Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos büyük zaferinden sonra beraberindekilere (Truva’nın öcünü aldık) demiştir. Atatürk bunu söylemekle Truva’nın bir Yunan kenti değil ama bir Anadolu kenti olduğunu anlatmak istemiştir. Anadolu’yu binlerce yıl sonra da olsa Yunanlılardan geri aldığımıza işaret etmiştir.
Atatürk’ün bu haklılığı Alman arkeoloğ Prof. Manfred Korfman’ın Truva’daki antik kentin kazılmasından sonra daha iyi anlaşılmıştır. Şehirde bulunan bronz bir mühür Yunanca değil Luvi dilinde yazılmıştır. Ayrıca kazılan toprağın metrelerce altından çıkarılan evlerin Yunan mimarisine göre değil ama Anadolu mimarisine göre yapıldıkları görülmüştür. Yine 8. asırda yaşayan Homeros İliada adındaki eserinde Truva’daki tahta attan bahseder. Bu attan başka eserlerde söz edildiğine rastlanmamıştır. Bu bölgede yapılan kazılar savaşın bizzat yaşandığını göstermektedir Hatta Hektor’un ölümü şiirinde yaşananların gerçek olduğu da ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Yunan kaynakları bu bölgede geçen olayların efsane olduğunu ileri sürmekte ve dünyayı kandırmaktaydı.
Anadolu da yaşayan toplulukları ve onların medeniyetlerini çok iyi inceleyip, gerçekleri ortaya çıkarmak ve bu zenginliklerin sadece Türk milletinin kültürel zenginliği olduğunu dünyaya kabul ettirmeliyiz.
Şimdi Atatürk’ün işaret ettiği tarih alanındaki bu aydınlatıcı konuşmasından sonra onun ne kadar haklı olduğunu desteklemek için Anadolu da yaşayan toplulukların, şehir devletlerinin uygarlıklarını inceleyebilir ve bir sonuca varmaya çalışabiliriz. Sonuçta da Yunanlıların dünyayı yanıltıcı yönde nasıl ikna etmek çabası içinde olduklarını ortaya koyabiliriz.
Yunanlılar Anadolu’daki medeniyetin Helen medeniyeti olduğunu ileri sürerler. Hâlbuki Helen Medeniyetinden önce de bu bölgede değişik topluluk ve devletlere ait medeniyetler görülmektedir. Örneğin tarihçi Heredot’a Yunanlılar sahip çıkarlar. Halbuki Heredot Bodrumludur..Yunanlıların ve Romalıların bu bölgeyi yakıp yıkarak götürdüğü eserlerin çoğu Karia Medeniyetine aittir. Dünyanın 7. harikası olarak kabul edilen Mouseleum Karia kralı Mouseles tarafndan yaptırılmıştır. Bu gün de Karia Medeniyetine ait eserlerin büyük bir kısmı İngitere’deki British Müzeumda bulunmaktadır. Karialıların yaşadıkları yerleşim yerleri bu günkü Muğla yöresidir. Bunların uygarlıkları (MÖ 3200_2000 )Tunç çağına kadar gitmektedir. Bu bölgede yaşayan insanlara da Luviler denilmektedir. Bölgenin tarihi Tarihçi Heredot’la başlar. Bu insanlar kendilerini Anadolulu sayarlar. Bodrum yarımadasının kayalık bölgesinde yaşayan topluluğa leleğler denmektedir.
Anadolu’da başka medeniyetler de vardır. Anadolu medeniyetinin temelini Hitit Medeniyeti oluşturur. Hititler MÖ 2000 yıllarında Kızılırmak çevresinde yaşamışlardır. Önceleri şehir devletleri şeklinde yaşamışlar, sonraları krallık kurmuşlardır. Merkezleri Hatuşaş denen Çorum (Boğazköy) dür. Hititler kırallığın yanında meclis de kurmuşlardır. Bu da ilk meşrutiyet rejiminin Hititler tarafından kurulduğunu göstermektedir. Hititler kurdukları bu meclise (Pankus Meclisi ) diyorlardı. Hititler medeni kanunun temelini atmışlar, demirciliği başlatmışlardır. Medeniyeti Frigyalılar tarafından yıkılmıştır.
Frigyalıların merkezi de Gordion(Ankara Polatlı)dır.Friğyalılarda kuyumculuk gelişmiştir. Müzikte, kaya mimarisinde ve dökümcülükte ileri gitmişlerdir. Frigyalılara da Kimmerler tarafından son verilmiştir.
Anadolu da gördüğümüz diğer bir medeniyette Urartı Medeniyetidir Urartıların merkezi Van şehridir. Su kanalları yapmışlardır. Su kanalları yapımına önem verilmesi tarımsal faaliyetlerin ve hayvancılığın ileri düzeyde olduğunu gösterir. Urartular mezarlarını ev şeklinde yapmışlar ve madencilikte de ileri gitmişlerdir. Urartu medeniyetine Medler son vermişlerdir.
Anadolu da başka bir medeniyet Lidyalılar tarafından meydana getirilmiştir. Bunların merkezleri Sart’tır. Efes’ten başlayan Kral Yolunu yapmışlardır Kral Yolunun yapılması bölge ticaret ve ekonomik hayatının gelişmesini sağlamıştır. Lidyalılar tarihte ilk defa para basmış ve kullanmışlardır. Ordularını da paralı askerlerden oluşturmuşlardır. Lidyalıların yaşadıkları bölgenin batısında İyonları görürüz. İyon medeniyeti MÖ 1200 yıllarında Akalar tarafından oluşturulmuştur. İzmir, Efes, Millet ve Foça da yaşamışlardır. Anadolu’da ticaret yolları üzerinde bulunmaları nedeniyle bölgede en parlak medeniyete bunların devrinde rastlanır. Şehir devletleri halinde yaşadıkları ve ekonomik yönden geliştikleri için Örneğin Tıpta Hipokrat, Tarihte Heredot, Felsefede Diyojen, Matematikte Pisagor ve Tales gibi bilim ve düşünürlerin yetiştiği görülmektedir.
İyonyalılar mimaride iyon mimari tarzını oluşturmuşlardır. Efes şehri yapıları bu mimariye en güzel örnektir. İyon medeniyetine de persler tarafından son verilmiştir.
Ege bölgesinde Girit Medeniyeti görülür. Egenin asıl medeniyetinin temelini bunlar meydana getirmiştir. Özellikle denizcilikte çok ileri gitmişlerdir.. Çok katlı saraylar yaparak, mimaride başarılı olmuşlardır. Bölgede daha sonra MÖ 2000 yıllarında Miken medeniyetini görmekteyiz. Savaşçı bir toplum olarak bilinirler. Boğazlara hakim olmak için Truvalılarla savaşmışlardır. Deniz ticaretinde gelişmişlerdir.
MÖ 1200 yıllarında Anadolu nun ve Ege denizinin batısında Dorlar tarafından oluşturulan Yunan medeniyetini görürüz. Bunlar şehir devletleri şeklinde yaşamışlardır. Bu şehirlere Polis denmektedir. Polislerin başında Tiran dedikleri krallar bulunmaktaydı. İnanışlarına göre 0limpos dağında oturan Tanrıları Zeus adına belli zamanlarda yaptıkları spor yarışmaları bu günkü olimpiyatların da temelini oluşturmuştur. Felsefede Aristo, Eflatun, Edebiyatta Homeros tanınan ünlü adamlarıdır.
Persler, Anadolu ve Ege bölgesini ele geçirip buralardaki kültür ve medeniyetleri yok etmeye başlayınca Makedonyalı Büyük İskender ele geçirilen İyon şehir devletlerini kurtarmak için MÖ. 334 yılında büyük Asya seferine çıkmıştır. Anadolu, İran Mezopotamya ve Mısırı ele geçiren Pers egemenliğine son vermiştir. Doğu kültürünün ve batı kültürünün karşılaşması ve birbirinden etkilenmesiyle Helen kültürü dediğimiz yeni bir kültür ortaya çıkmıştır. Doğu ve batı ticaretleri birbirinden etkilenmişlerdir İskenderiye ve İskenderun gibi kültür ve ticaret merkezleri kurulmuştur.. İskender in ölmesinden sonra ülkesi Mısır, Asya ve Makedonya krallıkları olmak üzere üçe ayrılmıştır. Asya krallığının yıkılmasından sonra da bu bölgelerde, Britanya, Bergama, Kapodakya ve Pontus Krallıkları kurulmuştur
Önemli bir medeniyet de Roma Medeniyetidir. Roma da krallık, cumhuriyet ve imparatorluk devirleri görülür Asiller vatandaşlar ve köleler olarak insanlar sınıflara ayrılmışlardır. Avrupa Hukukunun temelini oluşturan 12 levha kanunlarını Romalılar yapmışlardır Latin harflerini ve miladi takvime son şeklini vermişlerdir. Önce Doğu Roma ve Batı Roma diye ikiye ayrılmıştır. Sonra 476 yılında Batı Roma 1453 yılında da Doğu Roma ya bizim tarafımızdan son verilmiştir.
Buraya kadar Anadolu da meydana getirilen Medeniyetleri gözler önüne vermeye çalıştım. Bu incelemeden sonra Anadolu neden bu kadar önemlidir ve neden herkesin gözü Anadolu üzerindedir sorusuna cevap aramaya çalışalım.
Her şeyden önce Anadolu Afrika, Avrupa ve Asya arasında köprüdür. Üç etrafı denizlerle çevrilidir. Toprakları verimlidir. İklim şartları canlı yaşamına çok elverişlidir bol su kaynaklarına sahiptir.
Anadolu toprakları üzerinde yaşayan insan topluluklarının meydana getirdikleri medeniyetler birbirini etkileyerek bir kültür zenginliği oluşmuştur. Bu medeniyet yeşeren topraklara 1071 den sonra da biz Türkler yerleşip devletler kurmuşuz. Buraya vatanımız demişiz ve gerektiğinde canımızı kanımızı vermekten çekinmemişiz.
Bizden öncede bu topraklarda yaşayan insanlar tarımla, ticaretle uğraşmışlar, denizcilik yapmışlar, madenleri işlemişler, ekonomide başarılı olmuşlardır. Örneğin Lidyalılar Efes’ten başlayan Ninova’ya kadar giden kral yolu yapmışlar, parayı ticari dolaşımda kullanmışlardır. Anadolu’da tarih kayıtları yazılmıştır. Matematikte, tıpta, felsefede bilim adamları yetişmiştir. Dokumacılık çok iler gitmiştir.
Demek ki Anadolu demek medeniyet ve kültür zenginliği demektir. Bu topraklar canımız pahasına bizimdir. Geçmişte olduğu gibi bu günde bu günden sonra da başka insanların gözü bizim topraklarımız üzerinde olacaktır. Bizi zayıflatmak, parçalamak ve kendilerine köle yapmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Ama şunu unutmaktadırlar: Bizim şanlı ve köklü bir tarihimiz ve liderlerimiz vardır. Çanakkale savaşlarında İngilizler şunu açıklamaktan kendilerini alamamışlardır. Biz her türlü savaş ihtimallerini göz önünde tutarak gerekli hazırlıklarımızı yaptık ancak Mustafa Kemal Atatürk gibi bir adamın Türklerin lideri olduğunu düşünemedik. Bu topraklar ebediyete kadar bizim kalacaktır. Topraklarla birlikte bu topraklar üzerinde harmanlanan kültür zenginliklerimize de sahip olmak ve onları korumak bizim en temel görevimizdir.