Kim ne derse desin, kim dilini uzatırsa uzatsın, kim okumadığı halde, eleştirirse eleştirsin, Atatürk bir dehadır. Çağın yetiştirdiği en iyi liderdir.
Atatürk’ü anlamak, biraz okumak ister, araştırmak ve düşünmek ister. Sadece Atatürkçü derneklere üye olmak, kulaktan dolma laflarla Atatürkçülük yapmak, yetmez. Onun felsefesini anlamak ve somut fillerle sahip çıkmak gerekir.
İnkılaplarını ya da devrimlerini hepimiz biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin oklarını hepimiz tanıyoruz. Ama bir de bu gün yazacağım açıdan değerlendirmeye çalışırsanız sevinirim.
Atatürk öncelikle bir direnişçidir.
Yanmış, yıkılmış, teslim olmuş, koca bir devletin, yılgın, üzgün ve yoksul insanlarını, teslim olmamayı öğretmiştir. O direnmeyi öğretmiştir. Yoksulluktan nefesi kokan, her evden ne kadar erkek varsa, ya şehit olmuş, ya da cephelerde kalmıştı. Onlara teslim olmamayı direnmeyi öğretti. Yeniden ayağa kalkmayı öğretti.
Atatürk çok iyi bir örgütçüydü.
Örgütlü küçük kuvvetlerin, neleri başarabileceğini gösterdi. Cephede en iyi askerliğin nasıl olacağını gösterirken, haklı, halkın, örgütlü mücadelesinin nelere kadir olabileceğini gösterdi.
Atatürk gerçek bir devrimciydi.
Devrimciliğin, şimdiki adını, yenilikçilik olarak değerlendirebiliriz. Birçoklarınız, bu Devrim kelimesinin düşmanı olabilirsiniz ama Atatürk, alışıla gelmiş, 500 yıllık düşüncenin içinden, Millete, kendisinden başka kurtarıcının olmadığını göstermiştir. Millet, yeniliklere, devrimlere, sahip çıkmış, yeni yaşam koşullarını benimsemiştir.
Zamanın, satılmış bazı din adamı kılığına girmiş kişileri, devlet adamları sandığımız, kişileri; Yunan askerine karşı gelmemeyi öğretirken, O, Millete zoru gösterdi ve başarmalarını sağladı. Aynı millet, verilen fetvalara, yatarak, uyabilirdi ama Onun öğretilerine değer verdi.
Millet kendi geleceğini savaşarak kurdu. Zor olanı seçti. Bunu şu anda anlamamız bile çok zordur. Çünkü biz yeni söylemlere, eylemlere bile gerek duymadık.
Bizler, Atatürkçüler, onu anlatırken kıt aklımızla, genellikle onun felsefesine kötülük yaptık, zarar verdik.
Atatürk üretkendi.
Atatürk, ülke insanının yoksulluğunu ve ihtiyaçlarını çok iyi tespit etti. 10 yıl içinde insanımızı üretmeyi öğretti. Yurdun dört bir yanında, yüzlerce fabrika kurdurarak, insanımızı üretmenin onurunu gösterdi. İşsiz ve ekonomik bağımlılığı olan insanların, birilerinin kölesi olarak kalacağını biliyordu. Onları el açar durumda olmalarını engelledi. Alışılmışın dışında endüstriyel üretmeyi öğretti.
Biz Atatürkçüler, onun felsefesini anlayamadığımız için olsa gerek; onun açtığı tüm fabrikaların yenilenmesini sağlayamadık, kapatılırken direnmedik. Kuru nutuklar attık salonlarda, balolarımıza devam ettik. Yaptıklarımız, Atatürkçülüğe zarar verdi. Başaramadık.
Örgütlenmedik, armudun sapı ile, üzümün çöpü ile uğraşırken örgütlü azınlıklar yönetimi ele geçirdiler. Onlara el açan koca bir ülke lazımdı. Küçük yardımlarla, yardıma muhtaç bir ülke insanı yaratılırken seyirci kaldık.
Her köye, yeni imalathaneler kurmaya devam etmemiz gerekirken, her köye, her okula Atatürk heykelleri yaptık. Zarar verdik inandığımız davaya. Her köye yapılan imalathanelerin üzerine Atatürk marangozhanesi, Atatürk demirhanesi, Atatürk imalathanesi yaza bilir, onun üretim seferberliğine devam edebilirdik.
Atatürkçü zannettiğimiz mantığımızla, din eğitimine de karşı çıktık. Hâlbuki Atatürk, Türk insanının dinini çok iyi bilmesini istiyordu. Kuranı kerimin Türkçe anlamını, Elmalı Hamdi Yazır, hocaya kendisi yazdırdı, maaşı ile kendisi dağıttırdı. Bizler liselerde, her okula, ders olarak konmasını sağlaya bilirdik, yapamadık.
Okulların bölünmesini, gençlerimizin ayrışmalarını, önleyebilirdik. O Tekke ve zaviyeleri kapattı. Bizler her Müslüman çocuğun, Kuranı kerimin, Türkçe anlamını bilerek, yetiştirebilseydik; Tekke ve zaviyelerin kucağına insanımız düşmezlerdi. Tekke ve zaviyeler tekrar açılmazdı. Beceremedik.
Atatürk sanata ve sanatçıya çok önem verirdi. Her öğrencimizi liseyi bitirene kadar ilgilendiği bir mesleğin, ana kurallarını, temel bilgilerini verebilseydik, üretmenin onurunu aşılayabilseydik, kendisine güvenen gençlerimiz, mesleki eğitimden kaçmazlardı. Yapamadık.
Hasılı biz Atatürk’ü anlayamadık. Anlayamadığımız felsefeyi gerektiği gibi, anlatmamız ve anmamız mümkün olmayacaktır.
Biz Atatürkçüler, Atatürk ilkelerini yeniden günümüze uyarlamamız gerekli. Onun felsefesini anlamanın zamanı geçmeden, neleri yanlış yaptık, karar vermemiz gerekli. Saygılarımla.