“Aşk ile!..” Bir Mevlevî duasıdır, dostun dostuna söylediği.
“Aşk ile!..” Mevlânâ ile 751. Yıldayızdedim ya!..
“Peki, Mevlânâ 751 yıl önce ölmedi mi?” diyebilirsiniz bana!..
“Hay”dan gelip “Hû”ya gitmiyor muyuz derim ben de sizlere!..
“Hay!..” diri değil mi?
O halde “Diri”den gelip “Diri” ye gittiğimize göre ezelden ve ebediyyen biz de “diri” değil miyiz değerli okurlarım?
“Biz dünyadan gider olduk // Kalanlara selâm olsun!..” diyor ya Türkmen Kocası Yunus Emre’miz!..
Gönül gözü açık olan Âşık Veysel’imiz:
…..
“Dünyaya geldiğim anda // Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa // Gidiyorum gündüz gece”
……
Diyor ya! İşte adına dünya dediğimiz bir dünya misafirhanesindeyiz. Ve uyku halinde bir rüyâ hâlindeyiz!.. Ruhumuz aslına geldiği yere döndüğünde aslımıza uyanacağız elbette bir gün…
"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir."
Der Hz. Mevlânâ!..
Mevlânâ da bir insandır her birimiz gibi. Hayat ırmağı mı dersiniz, rüzgarı mı dersini; alır onu Konya’ya getirir. Önce medresede dersler verir, halka vaazlar verir. Tebriz’den gelen Şems ile buluşunca, ister bir mumun fitilinin tutuşmasıyla içindeki ışığı dışarıya vermesine benzetin, isterseniz kendi ifadesiyle “Hamdım, piştim, yandım!..” sözüne sırlanmış hakikatiyle bir odunun yanıp da içindeki ateşi salıvermesine benzetin, o noktadan itibaren “İlâhî Aşk” ateşiyle kavrulur ve Hak Âşığı Mevlânâ kimliğiyle bugünlere ulaştığı gibi gelecek yüz yıllara da ulaşacak ve gönülleri aydınlatacak İlâhî sırlarla bezeli sözlerini söylemeye başlar.
Onun nefesiyle bezeli bu sırlı sözleri sadece söylendiği zamanda ve mekânda kalmaz elbet. Tıpkı, “Ben bir pergelim; bir ayağım İslâm üzere sabit, diğer ayağımla dünyayı gezerim!..”misali dünyayı dolaşmaya başlar.
Fransız Katolik ailenin felsefe eğitimi almış kızı Prof. Dr. Eva de Vitray-MEYEROVİTCH, Hz. Mevlânâ’nın eserleriyle buluşunca Müslüman olur. Hava adını alır vasiyeti üzerine cenazesi vefatından dokuz yıl sonra Paris’ten alınarak Konya Üçler Mezarlığı’nda defnedilir.
İtalyan bir anne babadan doğan Prof. Dr. Anna MASALA keza Mevlânâ felsefesi ile buluştuktan sonra şöyle der:
“Ben Türk oldum!”
Daha nice batılı seçkin zâtlar aynı şekilde Müslüman olurlar.
Öyle bir bereketli dönem yaşanır ki Anadolu’da âdeta kazanda kaynatılan aşure ye benzer bir ağız tadı yaşanmaya başlanır. Ahmet Yesevî Ocağından nasiplenen dervişlerin ve Hak dostlarının Anadolu’ya gelen temsilcilerinden; Hacı Bektaş Vali, Taptuk Emre, Yunus Emre, Mevlânâ, Ahi Evran, Nasrettin Hoca, Şeyh Edebalı, âşık Paşavb gönül sultanları, sözlemleri farklı da olsa özü aynı olan Kur’an’dan aldıkları sevgi özüyle, Hz. Muhammed örnekliği/sünneti ile insanları Hak sevgisinde buluşmaya davet ederler.
İşte Mevlânâ’nın dünyanın dört bucağında arayış içerisindeki kimseleri etkileyip İslamla buluşturduğunu gören çevreler hem dışarıdan hem de içeriden, edebiyat adına, kültür adına, bilim adına kurgulanmış olmadık iftiraları da “fısıltı gazeteleri” ile salmaya başlarlar.
Bir insan Hak aşkıyla dolu olur da başına gelecekleri öngörmez mi? Elbette öngörür. İşte Hz. Mevlânâ da bunu gördüğü için kendi konumunu kesin bir dille şöyle açıklamıştır evrendeki insanlara:
Men bende-i Kur’ânemegercândârem
Men hâk-i reh-i Muhammed muhtârem
Egernaklkuned cüz in kes ez güftârem
Bizârem ez u vez an suhenbizârem
* * *
(Ben yaşadığım müddetçe Kur’ân’ın bendesiyim.
Ben, Muhammed Mustafa’nın yolunun toprağıyım.
Biri benden, bundan başkasını naklederse;
O kişiden de şikayetçiyim, o sözden de şikayetçiyim.)
Onu Farsça söylediği için Fars olduğunu iddia edenlere karşı da şöyle der Mevlânâ:
“Bigâne megritmerâ ezin-guyem,
Aslım Türk esteger ki hindigûyem”
(Yabancı bellemeyin beni, bende bu ildenim,
(Her ne kadar Farsça söylesem de
ASLIM TÜRK’TÜR BENİM”
Onun insanlığa şâmil duygu ve düşüncelerini içeren 7 öğüdünü çoğumuz biliriz de yine de tekrarında yarar vardır düşüncesiyle bir kere daha paylaşalım:
Hz. Mevlânâ'nın 7 öğüdü:
1- Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2 -Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5- Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6- Hoşgörülükte deniz gibi ol.
7- Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol
Bunlar da pek duyulmayan bir demettir 751. Vuslat Yılında derleyip de nasiplenebildiklerimiz sırlı sözlerinden:
İnsanı adalet korur bekçiler değil!..
Olgun bir kişi puthaneye girse putlar ona secde eder.
Delinin elinden silahı al da adalet senden razı olsun…
Sen ne arıyorsan, osun sen!.. Sen sadece mideden ibaret değilsin.
Dostlarla olduktan sonra her yer gül bahçesidir.
Yumuşak söyle fakat doğrudan başka bir şey söyleme…
İnsanların en hayırlısı, insanlara yararı olandır.
Koruk üzümler bile olgunlaşırken insanın olgunlaşmamasına ne demeli?
“AŞK İLE” MEVLÂNÂ İLE 751. YILDAYIZ!..” diye başladık ya söze… O halde yazımızı bir Mevlevî duasıyla noktalayalım derim.
“AŞK İLE MİRİM, AŞK İLE!..”
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…