Gönül iklimine düşünce dördüncü cemre, ten vatanının iklimi değişiyor. Üçüncü gözle görünce her yanı, yaz gelmiş, kış gelmiş fark etmiyor.
Kim demişse yılın üç yüz altmış beş gün olduğunu, yalan söylemiş. Yıl içinde yılların saklı olduğunu görememiş. Dördüncü cemrenin vakte hükmettiğini bilememiş. Dördüncü cemre ile üçüncü gözün açıldığından bihaber yaşamış demek ki.
Dördüncü cemreyle beraber, beşinci mevsimi yaşayanlar var. O beşinci mevsim ki; anlatmakla bitmez. Gözyaşlarında yağmur saklı. Gönül toprağında güller yetişir. Güllerin beraberinde zambaklar. Güneşi bambaşka aydınlatır etrafı. Gecesinde; yağmur tanesinin güle yansıyan ışığı vardır.
O beşinci mevsimi yaşayanlarda; hilalin boynunu büküşü gibi mahsûn bir duruş vardır. Günebakanların edası, bülbüllerin sedası saklıdır hallerinde.
Bu mevsimde karanlık yok. Bu mevsimde yorgunluk yok. Oksijene can katacak hava saklı içinde. Bu mevsim bambaşka, bu mevsimde ulaşılır gerçek aşka. Zira aşk adamı yormaz. Cana can katar.
Dört mevsimde yalan var, karanlık var, yorgunluk var, durgunluk var. Dört mevsimi yaşayanlarda son var. Beşinci mevsimde sonsuzluk var.
Dört mevsimi yaşayanda hırs var, ihtiras var. Bir adım ilerisi akan kan var. Beşinci mevsimi yaşayan, kandan elbise bile giyse, yüreğinde daima atan bir can var. Zira çarpan yürek cana can katar.
Beşinci mevsim; hilm rüzgârlarını estirir. Edep polenlerini dağıtır uğradığı her yere. Muhabbet damlacıklarını sele çevirir. Renkleri hep açıktır. Siyah, sadece ayıpları örtmekte kullanılır.
Dört mevsimin en zirve bir dağı olmaktansa, beşinci mevsimin bir tozu olmayı isterim. Dört mevsimin çağlayan bir suyu olmaktansa beşinci mevsimin közü olmayı isterim.
Allahım, kalbimize dördüncü cemreyi düşür.