İnsanlık yerleşik düzene topluca geçtiği tarihten itibaren kentsel yaşam başlamıştır. Kentleşme insanlık ve medeniyet tarihi demektir. Başka bir deyişle kent olmadan medeniyet olmaz. Kentsel yaşam bir medeniyet serüvenidir. Menderes vadisi, tarih boyunca yeryüzünde hiçbir başka yerleşme alanına nasip olmayan bir kentler vadisidir. Tralles, Alinda, Alabanda, Gerga, Labranda, Efes, Milet, Priene, Magnesia, Nysa, Afrodisias… vb. onlarca kent; 2 bin 500-3 bin yıllık bilinen tarihleri olan kentlerimizdir. Bu kentlerin siyasal, toplumsal ve kültürel yaşamı bu gün bile gizemini korumaktadır. Yeni keşifler ve yeni icatlarla birlikte sanayileşmenin gelişmesi Avrupa’da kentleşme sürecini hızlandırmış; batı medeniyetinin bugünkü kentlerini ve kent kültürünü meydana getirmiştir.
Kentler tarihsel, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ilişkilerin yoğun bir şekilde yaşandığı toplumsal mekânlardır. Her kent kendi dokusunu, kendi belleğini, kendi kimliğini kendisi oluşturur. Tarih geçmişin değerlerini kent kimliği ve belleği içinde bize sunar. Her kentin farklı bir hafızası vardır. Kentsel hafızasını yitirmiş toplumlar kentsel kimliğine yabancılaşmış; başkalaştırılmış toplumlardır. Kentsel bilinç kişide siyasal ve hukuk olgusunu hayata geçirir. Kentsel siyasal otorite ve hukuk sistemi kentsel yaşamın olmazsa olmazlarındandır. Ancak kentin kentsel kimliği ile hemşerilerin hakları siyasi otoritenin de üstünde olup; kentsel hukukun belirleyici asli unsurlarıdır.
Aydın kent olarak Kurtuluş Savaşı’nda işgalcilerin zulmüne uğramış mazlum mağdur bir kenttir. Cumhuriyetin ilanıyla yeniden doğmuş imar ve ihya edilmeye çalışılmıştır. Kültürel, tarihi kimliği yerle bir edilen kentin imarı uzun yıllar almış yeniden ihyası da çarpık kentleşme mağduru olmuştur. Modern kent anlayışından uzak yapılaşma geçmiş 30 yılda Kurtuluş ve Güzelhisar mahallelerini yapsatçıların yağmalamasına bırakılmıştır. Günümüzde aynı imar yanlışı Orta Mahalle’de yaşanmış hiçbir kent anlayışına sığmayan imar anlayışı toplumsal sorunları beraberinde getirmiş o mekânları gecekondulaşmadan daha kötü yaşam koşullarını kabule zorlamıştır.
Bu durumun daha fazla devamına izin verenler tarih huzurunda kente yaptıkları haksızlığın sorumsuzluğun, hesabını vereceklerdir.