Ahlaklı siyaset

Mehmet EROĞLU

Dürüst siyasetin başı ahlaklı siyasettir.             

Ahlakı dışlayan, ya da kendine göre ahlak dizayn eden siyaset ahlaksızlığın kapısın aralamış olur.

Bu aralanmış olan kapıdan gireceklerin kimler olduğunun sayısı belli olmaz, önünde yasalar da duramaz. Yasaların yetersiz ve etkisiz ve kaldığı toplumların da geleceğine güvenle bakılamaz.

Ahlak kuralları bireyleri toplum içinde “ayıpsız onurlu yaşamaya” zorlayan etkin bir güçtür.

Ahlakın her toplumda en yüce toplumsal değer olarak görülmesi toplumun değer yargısı olması gerekir.

Her toplumda, her zaman gerek bireylerin gerekse toplumsal yaşamda en yüce değer olarak kabul gören ahlak nedir?

Ahlak, toplumsal yaşamda,  örf, adet, gelenek görenek kuralların oluşturduğu bir sistemin bütünüdür.

Ahlak kuralları, kişilerin toplum içinde birbirleri ile ilişkilerini düzenlemeyi amaçlar. Ahlaklı olmayan bireyler doğru, yanlış, olumlu, olumsuz şeklinde değerlendirilmesini iyi düşünmeleri gerekir.

Yöneten de yönetilen de bu sorumluluk ve yükümlülüklerden kendilerini ayrı tutamazlar.

Geçmiş zamanlarda; toplumsal yasaların önceliği sayılan ahlak kurallarının çiğnenmesini, hukuk yasalarının çiğnenmesinden daha ağır biçimde cezalandırmıştır.

Değerli okurlar yukarıda kısaca bahsettiğim ahlak kuralları hem birey için hem de bireyleri yönetenler için çok ama çok önemli bir kavramdır.

Ahlaklı olmayan birey önünü göremez, Hep çıkarcı kendini beğenmiş kibirli ihtiraslı olurlar. Bunların tıbbi tedavileri de yoktur.

Ahlak veya ahlaklı insan hayırseverliği, cömertliği, doğru söylemeyi, dürüst davranmayı ve daha birçok erdemli davranışı, yalanı, hasedi, israfı, gıybeti, kini, garezi, kötüleyip, hırsızlığı, rüşveti, talanı ve daha birçok erdemsiz davranışları da yasaklıyor.

Ahlaklı yöneticiler ahlaklarının gereği yönettiği toplumu çok analiz yapmaları gerekir.

Ülkemde yaşayan bazı insanların minibüs parası olmadığı için uzun yürüyüş sonunda evlerine varan çok yaşlı insanları tanıyorum.

Cebinde parası olmadığı için bir simit alamayan insanları tanıyorum.

Evlatlarına ve torunlarına harçlık veremediği için çok üzülen insanları biliyorum.                               

Açlık ve fakirlik sınırında inim inim inleyen işsizler, emekli dul ve yetimler biliyorum.    

Akşamları pazarlarda atılan meyve ve sebzeleri toplamak için pazar alanını arşınlayan analar görüyorum.

Akşam evine ekmek götüremediği için ramazan günü kendisini asan insanlar okuyorum..

Geçim sıkıntısından yıkılan birçok yuvalar biliyorum.

Sokaklarda yaşayan ve sokaklarda ölen insanlar biliyorum.

Bu ülke de bir eli yağda bir eli balda lale devreni yaşayan insanlar da biliyorum.

Tıpkı vurguncu ve soyguncular gibi.         

Ve emekliye dul ve yetime mali yılbaşında yüzde 5 zam vereceksin…

Her türlü imkânın en iyisini lale devri yaşayana vereceksin milleti de açlık ve sefalete mahkûm edeceksin.

Dinden, imandan ve haramdan bahsedeceksin…

Bunun adına da ahlak ve adalet diyeceksin…                               

Atalarımızın “Tok açın halinden anlamaz” demeleri de bu yüzdendir. Hakikaten aç olanın halinden tok olan anlamıyor.

Onlar ne bilir ahlakı vicdanı ve de yoksulluğu.

Onlar sadece türkülerde dinlemiştir yoksulun halini veya siyaset için söylemiştir,  “Garip guruba, fakir fukara” söylemini

Yöneticiler yönettiği toplumun gereksinimlerini iyi bilmeli.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.