Değerli okurlar 1965 yılında Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümünde öğrenci idim.
O zamanlar sınıfımızda Ürdünlü, Iraklı ve Filistinli öğrencilerde bu bölümde okuyorlardı.
Ben genelde Abdullah Enizan Fandi isminde bir Ürdünlü ile birlikte oturuyordum.
O zamanlar Ankara Dil Tarih Arkeoloji bölümünde bizim hocalarımız dünya çapında hocalardı.
Hepsini minnet, şükran ve rahmetle anıyorum.
Tahsin Özgüç, Nimet Özgüç, Ekrem Akurgal isimlerinde branşlarında dünya çapında önemli isimlerdi
Rahmetli hocamız Nimet Özgüç Suriye’de konusu ile ilgili bir konferans vermeye gitmiş. Konferansın verileceği ve konuşmaların yapılacağı sırasında Şam Üniversitesi öğrencileri bizim büyükelçiliği kuşatarak gösteri yaparlar.
Gösterinin konusu Hatay vilayetini Türkiye’den geri almakmış.
Bizim Büyük Elçiliğin önünden üç gün gitmemişler. “İlle Hatay’ı istiyoruz” diye…
Sonunda bizim büyükelçi dayanamayıp elçiliğin balkonundan öğrencilere şöyle hitap eder:
“Eğer Hatay bir mendil parçası ise alın sizin olsun “der cebinden mendili çıkarır öğrencilere fırlatır. “Yok, Hatay bir toprak parçası ise bu da güçle alınacaksa Türkiye karşıda Hatay’da orada gidin alın” der.
Sınıfta değerli hocamız Nimet Özgüç bunu anlattı.
Ben yanımdaki Ürdünlü Enizan Fandiye; “Suriye 1945 de İsrail’den bir sopa yedi birde bizden yiyecek kaşınıyor duramıyor” dedim.
Ürdünlü Enizan Fandi; “Öyle deme Mehmet öyle deme Suriye silah bakımından çok kuvvetli eğer Arap ülkeleri bıraksa neredeyse Ankara’ya kadar dayanırlar. Ellerinde çok güçlü Rus tankları var” demişti.
Ben de bu Ürdünlü arkadaşın yüzüne kinayeli bir bakış attıktan sonra şunları söyledim.
“Bak arkadaşım Fandi bizim en uzun sınırımız Suriye sınırı biz otuz beş milyon nüfusumuzla Suriye sınırına sıralansak topumuz tüfeğimiz de olmasa affedersin biz OS…..Suriye’yi duman ederiz Suriye kim oluyor da Ankara’ya kadar gelip dayanacakmış.”
Aradan zaman geçti 1966 yılında Arkadaşım Fandi parası kalmayınca Ürdün’deki ailesinden para almak için Ürdün’e gitti.
Tam bu sırada Mısır Devlet başkanı Nasır Akabe Körfezi’ni İsrail gemilerine kapattı. Ürdünlü, Filistinli ve diğer Arap öğrenciler sınıfa girerken bir birlerine zafer işareti yapıyorlardı “Tel Aviv de buluşalım diye” Savaş ha çıktı ha çıkacak derken savaş başladı.
Tarihin altı günlük savaş diye kayıtlara geçtiği savaşın sonunda İsrail hem Mısır’ın hem Ürdün’ün hem de Suriye’nin önemli topraklarını işgal etti.
Nasır bu yenilgi üzerine radyolar da duygusal bir konuşma yaparak devlet başkanlığından istifasını verdi.
Fakat Mısır halkı sokaklara dökülerek bizi bırakma diye gösteriler yaptı. Hatta Mısır’ın en büyük sanatçısı Ümmi Gülsüm çok duygusal türküler söyleyerek gitme Sayın Nasır diye halkı galeyana getirdi.
Tabi bir Müslüman olarak Arap ülkelerinin bu hale düşmesinden derin üzüntü duyduk.
Sene sonu sınavlar olduğundan yazılı yapılan sınavlarda Arap öğrenciler üzüntü içinde olduklarından hep boş kâğıt veriyorlardı.
Aradan iki ay geçtikten sonra benim sıra arkadaşım Enizan Fandi geldi. Ben kendisine sordum. “Nedir bu hal bir sürü Arap ülkesi küçük bir İsrail’i yenemediniz” diye..
“Sorma Mehmet sorma bizleri bombalayan pilotlar hepsi kadındı. Erkeklerde tankın üzerinde bize karşı savaştılar” şeklinde cevapladı.
“Sizlerin elinde de Rus tankları ve ayrıca savaş uçaklarınız vardı. Ne oldu?” dediğimde ise; “Valla daha bizim uçaklar kalkmadan hava alanında imha etmişler” dediğini hiç unutmam.
Tabi bu arkadaşların üzüntülerine ortak olmaya çalıştık.
Ömer isminde Ürdünlü bir arkadaş sınıfta kürsüye çıktı şunları ve ağlayarak şunları söylediğini daha dün gibi hatırlarım:
“Arkadaşlar biz Araplar olarak İsrail Devleti ile yüz defa savaş yapsak yüzünde de biz yeniliriz. Neden diye sorarsınız. Bizim Arap alıyor on keçi iki veya üç hanım çıkıyor dağın başına her hanımdan beş altı çocuk. Bu çocuklar da ne vatan sevgisi ne millet sevgisi ne eğitimi var.
Bunlar askere gidince ellerine verdikleri tankı kullanmasını bilmiyorlar üstelik bir İsrailli askeri görünce tankı da bırakıp kaçıyorlar.
Ama İsrail ne yapıyor. Çocuklarına beşikten başlayarak üniversitenin sonuna kadar eğitim veriyorlar.
Yani onların eğitimi beşikten başlıyor. Bizim Bedevinin çocuğu da hiçbir şeyden habersiz eğitimsiz cahil olunca sonuç da böyle oluyor.”
Tabi hepimiz üzüldük.
Şu anda Arap ülkelerine bakınız birbirlerinin boğazına sarılıyorlar. Ülke içinde mezhep ayrılıkları eğitimsizlik cehalet almış gidiyor.
Birçok Arap ülkesi Amerika’nın güdümüne girmiş durumda. Bizim yöneticiler bunlardan uzak durmaları gerekiyor.Yoksa başımız beladan kurtulmaz.