Yüzyılın en tartışmalı ve şaibeli halkın tatmin olmadığı bir seçimin ardından hemen hemen her yerde itirazlar ve sonrasında meclisler netleşti. Kimi yerlerde Seçim kurulları seçimi iptal etti. Bazı yerlerde de incelemeler hala sürmekte. Seçim sonuçları üzerindeki tartışmalar, belediye başkanlıklarını hangi partinin kazandığı üzerine odaklandı. Oysa belediye başkanlığı seçiminden daha ziyade meclislerinin oluşumu daha önemliydi. Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi itirazlarla yeniden yapılan sayımlarla CHP lehinde artarak kesinleşti.. Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP adayı Özlem Çerçioğlu %43 lük bir ezici oy üstünlüğü ile kazandı. Büyük şehir meclisinde CHP 38 meclis üyeliği kazandı ama meclis çoğunluğu AKP, MHP ve DSP ’lilerden oluşuyor. AKP 23, MHP 19 DSP 1 meclis üyeliği ile 43 meclis üyeliği aldı. Aslında AKP bu sonucun hazırlığını çoktan yapmıştı. Aralık 2013’te çıkarılan 6360 sayılı Yasa’nın sonuçlarından biride bu gariplik oldu. AKP’nin Türkiye genelinde oyunun düşmesi pek işe yaramadığı gibi kırsaldan gelen destekle kimi büyükşehirlerde egemenliği pekişti.
Meclis çoğunluğuna sahip olamayan bütün Belediye başkanlarını zor günler bekliyor. 2009 yılından beri uyumlu çalışan Aydın belediyesi meclisi seçimlere 6 ay kala karşılıklı dikleşmelerle çalışamaz duruma gelmiş. Yasal olarak zorunlu görevlerini bile yerine getirememiştir. 2014 yılına Aydın Belediyesi bütçesiz girmiştir. Karşılıklı restleşmelerle Aydın hizmet alamayarak kaybetmiştir. Meclis çoğunluğunu arkasına alamayan bir belediye başkanının, ilkeleri doğrultusunda kenti yönetebilmesine neredeyse imkansız. Melih Gökçek’in söylediği gibi belediye başkanları meclis kararlarıyla görevden alınamıyor ama kıskaca alınarak AKP’nin memuru durumuna düşürülmesinin önünde hiçbir engel yok. Eskiden her seçime Turgut Özal kendince en yararlı olacağını düşündüğü seçim sistemiyle girerdi. Şimdide o günler geri gelmiş durumda.
Belediyeler Yasası’na göre kentin öncelikleri, stratejik planlarla belirleniyor ve belediye meclislerince onaylanıyor. Bütçeler, stratejik planlara uygun hazırlanmak zorunda. Zaten bütçeler de mecliste onaylanıyor. Ödenek verilmeyen hizmet kalemleri için tek kuruş harcayamıyorsunuz. Bunun yanı sıra bütçede kurumsal kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyleri arasında aktarma yapılması da meclis onayına bağlı. Belediyenin parası olsa bile zabıta müdürlüğünden fen işlerine ödenek aktarmanız için meclisin onayına başvurmak zorundasınız. Bütçe uygulama sonuçları, yasalardaki adıyla kesin hesaplar da meclislerde onaylanıyor. Reddedilirse başkan aklanmamış oluyor. İmar planları; taşınmaz satın alınması, satılması; belediye şirketlerinin özelleştirilmesi belediye meclislerinin yetkisinde. Belediye başkanı ne görüşte olursa olsun, bu kararları uygulamakla yükümlü. Hukuka uygun görmediği kararları yeniden görüşülmek üzere meclise göndermek ve idari yargıya başvurmak dışında bir seçeneği yok. Meclise gönderdiği kararlar üye tamsayısının salt çoğunluğuyla kabul edilirse kesinleşiyor ve mülki amire gönderiliyor. İsterse mülki amir de yargıya başvurabiliyor ama AKP bürokratının bu yolu seçmeyeceği bir yana, yargı yolunun ne denli etkili bir yöntem olduğunu hepimiz biliyoruz.
Büyükşehir belediye encümenleri, belediyelerin yürütme organı işlevi görüyor. Ayrıca taşınmaz satılması gibi belediye gelirlerini ilgilendiren konularda ihale komisyonu olarak çalışıyor. Büyükşehir belediye başkanının başkanlığında görev yapıyor ama 5 üyesini kendi üyeleri arasından meclis seçiyor. Bu kurulda belediye bürokratlarının Muhalefet partili üyelerin isteklerine duyarlı olmaları için pek çok neden var.
Belediyeler, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim Yasası’yla öngörülen kuralların yanı sıra meclislerce oluşturulan denetim komisyonlarınca da denetleniyor. Belediyenin, böyle bir kurul eliyle denetlenmesi ilk bakışta demokratik bir yöntem gibi görülüyorsa da, AKP’nin uygulamalarına geçmişine baktığımızda nasıl kullanılacağı konusunda çok sayıda örnekle karşılaşacağımız açık.
Muhalefet desteksiz Büyükşehir belediye başkanlarının durumunun oldukça zor olduğu görülüyor. Önlerinde üç seçenek var. En kolay ve kestirme yol teslim olmak. Böylelikle kent, “barış ve huzur içinde” yönetilir. İkincisi, belirli konularda uzlaşma arayışlarına girişmek. Bir bölgedeki yapı yoğunluğunu artırmak karşılığında, bir başka yerde, daha olumlu önerileri kabul ettirme beklentisine girerseniz bu yolu seçmiş olursunuz. Üçüncü ve en zor olanı ise kentinin Kanaat Önderlerinin, STK Meslek Odalarının vereceği güçlü destekle meclisler üzerinde baskı oluşturmak. Biz Türkiye’nin en örgütlü ili olarak kentimizin menfaatleri doğrultusunda Meclis toplantılarında her zaman yerimizi alarak gerekli tepki ve duyarlılığı göstereceğiz.