Sayın Cumhurbaşkanı Aydın’a 27 Mayıs gününde geldi.
Adnan Menderes ile başlayıp kefenden, şehitlikten söz edilir.
Bu ülkede,
Aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçmiş,
27 Mayıs 1960’ta, 6-7 yaşındaki ya da anasından yeni doğmuşu,
Adnan Menderes siyaseti yapmasının bu aileyi üzdüğünü düşünürüm.
Bunu Aydın’da bir Aydınlı yapsa, ahde vefa, Rahmetli Menderes bu toprakların
çocuğu denilerek belki anlaşılabilir.
**
28 Mayıs’ta Aydın Kent Meydanını dolduran CHP’liler yağmura aldırmadan
önseçime katılmaktan dahi çekinmeyen “Efeler Diyarında Aydınlılar şaha kalkmış”
diyerek sözlerine başlayan CHP Liderini ağırladılar. Meydanda bindirilmemiş
kıtalar, gönülden koşan, coşkulu 40 bin kişi vardı. Genel Başkanın, dört yıl
isteyerek emekli milletvekilleri iki ikramiye alamayacak sözleri yanında hırsızlarla
koalisyon yapmayız diyerek yapılan spekülasyonlara da son verdi.
İlginç bir anekdot;
Aydın AKP İl Başkanlığı önüneasılan Atatürk ve Türk Bayrağı arasında resmi gözüken Başbakan Davutoğlu, aralıktan adeta meydanı seyrediyordu.
**
Mustafa Amca o güzelim parkımızda sağına soluna iki sandalye çekerek oturması
ile ünlü olmuştu. Ardından başlardı anlatmaya…
“Ben CHP’nin bucak yönetimindeydim. Muhasiplik filan da yaptım. 1950’li yıllarda
Demokrat Parti kurulur. Bizim Halk Partisinden bir akın başladı.
Ben de DP’ye geçmeye karar verdim. Rahmetli Bucak Başkanımız,
“Ülen Mıstıfa sana hakkımı helal etmem.”
“Azıcık da oralarda hızmat edelim” dediğimde,
“Eh! Mıstıfa o dilini eşek arısı soksun.”
Duyduk ki Adnan Menderes gelecek, biz törenle Demokrat olacağız.
Parti binasına baktım bir dağınıklık var. Ne de olsa eski partiliyiz ya!
İşe koyuldum,
Sıvası dökük duvarı, kocaman bir Türk Bayrağı asarak kapadım.
Adamın iş bilenin de azıcık karısının da emeği vardır.
Ortadaki masaya bizim evden hanımın bi örtüsünü serdim.
Bizim nenemizden kalma kalaylı bakır maşrapasını aldım.
Evdeki uzun saplı çiçeklerden kopararak doldurup masanın üstüne bir güzel
yerleştirdim. Alkışladı arkadaşlar.
“Ülen Mıstıfa sen pek bilirsin böyle işleri”
Kasıldım azıcık da şöyle uzanıp da çiçekleri koklayıversem dedimdi.
Anam! Burnuma bir acı yapıştı. Bizim Ekmekçi Mehmet de,
“Akrep” deyip elini masaya vurunca kuyruklunun örtüye yapıştığını görüverdim.
Ben, “Of burnum!” Ekmekçi Mehmet de, “Of elim!”
Diyerek sızlanmaya başladık.
“Adnan Mendirez geliyoo” diye bir avaz koptu.
Beni bizim koca kapının altına karga tulumba edip de
haydaa bırakıverdiler. Anam ve hanım baş başa kaldık.
Acıdan burnum düşüyor, gözlerim kararıyor, içime serin serin bir şeyler
doluşuyor... Bizim Halk Parti Başkanı da ziyarete geldi.
“Ülen Mıstıfa dilini eşek arısı soksun demiştim ya! Az bile söylemişim.”
Dedi gitti. Anam, benim kadın koşuşturmaktalar…
Adnan Menderes gelmiş, gitmiş…
Ben bizim koca kapının altında gölgelikte can çekişiyorum.
Anam burnuma sıcak peynir basıyor, hanım bir şeyler içirmeye çalışıyor.
Bir ara Menderes geldi mi diye sordum. Anam, ters ters baktı.
Bizim Hanım ikide bir bana dönüp dönüp söylendi durdu.
“Adnan Mendirez gelsin de seni kurtarsın...”