Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede yaşananlara bakın; tamamen kafir devletlerin desteğinde ve güdümünde olan dinsiz imansız katil topluluğuna “Kürt halkının sözcüsü olmak” yetkisi ve görevi takdim ediliyor.
Takdim eden kim?
Türkiye cumhuriyetini idare etmek yetkisini elinde tutan hükümet ve onun bakanları ile Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı..
Bu iktidara oy vermiş olanlar bu kadar açık seçik bir gariplik karşısında akıllı halk tavrı gösteremiyor.
Neden? Neden? Neden?
Cihat’tan; ”Emri bil maruf nehyi anil münker” yani dinimizin emrettiği ve yasakladığı şeyleri anlatmak görevinden bahsederken sizler boş mu konuşuyordunuz? Şimdi bu görevinizden neden istifa ettiniz? Barış yapılmışmış PKK silahları bırakıp yurt dışına çıkacakmış ve artık şehirlerimize saldırmayacakmış 76 milyonun istediği buymuş vs vs.
Bu laflar; Allah’ın yarattığı çok kıymetli akıl hazinesiyle alay etmek demektir? Zaten yurt dışındalar. Başta Fransa olmak üzere bütün Avrupa ülkelerinde PKK’ya tahsis edilmiş dinlenme kampları bulunduğunu istihbarat örgütümüzden bilmeyen kimse mi var?
Barış, devletlerarasında yapılır. Lozan gibi veya Sevr gibi..Veya Pasarofça gibi veya Yaş anlaşması gibi…
PKK bugün iki amaca hizmet etmektedir.
1)Tarihi kökleri derin olan Türk devlet yapısını ve bu yapının kaynağı olan Türk milletindeki cevheri zaafa uğratmaktır. Asırlardır bizi Anadolu’dan, bu coğrafyadan sürüp çıkarmanın planlarını yapıp adına “şark meselesi” diyen Hıristiyan Avrupa’sı, haçlı zihniyetinin başaramadığı milli direnci kırma görevini bir deneme maksadıyla PKK'ya vermişti. Bir umudu da yoktu çünkü Türk milletinin kötüye direnme şuuru yerindeydi. Kürt halkının kötüye direnme şuuru yerindeydi. Ama hiç beklemediği bir başarıyla karşılaştı.
2) PKK’nın ikinci varlık sebebi; Afganistan’da üretilen uyuşturucunun dünya pazarlarına sevkiyatını yapmaktır. Her iki amaç insanlığa karşı işlenmiş suçlar barındırmaktadır. Ve bu amaçlara da PKK adındaki cinayet örgütü aldığı dış destekler sayesinde hizmet etmektedir.
Türk milletindeki cevher;/sen ister küçümse ister hasedinden çatla/ Allah’ın yeryüzündeki ordusunun hammaddesidir. 1258 yılından itibaren yani Bağdat’ın Hülagü tarafından yerle bir edilişinden itibaren Allah’ın orduları olma görevi bu cevherin idaresine tevdi edilmiştir... Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey Abbasi devletine güvence olsun diye Bağdat’a girdiğinde tarihler 1055'i gösteriyordu. Askeri yönü sıfır hale gelmiş Abbasi devleti sırf adının hatırına Türk devletleri tarafından baş olarak kabul edilmiştir. Gazne Sultanı Mahmud dahi bu yılların bir başka Türk Devletidir:
Türk milletini bu cevherle şereflendiren alemlerin rabbıdır. Alemlerin Terbiyecisidir:
Türk Milletinin en asli görevi bu cevhere sahiplik yapmaktır. Bu tarifte bir yanlışlık var mıdır?
Irkçılık mı yapıyoruz şimdi?
Hadi ordan echel; bu bilince sahip olmak ve bu bilinçle şereflenmek ancak şeytan indinde ırkçılıktır. Haçlı zihniyeti ve onun satılmış yerli uşakları seni bu bilinçten ayırmak ve kökü çürümüş diş gibi sallanır hale getirmek için asırlardır uğraşıyor.
Cevherine sahip çık Türkoğlu Türk, cevherine sahip çık Kürtoğlu Kürt. Bugün çok müthiş bir gavur tuzağına düştün. Seni temsil ediyormuş gibi görünen kimseler senin cevherinin değerini temsil gücüyle doğru orantılı olmayan donanımları yüzünden gözlerden uzak tutmaya çalışıyorlar. Belki kendilerini ablukaya alan haçlı dostlarının üfürükleri o cevheri değersiz zannettiriyor olabilir. Her ne sebepten olursa olsun sana düşen emanetine sahip çıkmandır.
Hz Ebubekir; O peygamber dostu yoldaşı halife seçildiği gün Medine halkına şunları söylüyordu; Ey Medineliler; bu görevi yerine getirirken doğru yaparsam bana uyun. Yanlış yaparsam da beni kılıçlarınızla doğrultun…
Sahabenin en büyüğü kendisi için dahi bir yanılma payı bulunduğunu kabul ediyor ve “kanım size helaldir” diyordu.
Yalakalığa İslam’da yer yoktur. Türklükte de yoktur. Kendi kardeşine kıyan Yıldırım Beyazıt, iki ağabeysini öldürten Yavuz Selim ve iki oğlunun canına kıyan Muhteşem Süleyman neden bu kanları döktü dersiniz.
“Milletimde ihtilaf-u tefrika endişesi,
Kuşe-i kabrimde hatta bi karar eyler beni.
İttihat iken savlet-i ada’yı def-e çaremiz,
İttihat etmez ise millet dağıdar eder beni…”
***
Yavuz selim öldükten sonra bile devam edecek tek endişesinin milletteki dağılma olacağını söylüyor.Düşman saldırısına karşı tek çare birlik olmaktır. Onunla teslim anlaşması yapmak çare değildir diyor.Ki en kuvvetli olduğun zamanda..
Oğlu Kanuni “Büyük Türk” muhteşem Süleyman’da diyor ki;
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır.
Olmaya bahtı saadet dünyada VAHDET gibi.”
***
Fitne kazanı satılmış medyanın ürettiği dedikodulara rağmen Türk Ordusu 2000’li yıllara kadar dünyanın korkutucu özellik taşıyan belki de en büyük silahlı gücüydü. Amerikan ordusunu bile ürkütüyordu. Son asker milli güvenlik kurulu sekreteri Tuncer Paşa “dünyada sadece Amerikan dostluğu yoktur. Bizim için Asya birliğini kuracak müttefikler de bulunmaktadır” dediği andan itibaren Amerika’nın en büyük düşmanı haline gelmişti. O güne kadar ABD için bir sorun teşkil etmeyen müttefik Türk Ordusundan böyle bir tavır görmek ABD’nin şeytan imparatorluğu için önemli bir tehdit olarak algılandı. Kendisi yüklense belki ordu-millet bütünleşmesine sebep olacağı için problemini şeytanca bir projenin içine sakladığı taktiklerle çözmüş ve ilk tefrikayı imal etmiştir. Ordumuzun demokratikleşmesi gerektiği tavsiyesini bugün uygulattırmaktadır.
Türk milleti adı altında büyük bir siyasi ve askeri güç haline gelmiş Anadolu Müslümanları bu cevheri ABD şeytaniyetine kurban verirseniz biliniz ki cevherin sahibi intikamını alacaktır. Çünkü O kitabında uyarıyor; Kendisi için “Aziz-Ül İntikam” diyor. Yani benden daha büyük intikam alıcı yoktur. Ve hiçbir güç benim intikam almama engel olamaz buyuruyor. İstersen kumar oynama. Sana verilen akıl nimetini kullan görünür görünmez belaları üstüne çekme. Cevherine sahip çık, ABD dostluğundan ve şeytanın vesveselerinden uzak dur.
***
MHP’nin Bursa mitingi milletin cevherine sahip çıkmaya başladığını göstermesi açısından çok büyük bir gelişmedir. Biraz cesaret; ABD korkacaktır. Bizi sıkboğaz etmenin ters geleceğini görecektir. Nitekim görmüştür ve 2 yıldır umursamadığı Marmara gemisi cinayetlerinden ötürü İsrail’e özür dilemesini tavsiye etmiştir.
Özür atağı bir tiyatrodur. Kendi Büyük Ortadoğu Projesinin tökezlememesi için verilen küçük bir ödündür. Buna da aldanma ey Türk milleti…