Değerli okurlar, bir yazarımız diyor ki:
Demokrasi, bir kurumlar yönetimidir. Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargıdır. Bunların tek elde toplanmasını engellemek ve demokrasilerde bu önemli üç olmazsa olmazı kurumların birbirlerini denetlemesidir.
Kurumların başında bulunan kişiler emanetçidir. Zamanı geldiğinde giderler. Yerlerine yenisi gelir. Değişimin kural ve temellerini de yine demokrasi belirler.
Demokrasiler kurumlara ve kişilere bir taraftan da sorumluluk yüklemiştir.
Bireyler de bir takım haklarla donatılmış, hem de sorumluluk yüklemiş olup, verilen görevlerle yükümlü kılınmıştır.
Bu erklerden birisinin sorumluluklarına zerrece ihlal edilmesi demokrasiye indirilen sadece bir darbe olmakla kalmaz Ulus- Millet ve devlet olmanın gereklerine de darbe indirilmiş olur.
Yukarda belirttiğim erkleri (Yasama, yürütme ve yargı) tamamlamamış toplumlar devlet olmayıp, aşiret, kavim ve şeyhlik durumundan öteye geçemezler.
Hiçbir üniter ve bağımsız devlet her ne ad altında olursa olsun ulus, millet ve devlet üçlüsünün zarar göreceği yıkıcı ve bölücü oluşumu demokrasinin gereği gibi göremez.
Bu tür oluşumlara asla kapı aralayamaz.
Her zaman yazılıp çizildiği gibi;
Ulus; Belli bir sınır içerisinde yaşayan ortak yaşamı olan dil, düşünce ve kültür değerlerine sahip olan insan topluluğudur.
Millet kavramı ise, sınırları belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan duygu, düşünce, gelenek görenek ve kültürel ortak özellikleri diğer toplumlardan ve herhangi bir tehlikeye karşı tepki veren bir veya birden fazla topluluğun oluşturduğu bir bütündür.
İşte bu bütünlüğe helal getirecek, bozacak ve zayıflatacak her olumsuz davranış üniter yapıya zarar verir. Devletin yasalarına zarar verir.
Bu nedenle Tek devlet, tek bayrak ve tek dil ilkesi de tam bundan geçer.
Bu nedenle Türk Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Bir milleti oluşturan bireyleri aynı dili kullanıyor olması milli birliği kolaylaştırır.
Farklı diller; millet olmayı, devlet olmayı ve milli birliğimize engel değildir.
Ancak üniter devletin resmi bir dili ve bu dille yapılan eğitim birliği vardır.
Fakat farklı dillerle yapılacak eğitim hiçbir zaman kabul edilemez.
Eğitim birliği bozulan bir ülkede ülke birliği. Yani Üniter yapıda bozulur.
Çünkü ülkeleri bir arada tutan dil birliğidir.
Bugün iktidarın çok büyük yanlışları ve açmazları olumsuz siyaset, izlemesi ülkemize büyük zararlar vermektedir. Zamanın da çözüm diye bölücülere verilen taviz ülke bütünlüğünün altına dinamit yerleştirmektir.
Ülkemizde bu zamana kadar kimseye sen neden Türkçe konuşmuyorsun denmedi.
Anadil bir insanın doğduğunda konuştuğu dildir.
Buna kimse bir şey diyemez. Ama mutlaka bir ülkenin birliği ve dirliği dil birliğinden geçer. O nedenle dil birliği çok önemlidir.
Karaman oğlu Mehmet Beyin fermanının ilan edilişinin tahminen 760 yılında bulunmaktayız. Karamanoğlu Mehmet Bey günümüzde yaşıyor olsaydı 760 yıl sonra Türk yurdunda resmi dilin Türkçe olan bu vatanda acaba yine bir ferman daha yayınlar mıydı?
On üçüncü yüzyıllarında Selçuklular edebi dil olarak Farsçayı devlet işlerinde Arapçayı, halk ise kendi öz dili olan Türkçeyi kullanmakta idi. Millet olarak birlikte yaşamanın temel şartı olan dil birliğinin sağlanmasını gerekliliğine inanarak bu fermanı yayınlamıştır.
O nedenle dil hayatın olmazsa olmazıdır. Dil bir iletişim aracıdır. Anlaşmayı ve anlamayı sağlar. Bireyleri topluluk haline getirir. Yığınları kurumsal yapı haline dönüştürür ve milleti inşa eder.
Coğrafyamızda Türkçe konuşan iki yüz milyon insan var.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nazarbayev’in şu sözleri çok önemlidir:
“Türk dili konuşan ülkeler arasındaki kültür ilişkilerini geliştirerek kendi dilimizi, ortak tarih, sanat, edebiyat ve şiirlerin yayınlanmasını sağlamalıyız. Bütünleşmemiz bulunduğumuz coğrafyayı istikrara, gönence, ekonomik bağımsızlığa götürecek yoldur. Yirmi birinci yüzyılı hız kesmeden Atatürk’ün hayalini kurduğu Türk birliği ve gelişimi yüzyılına dönüştürelim.”
Bunu söyleyen Sayın Nazarbayev bazılarından daha Türk dostu ve milliyetçisi değil mi?
Kültür birliği bozulmuş ülkü birliği kaybolmuş üniter yapısı tehlikeye girmiş zayıf devlet, devlet hainlerinden ve düşmanlarından başka kimin işine yarar.
Bu zamana kadar siyasi ortağı Pennsylvania’daki has adamı ile çıkarları çatışınca 17 Aralık 2014 tarihinde birbirlerine girdiler.
Öyle bir kavga ki para kasaları, ayakkabı kutuları özel umre ziyaretleri, değerli ve pahalı kol saatleri daha neler neler.
17 Aralık 2014 günü ortaya çıkarılan yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık ve vurgun gündemin bir numarası oldu.
Kamu ihale kanunu defalarca değiştirerek bu olumsuz hırsızlık düzenine zemin hazırlandı.
Değerli okurlar Anadolu’da çok önemli bir söz var “Öküzümün alnı sakar labını bana takar”
Yani diyor ki kendinde olan bütün olumsuzlukları başka birine yükleme marifeti veya becerisi.
Bunu da bu iktidar çok iyi beceriyor. Bakınız CHP Fotocu olmakla itham ediyor. Allah aşkına bu olacak bir şey mi. Yıllarca bunlar birlikte değiller miydi?
Ordumuza ve diğer kurumlara kurulan kumpaslarda birlikte değiller miydi?
24 Haziran seçimlerinde vatandaşlar aklıselim olarak Ülkemin yararına oy kullanırsa bu olumsuz durumdan hem Ülkem hem de millet olarak kurtuluruz.
***
Değerli okurlar geçen hafta Sayın Muharrem İnce Aydın’a geldi. Sayın İnce’yi müthiş bir kalabalık karşıladı. Hem kalabalık hem de heyecan doruktaydı.
Böyle bir karşılamada Sayın Bülent Ecevit’in 1977 yılında yaptığı seçim propagandası için geldiği zamanda çok görkemli idi. Ben miting de postanenin önünden ileri geçememiştim.
Sayın İnce’nin kalabalığı da aynıydı.
Tabi bu yoğun kalabalığın toplanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Başta Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu olmak üzere il başkanı ve Efeler ilçe başkanı Barış Altıntaş’a da teşekkür ediyoruz.
Bu gece Kadir gecesi olması nedeniyle bütün İslam âleminin mübarek kandillerini kutlar hayırlara vesile olmasını dilerim.