gerçektir. Çünkü varsıl ve nüfuzlu aile çocuklarının askere gitmemeleri için bedelli askerlik müessesi istihdam edilmiştir.
Yandaşlarını sorumsuz bir iktidar ortağı olarak mutlu eden ve onlara istihdam sağlayan bir lideri eleştirmek haddimiz olmayıp siyasetin böyle yorumlanıp yaşandığı bir ülkede sadece takdire şayandır.
Buna karşın bir asırlık ömre haiz müzminleşmiş ana muhalefet üyesi ve yandaşı olmak bu tür imkânlara cevaz vermediği de ortadadır.
Bildiğim ikinci husus ise;
Sayın Bahçelinin Mecliste çoğu kişiyi şok eden konuşmasındaki daveti, iktidar bloğu dışında herhangi bir vekil yapmış olsaydı, neler mi olurdu?
Anında iktidar ve yanaşma ortağı vekilleri toplanıp o hatibin dokunulmazlığını kaldırırdı. Yine anında savcılar soruşturma açar ve polisler ters kelepçe ile hakim karşısına çıkarırdı. O vekil geceyi de ceza evinde geçirirdi.
Sonraki gün yazılı ve görsel medyaya bu olay konu olurdu. Olayı eleştiren ve destekleyen açıklamalara Sayın Adalet Bakanı da dahil olup “Ülkede bağımsız ve tarafsız bir yargı vardır, bekleyip görelim” mealinde yapacağı bir açıklamaya bazı kesimler “dünyanın en kısa ve en komik fıkrası” diye nitelendirip gülseler de ben Sayın Bakanın açıklamalarını doğru bulurdum.
Çünkü öyle olduğuna ve öyle olması gerektiğine ziyadesiyle inananlardanım.