Türklerin, Osmanlı'dan sonra yeniden bir devlet kurabileceklerini hesap edemeyen hele hele milli bir devletin kurulabileceğini hiç ummayan, bütün direnmelere rağmen, Türk kimliğiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna engel olamayan emperyalistler-Siyonistler, Türkiye’yi Sevr’e mahkûm etme projelerinden hiç bir zaman vazgeçmediler.
Başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin, Kuzey Afrika’dan başlayarak bütün Ortadoğu, Ortaasya ve İslam coğrafyasında ABD, İsrail ve emperyalist Avrupa devletlerinin çıkarına, yeniden sınırların tayin edilmesi, kendilerine bağlı demokrasilerin ortaya çıkarılması, İslam devletlerinin İsrail’i tehdit edebilme potansiyellerinin minimuma indirgenmesi tabii ki, Müslümanlara ait olan ve yüce Allah’ın Müslümanlara bahşettiği petrol, enerji kaynakları, su kaynakları, stratejik öneme sahip değerli element ve madenlere el koymak.
Emperyalist-Siyonist güçlerin, sömürgeci amaçlarını vaat edilmiş!! topraklarda büyük İsrail’i kurma faaliyet ve projelerini, hala, demokrasi götürülmesi ve temel insan hakları kazandırma çerçevesinde değerlendirme safdilliğinde olanlar var…
Türkiye Cumhuriyeti Devletini günümüzde yöneten siyasi erk, bu tehdidi gerektiği gibi algılayamamış ve stratejik ortaklık masallarına inanarak Avrupa müktesebatı ve BOP’un öngördüğü yol haritasını uygulamaya koymuştur.
Artık, millet olarak, sömürgecilerin, asıl amaçlarını idrak etmek zorundayız. Türkiye'nin istedikleri kıvama geldiğini gören ve son darbeyi indirmeye hazırlanan, emperyalist ve Siyonist odaklar, Türkiye’yi kaosa ve iç savaşa sürükleyecek olan yeni bir aşamanın düğmesine basmışlardır. Emperyal güçler, sadece kendi amaçlarına odaklanır, stratejik ortaklık, işbirliği masallarına inanlar, sonuçta nasıl harcandıklarını idrak ederler ama iş işten geçmiş olur. Türkiye’nin birliği, bütünlüğü, devletin geleceği, emperyalistlerin çizdiği yol haritası doğrultusunda feda edilmektedir. Osmanlının esir alındığı 1915’li yıllar ile bugün değişik argüman ve figüranlarla Türkiye Cumhuriyeti’ne saldıran yok etmek isteyen güçler aynıdır. Bağımsızlığımızı, milli bütünlüğümüzü, demokrasi adına elde etmiş olduğumuz kazanımlarımızı, milli ve manevi değerlerimizi kaybetmeden artık tehlikeyi idrak etmek zorundayız.
Başbuğ Gazi Mustafa Kemal öndeliğinde bütünleşen Türk Milletinin Anadolu’da Türk Kurtuluş Mücadelesi zaferle sonlandı. Atatürk, Türk Milliyetçiliğini öne çıkararak, Göktürkler’den sonra ilk defa, başında Türk adı bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önder olmuş ve Türk Milliyetçiliğini aksiyon hale getirmiştir. Küresel emperyalizm ve siyonizm bu olguyu hiç bir zaman hazmedememiştir...Yüce Türk Milleti tarafından suratlarına patlatılan Sevr paçavrasını, tekrar canlandırma sevdasından da hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Sevr paçavrasının yeniden canlandırılmasında, Türkiye’nin üniter devlet yapısı, ülke bütünlüğü, Türk Milliyetçiliği, Türklük bilinci ve Atatürkçülük onlar açısından engel unsurlarıdır. Türkiye’de ki ilk hedef, üniter devlet yapısının yıkılması, ilerleyen zaman içerisinde yutulmak üzere parçalara ayrılması yani eyalet ve federasyon yapısının oluşturulması çok önemli bir basamaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk kimliğine, Türk milliyetçiliğine, üniter devlet yapımıza, Atatürk’e, hakaretler eden bazı zevatların medyada, siyaset arenasında boy göstermesi tesadüf müdür? Açılım süreci denilen, bölücü süreçte, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Batman'daki temaslarının ardından gittiği Diyarbakır'da zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i makamında ziyaret ediyor, bir ülke olarak, müttefik bir ülke olarak sizleri destekliyoruz, yanınızdayız. Her şey için hayırlı olsun, her şey için iyimseriz" diyor. İş adamlarıyla basına kapalı toplantılar yapıyor. Çözüm sürecini yumurtlayan asıl aktörler, sömürgesini gezen genel vali edasıyla ülkemizi geziyordu. Bu güne kadar ABD yetkilileri, yaptıkları yazılı ve sözlü açıklamalarında, Turkish People (TÜRK HALKI) deyimini kullanırken, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, Sayın Ahmet Davutoğlu ile birlikte yaptığı basın toplantısında,’’Turkey’s Citizens’’ yani, Türkiye vatandaşları deyimini kullanması tesadüf müdür? Ülkemizi sözde ziyaret eden ABD başkan yardımcısı Biden, hangi sıfatla ülkemizde değişik kesimlerden kişileri,siyasileri ayağına çağırarak temaslarda bulunuyor? Sömürgesini gezen Genel Vali edasındaki Biden efendi, TC Devletinin başbakanı ve Cumhurbaşkanı ile lütfedip görüşme yaptığında ısrarla PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’yi terörist kabul etmemesi, PYD ye el altından ve açıktan verilen silah, malzeme, teçhizat ve hatta İHA’ların PKK operasyonlarında PKK’dan ele geçirilmiş olması tesadüf müdür? Suriye’den tecrit edilen, Irak’tan kovulmak istenen, sınırlarında Kürt kantonlarını sineye çekmek zorunda kalan, oluşturulan Kürt koridoruna seyirci kalan,Türkmen katliamını önleyemediği gibi, sınırlarının dibinde oluşturulan Rus üssünün oluşturulmasını, Suriye operasyonlarında, Rusya ile ABD’nin AB Ülkelerinin aralarında çıkar antlaşması imzaladığını bile bile, ABD ye şikayet etme çaresizliğine düşürülen Türkiye nereye sürükleniyor dersiniz? Değişik ve ortaklığa kabul edilen hiçbir ülkeden istenmeyen isteklerle,Türkiye’yi kapılarında kemik yalayıcısı durumuna düşüren AB Ülkelerinden Türkiye’nin huzurunu, refahını, kalkınmasını, bölgesinde güç sahibi olmasını, dünya siyasetinde etkin rol oynayabilecek güçte olmasını isteyen bir AB ülkesi gösterebilir misiniz? Sur ve Dicle’de gerçekleştirilen PKK operasyonlarında PKK saflarında savaşırken yakalanan Alman ve değişik AB Ülkesi askeri uzmanları, savaş stratejisi uzmanları macera için mi PKK saflarında savaşmışlar? Türkiye’yi idare eden siyasal erk, hala ABD’nin AB’nin stratejik ortakları olduğuna nasıl inanabiliyor?
Türkiye Cumhuriyeti Devletini idare eden siyasi iktidar, Güneydoğu’da Kürdistan, Doğu Anadolu’da Büyük Ermenistan, Doğu Karadeniz’de ise, Pontus Rum devletleri kurularak, bu bölgede küresel Hıristiyan emperyalizminin önü açılmak istendiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer alan bu üç bölgenin, küresel emperyalizmin patronlarının çıkarları için cephe yapılmak istenildiğini ve bütün Türkiye ile beraber Türk milletinin, emperyalist hedefler uğruna harcanmak istendiğini algılayamayacak kadar feraset yoksunumu? Hiç bir şekilde başarılı olamayacağını bile bile, PKK’nın bazı illerimizde sözde ayaklanarak kurtarılmış bölgeler oluşturma gayesiyle ayaklandırılarak, iç güvenlik kaygısıyla,Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu’da etkin bir rol oynamasının önüne geçildiğini,Türkiye’yi idare edenler göremiyorlar mı? Hala stratejik ortaklık söylemleri dillerinde pelesenk olduğuna göre, göremedikleri veya görmek istemedikleri ortada…
ABD ve AB emperyalizmi hazırladıkları Hazar havzası savaşı planı içerisinde, bütün Türkiye’yi askeri üs haline getirmeyi amaçlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, eğer bu tehdidi gerektiği gibi algılayamaz ve stratejik ortaklık masallarına inanmaya devam ederse, küresel emperyalizm yüzünden top yekûn yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır.
Yüce Allah Türk-İslam dünyası üzerinde oynanan oyunları tersine çevirecek feraset, anlayış ve gücü Türk milletinin her ferdine, siyasetçilerine,yöneticilerine bahşetsin…..
Yüce Allah Türk-İslam dünyasını korusun ve yüceltsin!