Yine bir 10 Kasım daha geliyor. Artık onun düşüncelerini ve yapmak istediklerini özümlememiz lazım. Atatürk ün kişiliğini davranış şekillerini yaptıklarını, yapamadıklarını, özlemlerini, hedeflerini incelemek ve ortaya koyarak onun düşüncelerini başlı başına bir ideoloji olarak ele almak istersek, kişilik özelliklerini de irdelememiz, davranış şekillerini ortaya koymamız gerekir. Bunun sonucunda ancak onun gibi düşünmemin ve davranmanın ne kadar fazilet olduğunu anlayabiliriz. Biz onun bıraktığı mirası daha ileriye götürmek için her işimizde Atatürk gibi olmak, onun gibi düşünmek zorundayız. Bu bizim yaşam felsefemiz, yaşam tarzımız olmalıdır.
Atatürk özgür düşünmeyi severdi. Tüm davranışlarında ve tutumlarında bunu görmek mümkündü. Demokratikti. Erdemliydi. Adaletliydi. Uygardı Yasalara uygun hareket ederdi. Disiplinliydi. Dengeliydi. Hoşgörülüydü, sabırlıydı, insancıldı. Görev ve sorumluluk almaktan hoşlanırdı. Kendini devamlı geliştirme yönünde kararlıydı. Sorunları ele almaktan ve onları çözmek için kafa yormaktan hoşlanırdı. Bu yönü onun gerçekçi yönünü de ortaya koymaktadır.
Geçmişini araştıran ve onla gurur duymaktan kaçınmazdı. Milletinin tarihi köklerini araştırmak için Türk tarih kurumun kurdurması bunu gösterir. Toplumunun yapısın ve hasletlerini çok iyi irdelemiş ve anlamıştı. Kurtuluş mücadelesine başlarken, mücadele sırasında ve sonrasında hep milletine güvenmiştir.
Bu yönleri Atatürk ün araştırmacı yönünü gösterir. Toplumun çıkarları hep kişisel çıkarların önünde olmuştur. Devlet yapısını çağdaş bir yapıya kavuşturmak onun hep üzerinde durduğu konulardı. Milli demokratik, laik sosyal hukuk ve çağdaş bir devlet kurmayı hedeflemişti. Devlet işlerinde objektif davranırdı. Vatandaşlarının çıkarları ve yararları için devletin de vatandaş karşısındaki tutum ve davranışlarını çok iyi irdelemiş ve bu konuda dengeli olmaya çalışırdı.
Vatandaşına karşı saygılıydı. Kamuoyuna çok önem verirdi. Toplumda ayrımcılığa karşıydı. Hiç kimse zümre; grup ve örgüt kendini vatandaşlar karşısında üstün göremez ve ayrım yapamazdı. Çeşitli din, ırk, mezhep, meslek, sahibi kim olursa olsun yasalar karşısında eşit muamele görmesi gerekirdi.
Atatürk vatandaşına karşı hep dürüst olmuştur. Gerçek ne ise onu söylemiştir. Bu onun halkçı yaklaşımını gözler önüne sergiler.
Atatürk ulusçuydu. Milli yeminle belirlenen sınırlar içerisinde kendini Türk kabul eden herkes Türk’tü. Bu yönüyle ulusal birlikçiydi. Ayrımcılığa kesinlikle izin vermezdi.
Atatürk bilimsel düşünceye inanırdı. Bu yönüyle de devrimin olmazsa olmaz ilkesi olan laiklik ilkesini devletimizin değiştirilemez temel taşı yapmıştır. Ona göre insanları bilim dışı inanışların ve davranışların, bunlarla kendilerine çıkar sağlayan kimse ve grupların esiri olmamalıydılar. İnsanlar düşüncelerinde ve inançlarında özgür olmalıydılar. Birbirlerinin düşünce ve inançlarına saygı göstermeliydiler. Hoşgörülü olmalıydılar. Peşin değer yargılarından uzak olmalıydılar. Belli konuları tarafsızca bilimsel olarak tartışabilmeliydiler. Bu nedenle devlet ve kurumların ilişkilerinde dini düşünce temel olmamalıydı.
Atatürk ün devrimciliği baskıcı ve tepeden inmeci değildir. Halkla birlikte v e onların duygu ve düşünceleriyle şartlar içinde oluşturulan bir devrimcilikti. Amaç ve eylemlerde tam bağımsızlık ve bilimsel temel esas alınmıştır. Tam bağımsızlık kavgası zaten bizim milletimizin vazgeçemediği bir özelliğidir. Atatürk ün başarısı milletin ruhunda olan bu özü alevlendirmektir. Onları bir amaç etrafında toplayabilmektir. Davaya inançlarını sağlamaktır. Daha doğrusu milletin kendi gücünün ve kuvvetinin farkına varmasında liderlik yapmaktır. Bu da bilimle, tarafsızlıkla, gerçekçi olmakla, doğrulukla sağlanan özelliklerdir. Böylece Atatürk’ün devrimciliği yıkma, kırma, ortadan kaldırmadan ziyade; toplumu bir araya getirme, onun güvenini kazanmasına neden olma, onun kendi çıkarı için çağdaş uygarlık seviyesine çıkış yolların göstermedir Bu yönüyle Atatürk devrimi geçmişi, bugünü ve geleceği de içeren bir devrimdir. Atatürk ün ilkeleri ve düşünceleri de doğma olmadığı için devrim ileriye yönelik hep devinim ve eylem özelliğini taşımaktadır. Böylece toplumun durmaması, Dünyanın gelişmeleri karşısında uyanık olması, yeni şartlara kendini adapte edebilmesi amacı güdülmüştür. Devrimin bu deviniminin çok hızlı olması içinde Cumhuriyet genç kuşaklara emanet edilmekten çekinilmemiştir.
Atatürk kafasındaki düşüncelerini açıklamak istediğinde ve akşam sofralarında sanatçıları, yazarları, eşrafı, görevlileri ve bilim adamlarını davet eder, fikirlerini açıklar, tartışma ortamı yaratırdı. Kendi düşüncelerini ortaya koyar, karşısındaki insanların o konular hakkındaki düşüncelerini hoşgörüyle karşılar ve en doğruyu bulmaya çalışırdı. Akşam sofraları adeta sınav yeriydi. Almanca ve Fransızca bilirdi. Ata binmeyi yüzmeyi severdi. Kitap okumak için mutlaka kendine zaman ayırırdı. Müzik dinlerdi. Dans etmeyi severdi. Halk oyunlarını severdi.