Aydın bilgili, tecrübeli, kültürlü kişi demektir. Aydın olmak ve bilgili olmak içinde okumak gerekir. Okumak bilgi arayışıdır. Okuyan, bilgili insan kendisindeki farkı görür, fikri dünyası ve ufku gelişir. Okuyan insan iyi ve sağlıklı düşünür, hızlı kararlar alır. Okumak insanın beyin ve zekasını, anlayışını ve tecrübelerini artırır, kişilik gelişimine katkı sağlar. Okuyan insanın başarı zevki artar, toplumsal ilişkileri gelişir, hayatı ve gerçekleri daha iyi anlar. Okuyan insan aydınlanan, bilgilenen insandır. Okuyan insan aydın insandır.
Okumayı sevdirmek için de insanlarımıza kitap okuma alışkanlığı ve kitap okuma sevgisi verilmelidir. Kitaplar düşünce ve bilgileri, inanç ve duyguları aktaran ve yayan, ilim, kültür ve sanatın insanlara dünya ölçüsünde paylaşılmasına yardımcı olan vasıtalardır. Kitaplar aynı zamanda bir milletin fikir ve kültür hazinelerini geçmişten bugüne taşıyan varlıklar olup milletlerin ilim ve fikir dünyasına açılan bilgi kapılarıdır.
Okumak Allah’ın emridir. Kuran’ımız ilk olarak “Oku” emri ile inmeye başlamıştır. Alak Suresi 1.Ayette “Oku O yaratan Rabbinin adıyla oku” denilmektedir. Hz. Peygamberimiz de“Faydalı olan ilim müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.” “İlim Çin’de de olsa alınız.” demiştir. Hz. Ali efendimiz ise “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” demektedir. Allah katında bilgi ve bilgili iman daha makbuldür.
Türk tarihinde de Han, Hakan ve Padişahlarımızın okumaya, kitaba ve ilme büyük önem verdiklerini görüyoruz. Kültür ve medeniyet hizmeti için okumaya, kitaba, ilme ve alimlere çok değer vermişler, medreseler kurmuşlar, bir yandan da ilmi koruyarak yükseltmiş ve yaymışlar, bir taraftan da bu medreselerden irfan ve kültür ordusu yetiştirmişlerdir.
Selçuklular zamanında özellikle Sultan Alparslan, Melikşah, Sencer, Baybars ve Vezir Nizam-ül Mülk döneminde okumaya, ilim ve tahsile çok önem verilmiş, tahsilin, eğitim ve öğretimin ilim ocağı olan medreselerde ücretsiz yapılması için de vakıflar kurulmuştur.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın okumaya, kitaba karşı, çok fazla merakının olduğunu görüyoruz. İstanbul’un fethinden sonra zengin bir kütüphanesi vardı. Yavuz Sultan Selim Han ise, okumaya o kadar meraklıydı ki, savaşa gidiş dönüşlerinde seyyar kütüphanesi yanında bulunuyordu. Kanuni Sultan Süleyman da okumaya, ilim ve alimlere çok değer verir, alimlere danışmadan bir iş yapmazdı. Atatürk de okumaya, kitaba çok düşkündü. Ömrünün yarısı savaşlarda geçtiği halde 1800 kitap okumuş, iki yüz bin satırın altını çizmişti.
Ata büyüklerimiz okumaya, kitaba, bilgiye, ilim ve kültüre bu kadar alakalı ve düşkünlerken, bizler neden kitap okumuyoruz ve kitap okumayı sevmiyoruz? İnsan için en etkili öğrenme yolu okumaktır. Okumak bilgili olmaktır. Aydın olmaktır.
Ancak teknoloji insanımızı esir aldı. Televizyon, bilgisayar ve cep telefonlarının insanımıza, özellikle gençlerimize müdahalesi, uyuşturucu şekilde bilgi körlüğüne, kirliliğine derin bir halde nüfuz etmektedir. Gençler evlerde kalabalıklar arasında yalnızlaştı. Karı koca, evlat-baba-anne, arkadaş, dost, komşu, akraba, herkes ziyarete, sohbete, bir çift güzel söze hasret kaldı. Evlerde insanlar ancak reklam arasında yaşıyorlar, birbirinden kopuk haldeler.
Bugünkü gençlerin çoğu mektepli işsizler. Diplomalı sayısı arttıkça diplomanın değeri kalmadı. Türk eğitim sistemi, sınav sistemi olmuş. Ezberci ve test de dayalı bir sistem. Hazır bilgi sunuluyor, kişi okumuyor. Kalıcı ve lazım bilgi sunulmuyor. Hedefleri üniversite imtihanına, üniversite diplomasına kilitlenmiş bir eğitim hayatı ve sistemi var. Okumaya, bilgili, eğitimli insan yetiştirmeye dayalı bir program, amaç ve ideal yok.
Avrupa’da, Amerika’da insanlar, gençler bilgilidir. Niçin bilgilidir? Çünkü onlar eğitimlidir. Bizimkiler ise öğretimlidir. İngiliz, Amerikan, Rus, İsveçli, Alman, Japon, Fransız uçakta, trende, vapurda, parkta, deniz kenarında, tatilde, istirahat de kitap okur ve kitap okurken görürsün. Bizde böyle bir okuma hayatı, geleneği var mı, yok. Onlar devamlı okuyor, bilgisini, görgüsünü devamlı yeniliyor, artırıyor. Bizim insanımız ise, bilgisine, fikrine, düşüncesine ne kadar okuyarak, ne kadar zenginlik katmaktadır?
Avrupa’da birçok devletlerde en ufak semtlerde dahi küçük kütüphane odaları kurulmuş, hizmet halkın ayağına götürülmüştür. Kütüphaneleri, dekor, tefriş, görüntü, mimari estetik, yönünden çekici, ferah, aydınlık, çiçek ve bitkilerle dolu şekilde, huzurlu kitap okuma zevk ve isteği verici şekilde dizayn ve düzenleme yapılmıştır.
Almanya halkı telefon kulübelerini kitaplıklara dönüştürmüş, okuması için bir kitap alıyor, okunması için bir kitap bırakıyor. Elbette okuyan Alman, Japon halkı kalkınır.
Hacı Bektaş Veli “İlmin aydınlığında yürümeyen karanlıktadır” demektedir.
Mevlana Hazretleri ise, bilgiyle ilgili üç temel esastan bahsetmektedir. Okumak, düşünmek ve üretmek.” Bilgi güçtür, güçlü olan kazanır.
Türkiye İstatistik Kurumuna göre Türkiye’de kitap, ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235 sırada yer almaktadır. Ancak gün içerisinde insanlarımız ortalama 5 saat televizyon seyretmektedir. Kitap okumaya ise yılda sadece 6 saat vakit ayırıyoruz. Yapılan araştırmalarda, ortalama altmış senelik bir ömürde, kişinin on yılı televizyon başında geçmektedir. Kütüphane sayımız 1434 iken, kahvehane sayımız altı yüz bin civarındadır.
Dünyada ders kitapları hariç bir yılda basılan kitap sayısı: ABD 72000, Almanya 65000, Rusya 58000, İngiltere 48000, Japonya 42000, Brezilya 13000, biz de ise 6031’dir.
Anneler, babalar, öğretmenler, belediye başkanlarımız, valilerimiz, milli eğitim ve kültür bakanımız, başbakanımız, cumhurbaşkanımız büyükler olarak sizlere büyük görevler düşmektedir. Gençler yaş çubuk gibidir. Ağaç yaşken eğilir. Çocuklarımıza, gençlerimize kitap okumayı, kitabı, cazip hale getirelim. Kitap okumaya teşvik edelim. Onlara alanlar, imkanlar, programlar, düzenlemeler, kampanyalar yaparak kitap okumalarına yardımcı olalım.
Çin atasözünde “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan pirinç ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir” demektedir. Hz. Ali efendimiz ise “Çocuklarınızı geleceğe göre yetiştiriniz. Çünkü onlar sizin devriniz için değil, sonraki devirler için yaratıldılar” demiştir.
Düşünür Ovidius “Gençlerini kitapla beslemeyen milletlerin sonu acıdır” diyor.
Hz. Peygamberimiz “İlmi beşikten mezara kadar tahsil ediniz.”“İlim öğrenmek kadın-erkek herkese farzdır.”diyor. Okumalıyız ve okutmalıyız faydalı işler yapan, hayırlı eserler bırakan, çocuklar yetiştirmeliyiz. Yavrularımız: Bir sevgi tohumudur ekmesini bilene, Bir meyve fidanıdır dikmesini bilene, Bir umut ışığıdır yakmasını bilene.
Düşünür Çiçero: “Zeka tıpkı bir tarla gibi ekilmeye, bakılmaya muhtaçtır” derken, Aristoles :” Gençlerin yetişmesine önem ver, çünkü bu yolda herhangi bir ihmal, ülkenin yapısını mahveder” demektedir. Okuyan, düşünen nesil dinini, dilini, tarihini, kültürünü, teknolojisini, medeniyetini, ülkesinin geleceğini bulur.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül himayesinde ve ülke genelinde “ Türkiye Okuyor” kampanyası başlatılmış, ancak neyazık ki çok sessiz ve yetersiz kalmıştır.
Trabzon valisi Nuri Okutan “20 dakika kitap oku” kampanyası ile kamu, özel iş yerlerinde ve okullar da, kitap okunmasını sağlamıştır. Okumaya, kitaba ilgili Bitlis Valisi Veysel Yurdakul “ Kalp ve aklı aydınlanan insan hakikati bulur diyerek, “ Doğu Okuyor “ projesi ile yüz yazar, yüz bin kitap kampanyası başlatmıştır. Siirt Valisi Ahmet Aydın “Siirt okuyor” kampanyası ile iki milyon kitabın okunmasını hedeflemiş, en çok kitap okuyan öğrencilere ödüller verilmiştir.. Kırklareli, Kastamonu, Niğde, Erzurum, Edirne ve Aksaray illerinde ve bazı ilçelerde “ Liseliler okuyor, en çok ben okuyorum, oku ki geliş-anla ki değiş, okumak şifa bulmaktır, her ay bir kitap okuyun”, sloganıyla kitap okuma kampanyaları düzenlenmiştir.
Gönlümüz arzu eder ki Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanımız, Kültür Bakanımız, Meclis Başkanımız ve Valilerimiz, Belediye Başkanlarımız her yıl düzenlenen kitap fuarlarına katılsınlar ve yazarlarla buluşsunlar. Ayrıca kitap okumaya teşvik için örnek olarak ziyaret ettikleri yerlere gittiklerinde, kendilerini karşılayan çocuklara çocuk kitapları hediye etsinler.
Padişah IV. Mehmet iki şehzadesinin düğününde onlara kitap hediye etmiştir.Atalarımız bile şehzadelerinin düğününde çocuklarına kitap hediye ederken, peki biz bugün düğünlerde, bayramlarda, yeni yılda, anneler, babalar, kadınlar, sevgililer, öğretmenler, okuma gün ve haftalarında, niçin kitap hediye vermeyi öncelikle düşünmüyoruz. Pasta, çikolata, çiçek, parfüm, kravat vs. yerine, okunması için neden bir kitap hediye etmiyoruz.
Hz. Ali efendimiz “Çocuklarınızın yarın söz sahibi olmasını istiyorsanız, daha bugünden onlara iyi kitaplar hediye edin” demiştir.
6-7 yıldır Aydın da yaşıyorum, ama Aydın aydın değil. Aydın şehrimiz kitaba, okumaya, bilgiye, eğitime, araştırmaya, tarihine, kültürüne yönelik ilgili değil. Yıllardır Adı Aydın olduğu halde ismi ile mütenasip olarak okumaya, aydınlanmaya, bilgilenmeye, kendi tarih ve kültürünü öne çıkarmak için bir alanlar, mekanlar, araçlar, uygulamalar ortaya konulmamıştır.
Aydın’da birçok ilde olmayan büyük bir tarih yatmaktadır. Her tarafı Selçuklu ve Osmanlı, Cumhuriyet dönemi eserleri ile doludur. Camiler, medreseler, kervansaraylar, külliyeler, hanlar hamamlar, köprüler, surlar, kemerler kütüphaneler, sıbyan mektepleri, çeşmeler, sebiller türbeler, namazgahlar, konaklar şehrin tarihi doku ve damarları olmuştur. Keza, tarih önceki medeniyetlerinde izleri ve eserleri her tarafta kendini göstermektedir. Bu tarihi yapı ve zenginlik, çevre iller olan Denizlide, Muğla da, Manisa da, Afyonda, Kütahya da bile yoktur.
Bir şehrin kültürü okuma alanları, kütüphane, kitaplık, araştırma ve geliştirme alanları ve merkezleri ile ölçülür. Aydın Belediyemiz şehrin meydanındaki eski alanı yıkarak, havuzlu, renkli su fıskiyeli, kafeli, yeme içme mekanlı tören alanlı bir yer yaptı. Meydan kafe, Havuz kafe, Burger King, Sbarre, ppeyes gibi alanlar yaparak insanların keyfine, yemesine, içmesine, eğlencesine imkan hazırlamıştır. Yine belediyeye ait A. Menderes Park, Turistik Park gibi yerleri de tadilat ederek, halkın yemesine, içmesine dinlenmesine, keyfine yönelik oturma mekanları yapmaktadır. Ayrıca İsmet Sezgin Parkında, Devlet hastanesi üzerinde de çay ve kahve mekanları var. Aydın belediyemiz bu mekanlarda, ticari işletme anlayışı ile kar amaçlı hizmet sunmaktadır. Halk ekmek gibi insanlara ucuz ve faydalı hizmetler vermektedir. Çok güzel ama insanların midesi düşünülürken, niçin beyni düşünülmez. İnsanları havuza, fışkıran suya, renkli gösteriye ilgi duyururken, baktırırken, seyrettirirken, neden kitaba, okumaya, bilgilenmeye, aydınlanmaya baktırılmaz, ilgi duyurulmaz.
İnsanların okumasına, bilgilenmesine, aydınlanmasına yönelik niçin Aydın Kültür Araştırma Merkezi, Aydın Kültür ve İlim Merkezi, Aydın Kültür Okuma ve Araştırma Evi, Aydın İlim ve Kitapevi, Aydın Kitap ve Kültür Evi, Şair ve Yazarlar Evi gibi benzer bir adla bir mekan, bir merkez yapılmamaktadır. Bilgilerin, fikirlerin, birikimlerin, tecrübelerin tartışıldığı, konuşulduğu, paylaşıldığı bir mekan, merkez yok. Okuyanı, düşüneni, aydını, seçkini, şairi, yazarı, bürokratı, öğretmeni, valisi, hakim ve savcısı, avukatı, doktoru, mühendisi, emeklisinin tanışacağı, sohbet edeceği, kitap ve dergi, gazete alıp okuyacağı bir yer yok. Bu mekanları yokluğundan insanlar kahve kafelere yönlendirilmektedir. Aydında şu anda 1200 civarında kahve ve kafe bulunmaktadır. Bu sayı Aydın şehri için çok düşündürücü bir rakamdır.
Yapılan eserler kalıcı olmalıdır. Hz. Ali Efendimiz “Öldükten sonra yaşamak istiyorsan bu dünyada bir eser bırak” demiştir. Bu eserler ilmi, kültürel, tarihi kalıcı eserler olmalıdır. 50-100 yıl ilerisine hitap etmelidir. Tıpkı tarih öncesi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ki gibi kalıcı eserler yapılmalıdır. Yoksa fıskıyeli havuz, kafe, buz pateni mekanı, yiyecek, içecek çay mekanları açmak, yapmak kalıcı değildir. Yarın bir başka belediye başkanı gelir, yıkılan alan gibi, oda bu meydandaki mekanları yıkar, kendine göre gösteriye, gösterişe dayalı mekanlar yapar.
Milli Aydın Bankasını kültür mekanı olarak açıldı.Yalnızca resimlerin sergilendiği alan olarak hizmete sokuldu. Zaten bulvarda Recep Yazıcıoğlu kültür salonunda resim galerisi var, neden ayrıca benzer hizmet verilmektedir. Burası çok yönlü, çok amaçlı, kapsamlı olarak değerlendirilmemiştir. Şair Yazarlar Derneği Başkanı Şükrü Öksüz Bey, Milli Aydın bankasında Şair ve Yazarlar için Aydının kültürel ve tarihinin araştırıldığı kitap ve kütüphanenin olduğu bir yer istemiş, talebi bu güne kadar kabul görmemiştir.
Ben Aydın’da yaşayan tarihçi, araştırmacı bir yazar olarak, Aydın’da Aydın’ın tarihini, kültürünü, geçmişini ve cumhuriyet dönemini aydınlatan, geçmişini araştıranlara kaynak temin edecek bir araştırma merkezi, kitaplık, kütüphane, bilgilenme alanı göremedim. 07.09.2013 Aydın’ın kurtuluş gününde, Yunanlıların Germencik Kanlı bahçede yaptığı vahşeti yazdım. 2014 yılı kurtuluş gününde de, Köşk Karatepe vahşetini yazdım. Aydın da yaşıyorum, Aydın’ın ekmeğini yiyorum, suyunu içiyorum, tarihine bir katkım olsun, bu şehitler diyarının tarihini ortaya koymayı, bu bilgilerle insanları aydınlatmayı vazife bildim.
Başta belediye ve valilik olmak üzere, Aydın’ın tarih öncesi, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine, özellikle kurtuluş savaşında, Aydın ve çevresinde milli mücadele ile ilgili bu güne kadar, ne kadar yazılmış kitaplar, dergiler, mecmualar, tezler, araştırmalar varsa bulunarak oluşturulacak bir merkezde, kütüphanede toplansa halkın, özellikle yeni yetişen ve gelecek neslin okumasına, bilgilenmesine, aydınlanmasına sunulsa olmaz mı? Aydın’ın ilim ve kültür hazineleri bugünkü ve gelecek nesline aktarılmalıdır. Kalıcı eser bırakmak budur.
Aydın ilimiz ülkemizin birçok şehrinden farklı olarak zengin tarihi kültürel yapıya ve mirasa sahiptir. Tarih öncesi ve sonrası yeri ve kuruluşu ile tarihi şahsiyetleri ve kahramanları ile bölgesinde yaşanmış tarihi olayları ile kurtuluş savaşında verdiği mücadele ile önemli tarihi bir yeri ve geçmişi vardır.
13. Yüzyıl sonlarında Moğol baskısı yüzünden asıl yerleşim yerlerinden ayrılarak, Batı Anadolu’ya göç edip, Aydın ve civarına yerleşen, Bizans kentlerini ele geçiren, 1310 da İzmir’i fethederek küçük donanmalarla Ege denizinde hakimiyet kuran Aydınoğlu Mehmet Beyin ve Aydınoğulları Beyliğinin, Aydın’ın tarihi ve geçmişi açısından bilinmesinde fayda vardır.
Aydınoğlu Beyliğinden başlayarak Aydın’ın her tarafında tarih ve kültür olarak varlığını koruyan Selçuklu ve Osmanlı eserlerinin korunmasında, yaşatılmasında ve bu eserlerin insanlarımıza bilgi olarak ortaya konulmasında, aktarılmasında yarar vardır.
Sevgi yolu girişinde Kazım Karabekir Paşanın heykeli vardır. Bu heykelle, paşamızla Aydın’ın ilişkisi nedir, çoğu kişi bilmemektedir. Kurtuluş savaşında Doğu Anadolu’nun kurtarıcı kahraman komutanı Kazım Karabekir Paşa Aydın’ın damadıdır. Aydın’da Azbazdar Ailesinin atası olan Halil Paşanın torunu, Aydın eşrafından çiftçilikle uğraşan varlıklı bir aile reisi olan Cemal Beyin kızı İclal Hanım’la evlidir. Aydın’la ilgili bu tarihi gerçeği ve bilgiyi insanlarımızın aydınlanmasına aktarılmalıdır.
Yunanlıların İzmir, Aydın ve çevresini işgal edip, zulüm ve vahşet sergilediklerinde Kuvay-ı Milliye güçleri içinde yer alarak büyük kahramanlıklar gösteren ve destan yazan, Yunanlılara ilk Malgaç baskını ile darbe vuran Yörük Ali Efe ve Demirci Mehmet Efe, Danişmentli İsmail Efe, Dokuzun Mehmet Efe, Gökçen Hüseyin Efe, Sökeli Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe, Çamlıcalı Hüseyin Efe, Keleş Mehmet Efe, ve diğer vatansever efelerin Aydın’ın kurtuluşunda, tarihinde önemli bir yerleri olup bu Efelerimizin her birinin tanınması ve tanıtılmasında büyük fayda vardır. Bu gün Aydın ve 17 ilçesinde Yörük Ali Efe ve diğer efelerin ismi olan bir park yok. Ama İzmir Buca da Yörük Ali Efe Parkı ve içinde heykeli de var.
Milli mücadelede ve Aydının kurtuluşunda görev alan Aydın 57. Tümen Komutanı Albay M. Şefik Aker, Binbaşılar, Hakkı, Saip ve Hacı Şükrü, Yüzbaşılar Fehmi ve Nuri, Teğmenler Kadri, Yakup, Kemal, ve Zekai, Kaymakam Mithat Bey, Hacı Şükrü, Duacılı Molla İbrahim, Komser Hamdi Bey, Tavaslı Ömer Ağa gibi bir çok o dönemin değerli kahraman şahsiyetleri, Aydını ve ülkemizi düşman işgalinden kurtaran önemli kişilerdir. Aydının tarihi ve geçmişi hakkında bu kişilerin tarihteki yerlerinin bilinmesi ve ortaya konulması gerekir.
Yunanlıların Aydın ve çevresini işgal ettiklerinde sergiledikleri vahşet, katliam ve zulüm altında kalarak şehit oldukları yerler olan Köşk- Karatepe, Atça, Erbeyli, Çayyüzü, Araplı, Habipler, Arpadere ve Germencik Kanlı Bahçe katliamlarının bilinmesinde, buralara dikilen şehitliklerin ziyaret edilmesinde, yeni nesillere öğretilmesinde, Aydın’ın tarihi ve geçmişi yönünden ortaya konulmasında büyük yarar vardır.
Aydın’ın meydanında 1930 yılında mermerden yapılmış bir şehitler anıtı vardır. Bu anıtın sağından, solundan günde binlerce insan yaya olarak veya araç içinde gelip geçer, ancak bu şehitler anıtının burada niçin dikili olduğu, tarihi yeri ve önemi hakkında çoğu kişinin bilgisi yoktur. Bu anıt, Yunanlıların Aydını işgalinde, Aydın’ın kurtuluşu için mücadele veren Yörük ali Efe ve arkadaşları (Adnan Menderes) bulvar istikametinden ilerlerken, Bey Cami Şerefesine gizlenen Yunan makinalı tüfeği, istasyon cihetine sokulmalarına, çarşıya doğru yürümelerine engel olmak için ateş ediyor, şehit almaya doymuyordu. Yörük Ali Efe mezar taşlarının arkasına saklanarak makinalıyı tek kurşunla susturdu. 40-50 kişi makinalı ateşinden bu anıtın olduğu yere yığılıp kalmışlardı. Bu anıt onların anısına dikilmiştir. Anıtın dört bir tarafında kitabeler vardır.
Kuzey Yüzünde “Ey Zair Bu Abidenin Önünde Dur Vatan İçin ‘Aşk ve Rüyalarına Ved’a etmiş Kurbanları Düşün” 7 Eylül 1922, Güney Yüzü “Burası İstiklal Tarihini Kanıyla Yazmış Türkün Mabedidir.” 7 Eylül 1922, Batı Yüzü “Burası İstiklal Ve Hürriyet İçin Şehit Düşen Mukaddes Türklerin Bir Mabedidir.” 7 Eylül 1922, Doğu Yüzü “Burası Bağrı Yanık Ninelerin Öksüz ve Yetim Çocuklarının Memleketidir Onları Unutma” 7 Eylül 1922
Ancak, Bey Cami ile şehitler anıtı arasındaki organik ve tarihi ruh bağını, geçmiş belediye döneminde verilen imarla yapılan bina kapatmış bulunmaktadır. Bu Tarihi bağı temsilen Yörük Ali Efenin heykeli de, bu tarihi ruh bağı istikameti içerisinde bir yere konulması gerekirken, 1998 yılında ilgisi bulunmayan bugünkü Akbank’ın önündeki alana konularak, mana ve ruhundan uzak bırakılmıştır. Bu güne kadar Aydının yöneticilerinin Yunusun deyişi ile “Gök ekin gibi biçildikleri” bu tarihi yere ve diğer şehitliklere, ilgisiz ve sahipsizlik kalınması şehitlerin ruhunu sızlatmaktadır.
Her yıl 7 Eylüllerde Aydının kurtuluşu kutlanırken, bu tarihi şehitlik anıtının önemi yeri niçin ön plana çıkarılmaz, törenlerde ve okullarda basın ve medyada anlatılmaz, dualarla, çelenklerle, çiçeklerle, renkli ışıklarla insanlarımıza sunumu yapılmaz. Yine diğer şehitliklere ziyaretler yapılarak, yatan şehitlerin ruhları dualarla şad edilip, özellikle gençlerimize bu şehitlerimizin vatan için verdikleri mücadele neden anlatılmaz.
Tarih öncesi ve Selçuklu, Osmanlı dönemlerini, Aydın’ın kurtuluşunu, Efelerini, Şehitliklerini, Önemli büyüklerini, Türkülerini, Hikayelerini, Şiirlerini, Folklorunu, Giyecek ve Yemeklerini, Örf ve Adetlerini ayrı ayrı el kitapları şeklinde hazırlanarak, Aydın insanlarına tarihi ve kültürel aydınlanması sağlanmalıdır. Valilik, belediye, üniversite, sanayi, ticaret ve esnaf odaları, diğer vakıf, dernekler bu konuda katkılarını sunmalıdırlar. Bunlar şehrin dinamik güçleridir. Aydın’ın, toplumun kalkınmasında, bilgilenmesinde, aydınlanmasında taşıyıcı ve temsil edenlerdir. Yüce Rab, Aydın’a dağından zeytinyağı, ovasından bal akıtırken, sorumlular insanına neden bilgi akıtmıyor.
Aydın’ın Ramazan ayında, kandillerde veya ölmüşleri hayrına çok güzel bir geleneği var, lokma döktürmek. İşte Aydın’la ilgili hazırlanacak el kitaplarını veya ülkemizle ilgili tarihi, milli, dini, edebi, kültürel gibi benzer konularda eğitici, bilgilendirici, aydınlatıcı gerek büyükler, gerekse küçükler için kitapları, şehrin meydanında kitap döktürerek insanlarımızın, özellikle çocuklarımızın, gençlerimizin beyinlerine bilgi akıtacak şekilde bir gelenek başlatılsa ve aydınlanma hayatlarına bir anlam katılsa, bir hizmet sunulsa olmaz mı? Aydında insanlarımız ve gençlerimiz geleceğini hazırlaması ve kurması için, bilgi temelini nasıl inşa edeceklerdir.
Yoksa Aydın çok aydında, aydınlanmasını sorumlular gerek mi görmüyorlar.
Şeyh Edibali “Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın” demektedir. Aydın şehri atalarının tarihi hatıraları ile doludur. Aydınlı kendi öz tarihi ile övünmeli, ataları ile iftihar etmeli ve onlara sahip çıkmalıdır. Bir milletin temeli ve kökleri onun tarihidir. Tarih, geçmişle geleceği birbirine bağlayan köprüdür. Tarih insana kültürünü ve milletini öğretir.
Bir dönem Aydın’da valilik yapan şimdi Osmaniye valisi olan Kerem Al Bey’in ilgileri ile 2012 tarihinde Aydın İl Tarihi hazırlanmış, hizmete sunulmuştur. Özel ebatta ve kısıtlı sayıda basılan olan bu kitabı herkesin alması ve okuması mümkün değildir.
Nüfusu Aydın’dan daha az olan şehirlerde kitap fuarı düzenlendiği halde, Aydın şehrimizde ismine yakışır şekilde kitap fuarı hizmete sokulmaktadır. Çevresindeki Muğla, Denizli ve Manisa da ve İzmir de her yıl kitap fuarları yapılmaktadır. Doğu, güney, kuzey ve orta Anadolu şehirleri olan Erzurum, Van, Adıyaman, Kahramanmaraş, Siirt, Amasya, Sivas, Kayseri, Malatya, Ordu, Bartın, Kocaeli gibi şehirlerde, Çarşamba, Gebze, Bucak, Çan, Beytüşşebap, Halkapınar, Silopi, gibi ilçelerde dahi kitap fuarları düzenlenmektedir.
Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği, yeni açılan kültür sanat sokağında 06.05.2013 Pazar günü Belediyenin katkıları ile imza günü düzenledi. 40’a yakın şair ve yazarın katıldığı güne, davet edildikleri halde ne Vali Bey, ne Belediye Başkanı, nede Aydın’ın kamu ve özel üst yöneticileri, üniversite, cemiyet, oda, vakıf, dernek mensupları, nede halk ve gençler ve öğrenciler imza gününe gelmeyerek boş sokakta, şair ve yazarlara verilen değeri ortaya koymuşlardır. Bilinmelidir ki Kurtuluş Savaşı, milli mücadele Mehmet Akif, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Yahya Kemal, Orhan Şaik Gökyay, Halide Edip Adıvar gibi birçok şair ve yazarların ateşledikleri toplu yüreklerdeki milli şuur ve güçle, heyecanla kazanılmış, ülkenin kurtuluşunda öncü olmuşlardır. Ama bugün şair ve yazara saygı, ilgi ve nezaket kalmamıştır. Ama festivallerde, panayır ve şenliklerde, zenginlerin ve sanayicilerin açılış tören, nikah, düğün ve yemeklerinde, devlet erkanı, halk ve gençler büyük bir ilgi ile yer almaktadırlar.
Ülkemizin birçok şehirlerinde, hatta ilçelerinde dahi belediyenin yaptırdığı şehir kütüphaneleri mevcuttur. Ama ismi Aydın olan şehrimizde belediyenin şehir kütüphanesi yoktur. Zaten il halk kütüphanesi bina ve hizmet yönünden yeterli değildir.
Bursa da Büyük Şehir Kütüphanesi, ayrıca Setbaşı Kütüphanesinde Halil Bedii Yönetken Müzik Kütüphanesi evi, Çanakkale Belediyesi Barbaros Kütüphanesi, Kahramanmaraş Belediyesi Kütüphanesi, Eskişehir Belediyesi Şehir Kütüphanesi, Gaziantep Belediyesi Uğur Mumcu Kütüphanesi, Yalova Belediyesi Mutlu Çocuk Kütüphanesi, Fatih Belediyesi Kadın Eserleri Kütüphanesi, Eyüp Belediyesi Görme Özürlüler Kütüphanesi, Esenler Belediyesi Barış Manço Halk ve Çocuk Kütüphanesi, Selçuk Belediyesi Halk ve Çocuk Kütüphanesi, Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Oyuncak Kütüphanesi gibi bir çok şehir ve ilçelerde kütüphaneler bulunmaktadır.
Ayrıca Çankırı belediyesi 375 kişilik uçağı şehre getirip kütüphane yapmış, halkın kitap okuması için hizmete sokmuştur. Giresun Belediyesi ve İzmir Foça Belediyesi şehrin belirli sokaklarına Sokak Kütüphaneleri kurarak, insanların okumaları için hizmet hazırlamıştır. İstanbul Bağcılar Belediyesi, Antalya Belediyesi, Batman belediyesi gibi bazı belediyeler insanlar duraklarda beklerken kitap okusunlar diye Durak kütüphaneleri kurmuşlardır. Erzincan Belediyesi belirli meydan ve mahallelere halk okuması için “AL götür, Oku Getir” diye küçük kütüphaneler yaptırmıştır. Adana Belediyesi Gezici Kütüphanesi ile halkın ayağına giderek, okumaları için hizmet vermektedir. Çorum Belediyesi Saklama Paylaş diye kitap kumbarası yaptırarak, topladığı kitapları okuyacak ihtiyaç sahibi kişilere vermektedir.
Cumhuriyet dönemini 1945-1950 yılları arasında, Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz, kütüphaneyi halkın ayağına götürmek düşüncesi ile Ürgüp’te Seyyar Kütüphanesini, yedi katır ve üç atı ile yöredeki 36 köye hizmet götürmüştür. 1963 yılında bu ulvi görevinden dolayı İnsanlığa Hizmet Ödülü verilmiştir. Yine resimde görüldüğü gibi ülke insanın okuması için yoluk, sefalet, zahmet demeden eşekli seyyar kütüphanesi ile Anadolu insanının bilgisine, aydınlanmasına kitap taşımıştır. Ama şimdi birçok maddi ve teknik imkan, araç ve gerece sahip devlet ve yerel yöneticiler, Seyyar Kütüphaneci Mustafa’nın ruh, ideal ve amacında olamamaktadırlar.
Aydın Belediyemizde, Aydın’ın tarihsel ve kültürel mirasına sahip çıkarak, gelecek kuşaklara bu mirası aktarmak, tarihi, sosyal, kültürel etkinliklerle tüm bilgi ve belgeleri bir merkezde toplayarak, gün ışığına çıkarmak ve halkın bilgi, bilinç ve aydınlanma düzeyinin yükseltilmesi ve okuma alışkanlığını artırılması amacıyla kütüphane, merkez ve evleri Aydın’a açsa olmaz mı? Kitap, makale, rapor, maket, harita, nadir eserler, eski fotoğraflar ve vatandaşın günlük bilgilenme ihtiyacını karşılamak için seçilmiş temel bilgilendirme kaynak ve edebiyat ürünleri, sürekli yayınları, kitapları dergileri, gazeteleri, genel okuma, araştırma ve sohbet ve paylaşma salonlarında hizmete sunsa olmaz mı?
Çankırı Belediyesinin farklı olarak sergilediği uçak kütüphane anlayışını, Aydın Belediyemizde büyük tekne, gemi, vapur gibi cazip, dikkat ve ilgi çekici bir kütüphane olarak Aydın meydanına yapsa, hem Aydın için hem de diğer iller için bir örnek olmuş olur.
Victor Hugo “Kitaplık kurmak, ibadethane kurmak kadar kutsaldır” demektedir.
Tarih öncesi ve Selçuklu, Osmanlı dönemlerini, Aydın’ın kurtuluşunu, Efelerini, Şehitliklerini, Önemli büyüklerini, Türkülerini, Hikayelerini, Şiirlerini, Folklorunu, Giyecek ve Yemeklerini, Örf ve Adetlerini ayrı ayrı el kitapları şeklinde hazırlanarak, Aydın insanlarına tarihi ve kültürel aydınlanması sağlanmalıdır. Valilik, belediye, üniversite, sanayi, ticaret ve esnaf odaları, diğer vakıf, dernekler bu konuda katkılarını sunmalıdırlar. Yüce Rab, Aydına dağından zeytinyağı, ovasından bal akıtırken, sorumlular insanına bilgi akıtmıyor.
Milletlerin geleceğini ancak yeni nesiller tayin eder. Yeni yetişen nesiller atalarının idealini, yöresinin dilini, kültürünü, tarihini, geçmişini okur, anlar, duyar ve yaşayabilirse, milletinin ve de şehrinin gelecek kaderini güçlü tutar. O yüzden genç, yaşlı herkes okumalıyız, okutmalıyız ve bilgilenmeliyiz, bilgilendirmeliyiz.
KAYNAKLAR
Sebahattin Burhan – Yörük Ali Efe – Nesil Yay.2009
Musa İlhan – Kurtuluş (İstiklal Harbi Gazetesi) Mercek Gazetesi – 2010 Aydın
Aydın İl Tarihi – Valilik İl Kültür Yayını – 2010