Çoğumuz sanki üstümüze mezar toprağı atılmışçasına birçok şeye karşı ilgisiz, kayıtsız kalıyoruz. Bu, insanların kendi tercihi midir, yoksa onları başka birileri mi bu hale getirir? Bilemeyiz. Ancak gerçek bir şey var ki, insanlar en ciddi konularda bile kendilerinden beklenen tepkileri gösteremiyor, ağırlıklarını koyamıyor, çevrelerindeki birçok yanlışlığa sessiz kalıyorlar.. Bu da toplumda güven bunalımlarına, hayal kırıklıklarına yol açıyor, doğru ve ideal olana güveni sarsıyor.
Biz insanlar yaratılış olarak mükemmel olmamıza rağmen, birbirimizden çok büyük farklılar gösteren bakış açılarına sahibizdir. Bu yanımız, hiçbir zaman bir zafiyet olarak algılanmamalı, zenginlik olarak kabul edilmelidir. Çünkü insana ait bilim, sanat ve bütün eserlerde, bu farklı bakış açılarının derin izleri vardır. Çok yönlü bakış açısına açık toplumlarda her zaman ilerleme olmuş, kapalı veya tek kutuplu toplumlarda ise “Dogmatizm” ve onun doğal sonucu olan körelme insanları cehalete gömmüştür. Demek ki insanlar yaşadıkları her konu ve ortamda önce söz sahibi olmalı, doğruları dile getirebilmeli, yanlışları reddedebilmeli; sonra gücünün yettiği şeyler için elinden geleni yapmalıdır.
İnsanların söz hakkına sahip olması da başkalarını tahakküm altına almaya, dünya ve insanlığa ait değerleri yıkıp dökmeye gerekçe olmamalıdır. Bunlar bir çoğumuzun bildiği şeyler olmakla birlikte, insanların kendi alanından çok başkalarının alanında at koşturması, yadırganacak bir durumdur. Her şeyi "Ben bilirim" diyen insanlar, hiçbir şey bilmeyenlerdir. Herkes kendi bildiği konuda konuşmalıdır.
Bizdeki asıl sıkıntı ise insanların çok iyi bildikleri halde, kendilerini ilgilendirmeyen konularda kör, sağır ve dilsiz kalmalarıdır. Şehrin göbeğinde aşırı hızda giden bir sürücüye kaç kişi müdahale eder? Sokaklara kâğıt, şişe veya izmarit atan kişilere kaç kişi karşı çıkar? Haksız kazanç elde eden, toplumu zarara uğratan kişilerle kaç kişi uğraşır ...?
Dilimizdeki "bana ne?" ve "sana ne?" cümlelerini kimlerin icat ettiğini hep merak etmişimdir. Hep dışlayıcı ve sınırlayıcı olmaktan başka özellikleri olmayan ifadeler. Hiçbir insan, dostlarından bu sözleri duymayı istemez. İnsanlığın felaketi olan konularda bile "bana ne?, sana ne" diyen insana ne denebilir ki? İnsanı insan yapan hiçbir şeyden nasibini alamamış zavallılardır bunlar. Çünkü gücümüzün yettiği veya yetmediği her problem, bizi bire bir ilgilendiren konulardır. Küreselleşme, insanın sadece kendi coğrafyasından sorumlu olmadığını herkese öğretmiştir. Buna rağmen "adam sen decilik" denen hastalık, tarih boyunca var olduğundan, onu bir zamana, bir gelişmeye, haklı bir davaya veya tek bir etkene bağlamak mümkün değildir.
Gerçek şu ki, insanlar ya kendilerini doğrudan ilgilendirmeyen, kendi menfaatlerine dokunmayan veya korkup cesaret edemedikleri konulara karışmıyor, taraf olmuyorlar. Onlar menfaat veya nüfuz rüşvetiyle yanlışa "yanlış"; doğruya "doğru" diyemiyorlar. Haksızlıklara ortak oluyorlar. Koca koca devletler bile ölüye üşüşmüş leş kargaları gibi, haklı olanların değil, güçlü olanların yanında yer alıyor, kendilerini tarihin kirli, yüzsüz ve utanç verici sayfalarında yer almaktan çekinmiyorlar. Oysa ki bizler, "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Tarihte, durduğumuz yer, her zaman, haksız olan güçlünün değil, zayıf olan haklının yanı olmuştur. Türk milletinin tarihî karakterine yakışan da budur.
Yine bir Kurban Bayramına kavuşmuş bulunuyoruz. Sevinç, mutluluk ve dostluk içinde kutlanacak bu kutlu günlerimize yine kan ve göz yaşı bulaştı. Cebelitarık'tan Endonezya'ya kadar uzanan İslam coğrafyası yine birer volkana bürünmüş, her yerin, hiç sönmesine fırsat verilmeden, lav püskürtmesine devam ettirilmektedir. Her yıl bunlara bir yenisi eklenmekte, ümmetin en küçük bir mutluluğu bile, dünyayı mengeneye almış haydutların menfaatlerine feda edilmektedir. Merhum Akif'in " Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda" mısra'ında ifade ettiği gibi, bayram sevincimize Myanmar'daki Arakan Müslümanlarına uygulanan vahşetler karıştı. Kainatı yed-i kudretinde tutan yüce Allah'ın, elbette her şeye gücü yeter. Ancak bütün bu olanlara da "adam sen de" diyenler, uhrevî, tarihî, vicdanî sınavı kaybedeceklerdir.
Bütün okuyucularımın, Aziz Milletimizin ve İslam Dünyasının Kurban Bayramını tebrik ederim.