Rahmetli dedemden kalma bir odamız vardı. İki tarafında sedir ortası boş yan tarafı da ağaç parmaklıklarla ayrılmış anlayacağınız büyük bir salon. İki sedirin arasında tam karşıda bulunan şöminenin ısıttığı odaya gelen konuklar rahat ederdi.
Babam akşama olurken yani ilkindi namazından sonra ilk işi on dört numara olan lambasının şişesini itina ile temizler lambaya gaz doldurur akşama hazır ederdi. Tabi bu arada ocağa veya şömineyi yakmayı da ihmal etmezdi.
Bu yazdığım dönemlerde köyde bakkal ve kahve gibi oturup konuşulacak yerler olmadığı için en önemli sohbet yeri köy odaları oluyordu.
Bu köy odaları sanki bir kültür evi gibi herkes mutlaka bildiği bir konuyu anlatarak yorumlar yaparlardı. Benim tanık olduğum birçok konular vardı. Odada genelde hazreti Ali’inin cenkleri Battal Gazi’nin kahramanlıkları okunur onlar hakkında yorum yapılırdı.
Bu sohbetler esnasında gelen köylünün birisi “Yahu öyle bir alet çıkacakmış ki İstanbul’dan konuşulanı buradan duyulacakmış” bir diğeri söze karışarak “ben sesimi şuradan şuraya duyuramıyorum da ta İstanbul’dan konuşulan buradan nasıl duyulacak” diye itiraz etti. Hele birisi oradakilerin çok büyük tepkisini çeken bir kelam etti.”Bu telefon olayı da ne ki öyle bir icat çıkacakmış ki Amerika’da olan bir olayı burada anında görülecekmiş” dedi.
Odada oturanlar hep birden bunun karnına şeytan girmiş diye çok soğuk kış günü adamı su havuzuna basmaya götürdüler. Adamcağız “Tamam beni bu kış günü havuza basmayın size yarın istediğiniz bir ziyafeti vereceğim ”diyerek zor kurtuldu.
Odalarda sohbetler çok hararetli tartışmalara da neden olurdu. En hararetlisi de genelde muhtarlık seçimlerinde yaşanır. Öyle iddialı ve çekişmeli geçerdi ki sanki muhtar olan Cumhurbaşkanı olacakmış gibi gayret gösterilirdi.
Tabi bu arada bilge kişilerden bilge sözler ve nerdeyse belgesel nitelikte anlatımlar da olurdu. Beni en çok etkileyende biri de bir babanın oğluna söylediği “Sen adam olamazsın oğlum”demesi. Ve bunun hikâyesi de hemen anlatılırdı.
Hikâye şöyle:
Baba oğlundan hiç memnun olmadığından “oğlum sen adam olmazsın” der dururmuş. Oğlan bu söze çok kızarmış. Sonunda dayanamamış baba evini terk etmiş.
Okumuş babasını bulunduğu şehre vali olmuş. Jandarmalara emir vermiş “Falan köye gidin falan adamın elini kolunu bağlayın alın gelin” diye.
Köye giden jandarmalar adamı yaka paça alıp valinin huzuruna çıkarırlar. Adam bir bakıyor makamda oturan kendi oğlu. Vali oturduğu koltukta arkasına yaslanıp babasına” Sen bana adam olamazsın der dururdun bak görüyor musun ben koskoca bir vali oldum” der.
Babası da “Oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki. Adam olamazsın dedim. Yinede adam olamamışsın eğer adam olsaydın babanı bu şekilde der deste huzuruna getirmezdin. Ne olursa olsun ben senin babanım. Adam olan adam babasına bu muameleyi yapmazdı” der.
Vali babasının bu sözüne de çok kızar elinin tersiyle “Hele çık git neyse” der.
Baba dışarı çıkınca bir kâğıdın üzerine hatırımda kaldığı kadarı ile şunu yazar,
Herkesin meskeni Kerbela ise
Hele çık git dedi neyse.
Herkesin evladı hep böyle ise
Babaların çektiği zahmet boşaymış
Bunu yazıp valinin kapısına yapıştırır gider.
Değerli okuyucular bir insan vali olur bakan olur ve en yüksek mertebelere ve makamlara gelir. Ama o makamda halkına ve ülkesine yararlı olması gerekir. Yoksa yukarda ki örnekte olduğu gibi her şey olabilirsin ama ADAM OLAMAZSIN.
Bir halkı yönetmek konusunda olanlar şefkat ve hoşgörü duyguları ile hareket etmelidir.
Yoksa makam sahibi olurlar ama yazıya konu olan vali gibi olurlar.
***
Değerli okurlar şu günlerde ilimiz de yoğun bir şekilde delege seçimleri ile uğraşı var. Aman benim dediğim delege olsun ben ne dersem onu yapsın diye kendine biat eden insanlar arıyorlar.
Ama Aydın CHP üyeleri hiç kimseye emireri olmaz
Her il de halktan kopuk, samimiyetsiz, çapsız olayların gerisinde kalan halkla karışıp kaynaşmayan siyaseti meyhanelerde yapanlardan siyasetçi olmaz.
Hele cumhuriyetin koruyucusu hiç olamaz.
Ama bu halk AKP faşizmine karşı ve sizlere rağmen Cumhuriyete sahip çıkıyor.
Ayrımcılığın olduğu yerde kaos kaçınılmazdır.
Aydınımız da siyaset artık tehdide ve şantaja mahkûm hale gelmesin.
CHP lilerin özgür iradeleri ile delege seçimleri yapılsın.
CHP diğer partilere benzemez kendi ipini kendi keserek mutlaka doğru yolu bulur.