Bugüne kadar hakkımda yazı yazan kimseye cevap vermedim. Çünkü yazana değil, yazdırana baktım. Madem “temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne koyuluyor” öyleyse cevap vereyim.
2015 yılıydı.. Yağmurlu bir günde Cemalettin Küçükerol, Hakan Olkaç ve ben İkizdere Barajına gittik. Hakan Olkaç’ın anlattıklarına göre:
ASKİ’de yapılan 4 milyon 200 bin TL.’ye verilen personel ihalesi iptal edilmiş, aynı ihale 6 milyon 800 bin TL’ye bir başka firmaya verilmiş. Aradaki fark 2 milyon 800 bin TL. Ve Hakan Olkaç, “Hem başkanın hem de bizim başımız belaya girer” diye çırpınıyordu. Ben de, “Özlem Çerçioğlu zengin bir ailenin gelini parayla işi olmaz” diyor, ona inanıyor ve bu işten zarar görsün istemiyordum.
Görüşme bittikten sonra makama giderek Özlem Çerçiooğlu’na olayı anlattım ama o gün haber kaynağımı açıklamadım. Özlem Hanım ihaleyi kendisinin iptal etmediğini söyledi ama ihalenin iptal edilip bir başka firmaya verildiğini kabul etti. Ben de “sizin bu işlerin içinde olacağınıza inanmıyorum ama burada bir yolsuzluk var, 2 milyon 800 bin lira birilerinin cebine gitti” diyerek Erkan Karaarslan ve belediyedeki adamlarını işaret ederek makamdan ayrıldım.
İki gün sonra telefonum çaldı, arayan Özlem Çerçioğlu’ydu. Beni makama kahve içmeye davet etti. Gittim. Makamda Erkan Karaarslan da vardı. Ben de gidince 3’lü bir toplantı yaptık. Konu personel ihalesiydi. Erkan Karaaslan beni ikna etmeye çalıştıysa da ben ikna olmadım çünkü “2 milyon 800 bin lira kimin cebine gitti” şeklindeki soruma ne Özlem Hanım ne de Erkan Karaarslan cevap veremedi.
Böylece ikna olmadan makamdan ayrıldım. Aradan çok geçmeden beni koruma Özcan aradı ve o malum iftirayı attı. Makama giderek, “yüzleşelim” dediysem de Özcan hep benden kaçtı, yüzleşemedik. Sekreter Gökçen Çavuşoğlu'na başkanla görüşmek istediğimi söylediğimde, Özcan’ın arkadan eliyle işaret ederek “görüştürme” dediğine şahit oldum. Belli ki bir kumpasın içindeydim. Birkaç gün sonra Özlem Çerçioğlu’nu aradım. Ben bir şey demeden, “sana karşı terbiyesizlik yapmışlar” dedi. Ben de “yüzleşmek istiyorum, bu terbiyesizliği kim yaptıysa ortaya çıksın, gerekirse mahkemeye gidelim” dedim. Ne yüzleşebildiler ne de mahkemeye verebildiler. İşte kumpas böyle kuruldu.
Milletin malını çalanın cenaze namazını peygamberimizin kılmadığını bilen biriyim. Hiç avanta lavanta işleriyle işim olmadı. İşsiz olduğu için işe girme umutlarını nakde çevirmek gibi bir ahlaksızlık, aklımın uçundan bile geçmedi. Eğer bu ahlaksızlığı yaptıysam benim, yapmadıysam yapmadığımı bildiği halde bu iftirayı yazdıran Özlem Çerçioğlu’nun Allah belasını versin.
Daha sonra barış için Durmuş Tuna’yı gönderdi, oturduk konuştuk. Tekliflerini kabul etmedim.
Şimdi “Hodri meydan” çekiyorum.
Artık gıkım çıktı…
Hadi bakalım gerçekleri yüzüme vurun!
Vurmayan ne olsun?
Vurmayan namussuzdur.
Selam ve saygıyla.